Değerli okuyucularım!.. Aslında bugünkü yazımızın konusu, ayakları öpülesi analar olacaktı ama maalesef cumartesi akşamı futbol adına şehirlerimizde kurulan savaş meydanlarını görünce, kalem bu konuya kaydı.Yüce yaratıcımız, bize çok büyük bir sermaye ver
Değerli okuyucularım!.. Aslında bugünkü yazımızın konusu, ayakları öpülesi analar olacaktı ama maalesef cumartesi akşamı futbol adına şehirlerimizde kurulan savaş meydanlarını görünce, kalem bu konuya kaydı.
Yüce yaratıcımız, bize çok büyük bir sermaye vermiş. Ömür!.. Bu çok büyük sermayenin başlangıcına da, sonucuna da biz hükmedemiyoruz. Bu azim sermayeyi kullanarak sonsuz saadetimizi kazanacağız. Şu dünya denilen mülkten geçerek melekuta varacak, dünyadayken ölümün sırrına ereceğiz. Bu konuya, geniş bir zaman diliminde daha çok ışık tutmayı cenab-ı hak nasip eder inşallah amin.
Biz ömür sermayesine dönelim, Hz. Muhammed SAV, “Bir dakikalık cennet hayatı, bin senelik dünya hayatına eşit değildir’’ diyor hadis-i şeriflerinde. Yani dakikalarımız çok önemli. Yaratıcı, o dakikaları bizlere; O’nu bulmak, bilmek ve marifetini anlamak için vermiş. Cenab-ı Hak, iki mü-min bir araya gelir de benden bahsetmeden ayrılırsa; o zaman ve mekan kaybedilmiş zaman ve mekandır demektedir. Bediiüzzaman, Asr-ı Saadet Müslümanlarından bahsederken, “onların bütün muhavereleri (=konuşmaları, tartışmaları), marziyat-ı ilahiye (Yani ALLAH C.C.’un bizden istekleri) üzerinedir’’ demektedir.
Futbol konusuna gelmeden önce nihilizmin kurucusu; Nietzsche’nin (Nice) ders kitabı olarak okutulan Psikiatri kitabının önsözüne yazdığı yazı aynen şöyle; ‘’İnsanlar varoluşlarından (biz yaradılış diyoruz) itibaren içlerinde sorular ile gelirler. Bu sorular; ben kimim, nereden geliyorum, bu hal neyin nesi Ve nereye gideceğim?… Bu soruların önüne bir set koyacaksın. Ona rutin bir hayat vereceksin’’ Yani ona öyle bir hayat vereceksin ki!.. ( Dünyevi sistemlerin bize dayattığı hayatlar) işten eve, evden işe koşacak ve nefes alacak zaman dahi bulamayacak, Ona bir titr vereceksin; doktor diyeceksin, mühendis diyeceksin, müdür diyeceksin v.b. Enaniyet batağına öyle bir saplanacak ki, kendini sonsuz yaşar sanacak. Onu dünya meşgalesiyle öyle meşgul edeceksin ki, o taksiti – bu taksiti yetiştirmek için uğraşacak didinecek adeta kendini kaybedecek. Ona öyle afyonlar yutturacaksın ki; A partili diyeceksin, falan takımın taraftarı diyeceksin. Bu meselelerden başka hiçbir konu yokmuş gibi haftanın her günü bunları konuşacak. Sonuçta tüm bu yutturmacalar, ona bu soruları cevaplamayı bırak, aklına bile getirmeyecek… İşte 20. Yüzyıl insanına yutturularak ömrünü heba etmesini sağlayan düsturlar.
Evet değerli dostlar!... Bizlere dayatılan hayat, aynen bu değimlidir? Bütün bunları açıkladıktan sonra, gelelim futbola. Futbol adeta bir afyon, uyuşturucu sanki; insanları, kitleleri uyuşturuyor. Bu uyuşturucu sayesinde tüm insanlık uyutuluyor. Tıpkı Roma imparatorlarının arenaları gibi. Latin ülkelerinde ki diktatörlerin, halkı uyuşturmak için bu yolları kullandıklarını ağızlarından itiraf olarak bizzat dinledi bu dünya. Tabii ki insanlar eğlenecek ama gördüğümüz manzara şudur; insanlar haftanın her günü futboldan başka bir şey konuşmaz hale geldi. Etrafımıza eşimize dostumuza bakalım bu aynen böyle ve bu dehşet verici bir durumdur.
İslam alimleri; satrancı, şans oyunu olmasa bile ALLAH C.C.’a olan vazifelerimizden bizi alıkoyar mı acaba diye ve caiz mi diye yıllarca tartışmışlar. Sonuçta vazifelerimize engel olmadıkça caiz olduğuna karar vermişler. Hayatın asıl gayesi Rabbimizin isteklerini yerine getirerek, insan-ı kamil olarak ona dönebilmektir. ‘’Esteazübillah bismillahirrahmanirrahim innalillahi ve innaileyhi raciun’’ (= ondan geldik, ona döneceğiz)
Ömrü boşa geçirenler ve bu kitleler, kişiye ait hayatın semeresi olan sonsuz saadeti kaybettireceğini bilseler… Ah!.. Bir bilebilseler. Ayrıca ayrılıkçılık, bozgunculuk yapması da bu işin cabası. Vahşi hayvan sürülerinin ürküp kaçarken, her yeri yıkması gibi; Kadıköy’de, Şanlıurfa’da, ilimizde v.b. hemen her şehirde olan; Müslüman kardeşlerin, renklerin faklılığı ve kendilerine hiçbir kazanç (ne dünyevi, ne de uhrevi ) sağlamayacak takımlar için birbirlerine girmesi, polisimize saldırmaları, ortalığı tahrip etmeleri işin ne kadar yanlış olduğunun ve toplumun nasıl bir kültür yozlaşmasına uğratıldığının göstergesidir.
Bazılarını çok kızdıracağımı biliyorum ama, hayatım boyunca dilim döndüğünce hak ve hakikati dillendirmeye çalıştım. Lütfen yazdıklarımı nefis hevesatıyla değil, vicdan ve kalp kulağı ile okuyup değerlendiriniz. Futbol bu ülkeye ve bu şehirlere ne kazandırmıştır? Lütfen bunu dobra bir şekilde kendimize soralım. Hele hele sırf farklı renklere gönül verdikleri için kardeşlerimizin ölümüne, yaralanmasına sebep olması, o gecede ki gibi devletimize ait yani hepimize ait ve özel kişilere ait mallara zarar verecek kadar, adeta ürkmüş sürüleri anımsatan görüntülerin sporun anlamıyla ne alakası var. A takımı veya B takımı şampiyon olsa, bu durum bizleri nükleer enerjiyi ve uzay teknolojilerini elinde bulunduran ve hakim olan ülke konumuna getirebilecek mi ?.. Tabii bu dünyaya bakan yönü, ya ebedi saadete ait bir çakıl taşını, bunca harcadığımız ömür sermayesi satın alabilecek mi ?.. Cevapların evet olmasını çok isterdim, ama maalesef Hayır..
Bediiüzzaman Said Nursi hazretlerinin dediği gibi “İnsanın başına açılmış en önemli dava İMAN davasıdır. İmanı ile (kalben tasdik ederek) yaratıcısına dönebilme davasıdır. O kalabalıkların karşısına durup kollarımı açarak, Necip Fazıl’ın dediği gibi ‘’durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak’’ diyerek haykırmak geliyor…
Spor elbet faydalıdır. İnsan vücudu için gereklidir. Fakat futbolun, bu görüntü ve gerçekleri cesurca masaya yatırılmalı, bu yapılan yatırımlar (binlerce aç kişiyi doyurabilecek ); kime, neye ve nasıl hizmet etmektedir? Açık açık ve objektifçe tartışılmalıdır.
Anneler ve babalar olarak bizler, gül fidanlarımı yetiştiriyoruz ?.. Yoksa rüzgar ekip fırtına mı biçiyoruz, toplumu büyük bir uçuruma gitmekten engellemek adına, bunu samimi olarak kendimize sormalıyız.
Ve kendimizi bütün dünya meşgalesinden kurtararak o azim soruları sormalı ve Marifetullaha varışın kapılarını aramalıyız.
Ben kimim?
Nereden geliyorum?
Bu hal neyin nesi?
Nereye gideceğim?
Yüce yaratıcı; hakikatin bilincine, kalben tasdik ederek varmayı nasip etsin amin. ALLAH C.C. yar ve yardımcınız olsun amin.
Hoş kalın
Next