Değerli dostlar!... Hani insan çok şeyler söylemek ister de,  nutku tutulur ve beyninde fırtına eser, öyle durumdayım. Sadece sığındığım her söylediği hak olan, hak geldi batıl zail oldu sırrının sahibi fahri kainat efendimizin Hz. Muhammed (SAV) ‘in ‘‘Si

Değerli dostlar!... Hani insan çok şeyler söylemek ister de,  nutku tutulur ve beyninde fırtına eser, öyle durumdayım. Sadece sığındığım her söylediği hak olan, hak geldi batıl zail oldu sırrının sahibi fahri kainat efendimizin Hz. Muhammed (SAV) ‘in ‘‘Sizin hayır bildiğinizde şer, şer bildiğinizde hayır vardır’’müjdesidir. Bu müjde şu günlerde ruhumuzun ve yüreğimizin sığınağı olmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hiç bu kadar ipi göğüslemeye yakın olmamıştı. Fakat yine büyük devlet olmamızı engellemek isteyenler var. 2023 hedefini iyi algılamak lazım. Boynumuza dolanmış olan son düğümün çözülme zamanı…

Lozan ihanetinin bitişi, sondan bir önce ki düğüm ise 2008’de çözüldü. 2008’de ne oldu? IMF kapı dışarı edildi. 300 yıldır doğudan batıya dönmüş olan ekonominin sarkacı, Tayyip Erdoğan’ın dirayet ve inançla ördüğü duvara çarptı ve tekrar doğuya doğru akmaya başladı…

Büyük Ortadoğu Projesi, hepimiz tarafından biliniyor ve bunun gerçekleşmemesi için hem kavli hem de fiili dualarımızla yüce Yaradan’a niyaz ediyoruz. Fiili duamız, meselenin iç yüzünü, tarihini, iyice bilmemiz ve hak olanı, doğru olanı dillendirmemizden oluşuyor. Tıpkı 1. Dünya Savaşında olduğu gibi yine projeler ve savaşlar, kadim Osmanlı mirası üzerindeki İslam coğrafyasında gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Dünyada ki en etkili ve tehlikeli iki lobi son çırpınışlarıyla tüm mücadelesini veriyor. Bu iki lobi, faiz ve silah lobisi. Her ne kadar yenidünya düzeninde etkilerini yitirecekleri söylense de hala çok etkileri olan iki küresel güç oldukları tartışılmaz.

Bütün bu oluşumların karşısına bir anda Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, kendisine biçilen ve takdir edilen rol alanını genişleterek ve bunu demokrasi denilen dünyadaki sistem mühendislerinin ürettiği bir aleti kullanarak yapıyor. Ayrıca bölgede oluşan özgürlük dalgalarının başını çeken bir bayrak haline geliyor… Bütün dünyanın gözleri önünde Davos’ta bebek katili olduğu ispatlanmış olan İsrail devletinin Cumhurbaşkanına bir dakika deyip haddini bildirip toplantıyı terk ediyor ve siyasi, diplomatik çarkı da adeta batıdan doğuya doğru akıtmaya başlıyor. Ardından iç siyasette ve dış siyasette eski alışılmışlıkların çok dışında, kimsenin dillendirmeye dahi cesaret edemediği fikirleri, aksiyon haline getirip cesurca reformlara girişiyor. Kimseyi dinlemeden, haklarını kullanarak anlaşmalar yapıyor ve ambargoları özgürce deliyor… Hem de dünyanın en büyük bankalarını geride bırakan bir kamu bankası oluşturuyor ve üstelik bu banka halkın bankası. Ayrıca dünyada tek kilitlenemeyen kasa sistemi olan Türk Bankası. Tabii ki bütün bu büyümenin ve şahlanışın karşısına çıkacak güçler olacaktı. Ve oldu. İlk önce mayıs ayında ‘‘Gezi olayları’’ sahneye koyuldu. Bu sahnelenişin tek hedefi vardı;  tüm bu şahlanışın önderi ve cesur adımların sahibi, dik duruşu ile tüm mazlumların umudu olmuş sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan!...

Evet tek hedef oydu. Hep onun tavırları üzerinde trajikomik bir olay bu halka, onu küçük düşürmek için sahnelendi. Halkımız bu oyuna gelmedi ve onun üzerinden desteğini esirgemedi, artarak da devam ettirdi.

Şimdi de ‘‘Yolsuzluk operasyonu’’ adı verilen gözü dönmüş bir ihanet çemberi içine itilmek isteniyor ülkemiz… Ve yine hedefte saygı değer Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan var. Ve bu ihanet o kadar fütursuzca, gözlerin içine bakarak, yalan söylenerek yapılıyor ki, gören göz, düşünen akıl ve hisseden yürek için her şey o kadar meydanda iken, batı elinden yitirdiği bir vesayet aletinin yerine çok daha tehlikeli bir silahı ortaya çıkararak bu tezgahı sürdürüyor. Hukuk ve yargı, efendimizin hadis-i şerifi ile mülkün temeli olduğunu ifade ettiği adalet, küresel bir tezgah tarafından mülkün temeline konan bir dinamit haline getiriliyor. Tüm bunlar yolsuzluk göz ardı edilsin demek değil. Hırsız ve yolsuz olan bedelini en ağır bir şekilde ödemeli. Fakat tıpkı her zaman her olayda yapıldığı gibi büyük resmi görememe, akıl tutulmasından kurtulmalı ve hak ve hakikat üzere olana desteği vermeliyiz.

Son olarak Bediüzzaman Said Nursi’nin  ‘‘Pek büyük bir umur-u hayriyenin çok muzır manileri olur’’ sözünü iyice anlamalıyız. Tabii sayın Başbakanımızın dost kisvesine bürünmüş düşmanlar ya da en yakınına sokulmuş güvenilmiş, münafıklar tarafından arkadan hançerlenmesi de ayrı bir acı vesilesi olmuştur. Her hadisenin hayra bakan yönü olmasını başta söylemiştik. Bu meselenin de belki de hayır yönü sapla samanın birbirinden ayrılması olmuştur. Yine Bediüzzaman   ‘‘bana zulmedenler, eğer imanları kurtulacaksa bütün haklarımı onlara helal ediyorum’’  diyor. İşte sapla saman farkı budur. Onun adını kalkan olarak kullanıp kalplere yerleşmeye makes bulmuş olan, evlere ateş salma, ocaklar kurutma bumerangını fırlatıyor… Rabbimizin kanunu ile bumerang bir hedefe saplanmazsa sahibine geri döner. İşte tüm bunlar değerli dostlar, akıl tutulması ve basiret bağlanmasıdır.

ALLAH C.C. hepimize hidayet, kalbin komutasında bir akıl ve vicdan rehberliğinde haddini bilen, sen benim rabbimsin diyen nefis versin. Rabbimiz bu dine bir kırıntı kadar hizmet edenden razı olsun ve onu hıfz-ı ilahisi ile korusun… Amin

Habil ile Kabil’den beri akan iki oluk nur ve kir… Nuru kapamaya, yok etmeye çalışanı da kahhar ismi ile kahreylesin amin… Bize düşen kul olarak şerrin karşısında hayra koşanları desteklemek ve hakikat bayrağının kumandanlığını yapmaya çalışan Başbakanımıza destek vermektir. Hoş kalın değerli dostlar.