Öncelikle yayın hayatına yeni başladığımız zaman diliminin bu kutlu zamanlara gelmesi ve ilk yazdığım yazının, O’nun hakkında olması ve bu ikramın benim yüreğimde, gönlümde ve ruhumda nasıl bir neşe oluşturduğunu belirtmek isterim. Sadi Şirazi’nin dediği

Öncelikle yayın hayatına yeni başladığımız zaman diliminin bu kutlu zamanlara gelmesi ve ilk yazdığım yazının, O’nun hakkında olması ve bu ikramın benim yüreğimde, gönlümde ve ruhumda nasıl bir neşe oluşturduğunu belirtmek isterim. Sadi Şirazi’nin dediği gibi; “ben bu yazımla O’nu methetmiyorum, yazımda O’ndan bahisle, benim yazım, kelimelerim ve her bir harf değer kazanıyor.”

Yeryüzü  öyle bir haldeydi ki, O gelmeden önce yüce ALLAH (C.C)’ımızın  yüce mesajı  Kuran-ı azimüşşanda (büyük ve şanlı kuran) belhüm adal (hayvandan daha aşağı) diye nitelendirdiği  insancıkların yaşadığı 550 senelik bir fetret devri, her türlü sapkınlık, vahşiliğin ve çirkinliğin yaşandığı bir yeryüzü. Ben bir babayım ve nasıl bir ruh yapısının evladını kız oldu diye diri diri toprağa gömebildiğini ve bununla da övündüğünü anlayabilmek mümkün değil. Yani insanın içinden iman nurunu çıkardığınız zaman en vahşi hayvandan daha vahşi bir zalim ortaya çıkıyor. Yani kısaca yeryüzü karanlıktı hem de zifiri karanlıktı, kokuşmuştu… 

Ve O teşrif ettiler, hem de doğar doğmaz ‘ümmetim’ diyerek teşrif ettiler. Zifiri karanlık ve kokuşmuş yeryüzü, bir daha batmamak üzere tevhid güneşinin yegane sahibi, O’nun alnındaki nur ile aydınlandı. Yeryüzü adeta bir gül bahçesi oldu. Bütün yeryüzünün bülbülleri, hiç o gecenin seherinde öttükleri kadar güzel ötmediler hayatları boyunca.

Ve O geldi, hak geldi batıl zail oldu sırrınca, bütün batıl kapıları kapandı. Kisranın burçları yerle bir oldu. Tapınılan Save gölü bir gecede kurudu ve battı. Mecusilerin 1000 yıldır sönmeyen ateşi o gece söndü. 

O’nun hayatının her bir dakikası, bir elmas hükmündedir. Ciltler dolusu kitaplar kaleme alınmıştır. O gelmiştir bütün insanlık eşref-i mahlukat (yaratılmışların en şereflisi) olmak ne demek onun bilincine varmıştır. Yani ‘insan‘ olmuştur. O’nun getirdiği yüce İslam dini statik bir din değildir. Dinamik bir dindir. Yani hayatın her anında vardır. İslam dini cami dini değildir.

Peygamberimiz, her anıyla rabbimizin terbiye ve tedbirindeydi.  Bir gün mescitte yalnız otururlarken, mübarek parmaklarında ki yüzükle oynarlar ve bunun üzerine ayet gelir ’’biz seni oraya boş işlerle uğraşmak için göndermedik’’, yani O’nun her anı, her hareketi bizim en önemli rehberimizdir.

Hz. MUHAMMED (SAV), eş olmuştur, baba olmuştur, dede olmuştur. Ticaret yapmıştır ve devlet reisi olmuştur. Yani yüce Kur’an-ımızı  24 saatimizde nasıl hayatımızı hayat yapacağımızı bil fiil göstermiştir. Hz. Ayşe (RA), kendisine, “Bize Resullullahın ahlakını anlat” dediklerinde, şöyle cevap vermiştir, “O yürüyen Kur’andır’’ . Yani yegane rehberimiz O’dur.  Necip Fazıl’ın deyimiyle, “O’ndan başka tutanak, dayanak aramak ancak eblehliktir.”

Değerli okuyucularım, hepimizin bu kutlu günleri mübarek olsun. Milyon kere milyon  salat ve selam efendimiz Hz. Muhammed SAV’in üzerine olsun amin. Hoş kalın.