Devir Sultan II. Murat Han devri, Anadolu’da isyanlar yeni bastırılmış ve büyük bir gayretle Türk İslam yurdunun ortasında ki çıban başı ve fitne yuvası haline gelen Konstantiniyye muhasara edilmiş fakat  fetih nasip olmamış. Edirne’ye geri dönülmüştür.Su

Devir Sultan II. Murat Han devri, Anadolu’da isyanlar yeni bastırılmış ve büyük bir gayretle Türk İslam yurdunun ortasında ki çıban başı ve fitne yuvası haline gelen Konstantiniyye muhasara edilmiş fakat  fetih nasip olmamış. Edirne’ye geri dönülmüştür.

Sultan çok üzgündür.

Ankara’dan Hacı Bayram Veli Hazretleri çağrıldığı halde kuşatmaya iştirak etmemiş, Sultan Murat Han bu davranışı başkaldırı olarak telakki ettiğinden, mana sultanı Hacı Bayram –ı Veli hazretlerinin derdest edilerek payitahta getirilmesini emretmişler ve hazret yeniçeriler tarafından yaka paça getirilmiştir.

Sultan Murat Han, hazreti görünce yaptığının hata olduğunu anlamış saygıyla elini öperek aman dilemiş ve niye teşrif etmediklerini nazikçe sordukları zaman alınan cevap çok ilginçtir. ‘Sultanım maalesef bu müjde ikimize de nasip olmayacak, belki senin hanenden çıkacak şehzade ile benim köseye nasip olur” diyerek keramet göstermiş ve izin isteyerek bazı hediyeler ile Ankara’ya geri dönmüşler.

Tarih sabahı Ankara’da Hacı Bayram Dergahında sevinçli bir telaş vardır. Mana sultanı Kösesini yanına çağırır ve şöyle der, ‘Bu gece Ravza-i Muratta Muhammedi bir gül açtı. Yani senin yetiştireceğin kişi doğdu. Hazırlıklarını tamam eyle derhal Edirne’ye yola çık.’

Değerli okuyucularım köse Akşemseddin Hazretleridir. Doğan çocuk ise Fatih Sultan Muhammed Han hazretleridir. Yani eğitim kundakta iken başlamıştır. Çağ açıp kapayacak o büyük Serdar bundan sonra hocasından hiç ayrılmayacaktır. Fethi Mübin nasip olduktan sonra Akşemseddin Hazretleri görevini tamamlamanın huzuru içinde Göynük kasabasına çekilmiş ve oradan da ömür hak vaki olduğunda Hakka yürümüştür. Allah C.C. Rahmet eylesin.

Saruhan Sancağını (Manisa) bilip göreniniz vardır mutlaka. Görmeyenler için şunu belirtmeliyim ki, tefekkürün yapılacağı ender şehirlerimizdendir. Tüm Anadolu medeniyetlerinde beşik görevini üstlenmiş şirin ve vakur bir şehirdir Manisa. Şehzadeler şehri olarak da ün yapmış bir şehirdir.

Şehzade Mehmet’in çocukluğu hocasıyla birlikte bu şehirde geçmiştir. Şehzade Mehmet ele avuca sığmayan bir çocuktur. Müthiş zekası ve ataklığı ile hocasını peşinden koşturmuştur. Manisa’nın  tepelerinde, Akşemseddin O’nu kah bir ağacın tepesinde muziplik yaparken, kah Manisa’ya hakim bir kayanın tepesinde tefekküre dalmışken bulur ya da bakir dağların yemyeşil vadilerinden akan billur pınarların kenarından su içip serinlerken  yakalar ve dersine devam eder.

Ders konusu her zaman her yerde, Her Türk İslam’ın kızıl elması olan, İstanbul’un fethidir ve efendimizin müjdesi olan hadis-i şeriftir.  Şehzade Mehmet, Akşemseddin hazretlerinin talimiyle mana ve marifet ile dolarken, Molla Gürani ve Molla Hüsrev ile de matematik, fizik, astronomi vb. gibi fen ilimleri ile de devrin en büyük alimleri ile yarışacak ve onları zekasına ve ilmine hayran edecek şekilde yetiştirilir.

Bu arada çok iyi bir jeoloji ve kimya eğitimi alır, ileride bu aldığı eğitimler, konstantiniyyeyi kurduğu lağım sistemleri ile patlatmasına yol açacaktır. 9 yaşındayken Saruhan sancağına vali tayin edilir.

14 yaşına geldiğinde ise Sultan Murat’ın yaşlanıp Manisa’ya çekilme isteği ile Osmanlı Tahtına oturtulur. Bu durumu fırsat bilen Avrupa, haçlı ordusu ile Osmanlının üzerine yürür. Sultan Mehmet babasına tarihi ve zeka dolu mektubunu yazar ve şöyle der: ‘Baba eğer padişah ben isem emrediyorum gel ordunun başına geç, eğer padişah sen isen gel ordunun başına geç.’

Sultan Murat bunun üzerine tekrar kılıç kuşanarak ordunun başına geçer. Haçlıları Varna ve Kosova’da ağır yenilgiye uğratır. Artık Haçlı dünyası kıpırdayamaz hale gelir.

Sultan Mehmet ikinci defa 19 yaşında iken bir daha kalkmamak üzere tahta oturur. Ve hemen konstantiniyyenin fetih hazırlıklarına başlar. Bu hazırlıkların, hesapların her birini büyük bir gizlilik ve titizlik içerisinde bitirir. Bütün vezirlerini ve lalası Çandarlı Halil Paşayı, Edirne sarayındaki gizli çalışma odasına götürür. Her yer üzerinde ince hesaplar bulunan kağıtlar, haritalar ile doludur. Yapılan hazırlık karşısında herkes şaşkın ve hayret içinde kalır. Daha önce şehri kuşatmış bütün İslam ordularının niye şehri alamadıklarını, nerede eksik kaldıklarını hepsini bilmektedir.

Konstantiniyye muhkem surlarla çevrilidir. Bu surları aşmak için kullanacağı topların bizzat balistik hesaplarını mühendislik ilmiyle kendisi yapar. Büyük Dedesi Yıldırım Beyazıd Hanın yaptırdığı Anadolu Hisarını tamir ettirir. Tam karşısına efendisi peygamber SAV ismini Bizans’ın böğrüne kazıyacak Rumeli hisarını 90 gün gibi kısa bir sürede yaptırır.

Evet değerli okuyucularım Rumeli Hisarı’nın şekli Fahr-i kainat efendimizin mübarek isimleridir. Orada MUHAMMED yazmaktadır.

Rumeli Hisarı ile ilgili ilginç bir anekdot da şudur. Sultan Muhammed Han, Rumeli hisarında kullandığı taşları İnebolu-Abana sahilinden getirmiştir. Orada kurulu bir tekke vardır ve yüzyıllardır bu taşları yontarlar. Niye yonttuklarını bilmeden. Şeyhleri öyle emretmiştir, çünkü kızıl elmanın, kutlu bir mefkurenin unsurlarıdır onlar… Sultan Mehmet sahil boyunca mavnalara yükleyerek o taşları oradan alır ve hisarı kısa sürede yapar. Artık Bizans’ın boğazına iki halkalı bir düğüm atılmıştır. Boğaz tamamen kontrol altına alınmıştır. Çanakkale boğazında da benzer şekilde Kilit Bahir kalesini yaptırır. Yardım yollarını tamamen kapamıştır.

Mühendisliğini ve çizimlerini yaptığı topların, dökümüne kimse cesaret edemez. Macar asıllı Urban ustayı Bizans zindanlarından kaçırarak getirtir. Osmanlı’nın dökümcüsü Muslihiddin ustayı da Urban’ın yanına katarak topların dökümünü yaptırır. Bizans’tan haberler gelmektedir bunların hepsi safsata ve hayal diye, bu sözler karşısında tarihi sözünü söyler ‘bizim elimizin eriştiğine onların hayalleri bile yetişemez’ ve öyle toplar döktürür ki !... En büyüğü olan Şahi isminde ki top bir ton ağırlığındaki gülleyi 1km uzağa atabilmektedir.

400 parça ince donanma yaptırır. Bu donanmanın hareket kabiliyeti yüksek ve bu sayede yok edici özelliği büyük bir donanmadır. Rum ateşinin yakamadığı veya çok zor yaktığı devasa savaş kuleleri yaptırır. Bütün dünya tarihini altüst edecek, kendine hayran bırakacak şekilde gemilerin bir kısmını Kasımpaşa sırtlarından halice indirir.

Hazırlıklarını tamamlar, artık Bizans tam olarak kapana kıstırılmıştır. 29 mayıs Salı sabahı, Büyük serdar ordusunun başında, beyazlara bürünmüş halde sabah namazını kıldırır. Atına atlar ve bir konuşma yapar. Konuşmadan sonra Türk adetleri gereği atının kuyruğunu topuz yapar, YA  ALLAH BİSMİLLAH ALLAHU EKBER diyerek kılıcını sıyırır. LİLLAH HAKKI VE ALLAH C.C. RIZASI için HÜCUM emrini verir. Altı yaşında hür Manisa dağlarında koşup tefekkür eden çocuk; 21  yaşında bir delikanlı olarak ihtişamla, Bizanslıların güller atarak karşılaması ile İSTANBUL’a (İSLAMBOL) girer. Avrupa için karanlık orta çağ kapanmış, islamın nuru ile aydınlanan yeni çağ süreci başlamıştır.

Değerli okuyucularım bu yazı dizisine bir müddet devam edeceğiz.

Hoş kalın