Yüce İslam dininin bahtiyar mensupları, sevgili kardeşlerim ve değerli okuyucularım…İlk önce sizleri selamların en güzeli olan ALLAH (C.C.)’ın selamı ile selamlıyorum, “Esselamualeykum verahmetullahi ve berekatuh’’ (ALLAH’ın selamı, rahmeti ve bereketi üz

Yüce İslam dininin bahtiyar mensupları, sevgili kardeşlerim ve değerli okuyucularım…

İlk önce sizleri selamların en güzeli olan ALLAH (C.C.)’ın selamı ile selamlıyorum, “Esselamualeykum verahmetullahi ve berekatuh’’ (ALLAH’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun)

Evet değerli kardeşlerim, başlığımızın anlattığı Müslüman olma erdemini, lütfunu ve ikramının manasını anlamaya çalışacağız birlikte inşallah. ‘‘İnneddine indallahel İslam… ila ahir ayet’’ ALLAH (C.C.)’ın katında din İslam’dır. ALLAH (C.C.) insanı mahlukların en şereflisi olarak yarattı ve kainata halife olarak tayin etti. İnsanın en mükemmel manayı bulduğu hal Müslümanlıktır. Kainatın sahibi olan yüce ALLAH (C.C.)’a tam teslim olmuş olan ve bu teslimiyet neticesinde, kulluğun en yüksek mertebesine çıkarak, nefsi ve aklıyla yüreğine biat etmiş, nefsi ve aklı olmayan yüce meleklerden bile üste çıkaran bir mertebeye erişme ve Onk. Dr. Haluk Nur Baki merhumun ifadesiyle Hz. İnsan olma şerefine erişmek, İslam’a mensup olabilme lütfuna ve ikramına ermiş, kendi selamette olan, kendini ALLAH (C.C.)’ın mutlak kudret ve rahmetinin kuşatması altında tam selamette hisseden, ruhen ve kalben feraha ermiş Hz. İnsan, ve bu selamette oluşunu etrafında ki kardeşlerine de hissettiren adeta selamet ve esenlik yayıcısı Hz. İnsan, eşittir Müslüman…

Ne muhteşem bir birlik ve birliktelik değil mi? Kardeşliğin, birlik ve beraberliğin en güzel reçetesi ‘‘Müslüman’’ olmak, günde beş vakitte bütün kainatla birlikte omuz omuza yaratıcısının huzuruna çıkıp, iki kere iki, beş eder sinerjisi ile şahsı manevide oluşan, bütün bir kainat adedince kardeşin, arkadaşın zikrine ve o zikirden oluşacak sevaba ortak olma, her vakitte muhteşem dünyevi ve uhrevi bir hazineye el uzatarak birlikte kazanma mutluluğuna erişme mutabakatının altına imza koymak. Müslümanlık ibadeti ve muhteşem yüce sultana varış olan namaz birlikteliği…

Peygamberimiz (SAV)’in güzel ifadesiyle bütün Müslümanların kardeş olduğu, kardeşin kardeşi düşünmesi gibi bütün yüreğini, fikrini ve bedenini o kardeşlik için odaklamış, bu geçici kısacık dünyanın her türlü meşgalesine, güzelliğine ve çirkinliğine zerre miskal önem vermeyen, bütün dikkatini oluş sırrında odaklayan ve duadan başka bir minval üzerinde hareket etmeyen, adeta birbiriyle beraber ALLAH (C.C.)’ın rızasını kazanarak,  ebedi saadeti kazanmak için say ederek çalışan kardeşler birliği; Müslümanlık.

Hz. Muhammed (SAV), “Müslümanlar bir vücudun uzuvları gibidir. Hangi uzuv acı duysa, bütün vücut acı çeker” demektedir. Yine efendimiz veda hutbesinde; “Hepiniz Adem (AS)’ın çocuklarısınız, hepiniz birbirinizin kardeşisiniz, Arap’ın Arap olmayana karşı bir üstünlüğü yoktur. Birbirinize üstünlüğünüz takva iledir” demektedir.

Dostlar şimdi gelelim marka Müslümanlığına,

Necip Fazıl, gençliğe hitabesinde, ‘‘Yeni kurbağa diliyle bütün dikeyleri, yatay hale getirecek bir nida kopararak, Mukaddes emaneti ne yaptınız diyecek, Annesi, babası, dedesi ve ninesi de içinde olsa, bütün gelmiş geçmiş nesilleri, sizler güneşi ceketinizin astarında kaybetmiş marka Müslümanlarısınız, eğer gerçek Müslüman olsaydınız bu hallerden hiç birisi başınıza gelmezdi diyecek bir gençlik” demektedir.

Marka Müslümanlığı; evet bu hal maalesef günümüzde ki haldir… Bu hale birkaç örnek verelim. Cuma namazı, Cumanın ve vakti icabenin önemi hepimizce malum. Ama gerçekten malum mu acaba?... Hutbenin temsilinin ne demek olduğu, hutbe ile vaazın mana farkının ne olduğu, imamın hutbede neyi temsil ettiğini gerçekten dille söylenenlerin, kulakla dinlenenlerin uygulama merkezi olan ALLAH (C.C.)’ın nurunun ışımasının yansıdığı yer olan yürekte yer buluyor mu acaba? Maalesef iki hafta önce Cuma vaktinde yaşanan hadise bütün bu soruların cevaplarının hayır olduğunu gösterdi…

Zavallı bilmeyenler, ALLAH (C.C.)’ın Kur’an-ı Keriminde dediği gibi “Benim ayetlerimi az bir dünya menfaati için satmayın’’ emri ilahisine  karşı gelerek, O’nun ayetleri okunduğu halde nefsine, dünyada ki hırslarına ve ALLAH (C.C.)’ın ve onun Resul’ünden başka şeylere sapmanın taassubu ile, O’nun bütün kainatı özel olarak nazarıyla lütuflandırdığı  ve  rahmeti sağanak sağanak kullarının üzerine indirdiği bir zaman dilimi olan Cuma vaktinde, onun ayetini hiçe sayara, namazı terk ederek ve ayet okumayı, tefrikacılıkla (ayrılıkçılık) eşit kılan bir suçlamanın savunmasıyla kardeşine yumruk atma cahilliğini  göstererek , cahilliğini ilan etmek, işte marka Müslümanlığı…

Maalesef bu yüce din ile lütuf ve ikrama boğularak yaratılmış olmanın kıymetini bilmeyen bizler, elimizde ki elmasın kıymetini bilmeden yaşayıp gidiyoruz. Her yönden içinde ayrılık tohumları ekilmiş ve  bu muhteşem Muhammedi gül bahçesinin etrafını, bütün her yeri saran ayrık otları kaplamış. Gayri Müslim (Müslüman olmayan ) görevini yapıp Müslümanlığa karşı canla, başla çalışacak.

Fakat bize ne oluyor, ne kadar cimri olmuşuz, camiden, namazdan çıkarken dahi birbirimizden bir gülümseme ve selamlaşmayı çok görüyoruz. Adeta o mübarek yerden kaçar gibi, sessizce bir an evvel ayrılmak için elimizden geleni yapıyoruz. Halbuki az önce kul olarak rabbimizin huzurundaydık, hiçbir faklılık gözetmeden omuz omuza onun karşısında kulluğumuzu ilan ettik bütün kainata, kapıdan çıkınca sanki hiçbir ortak yanımız yokmuş gibi kaçarak uzaklaşma… işte Marka Müslümanlığı …

Görkemli iftarlarda, titrlerle, makamlarla buluşup, ALLAH (C.C.)’ın nimetlerinin manasını, kıymetini anlamak için ‘‘ Allahu alem bil gayb’’ (gaybi yalnız ALLAH C.C. bilir ) verdiği  oruç ibadetini ilan ederek gösteriş içinde , iftarlarda buluşmak , bunu ilan etmek . Fakat komşusu ve çalışanları her iftarda ne yiyeceğini düşünürken , Ve tüm zamanlara Fahri kainat efendimizin emri var iken , ‘‘komşusu açken tok yatan bizden değildir .’’ bunu hiç düşünmeden hareket eden marka Müslümanlığı…

Müslümanlığa yedek markalar üretmek , bir hadise karşısında nasıl biridir falan denilince hemen şucu ,bucu , gibi yaftalar ile tarifler ve mensup olduğunun  haricindekilere, mütedeyyin bir Müslüman dahi olsa , burun bükerek ve yüzünü ekşiterek , gönülleri kapkara hale getiren , İslam nurunu parça parça eden marka Müslümanlığı …

Evet dostlar !... bu örnekleri çoğaltabiliriz fakat yüreğimizin kanamalarına ve  yaralarına yenilerini eklemekten başka işe yaramıyor… o yüzden güzellikleri görmek sırrınca inşallah Kuran-ı Kerime muhatabiyeti arttırarak ve manasını anlayarak , bu hastalıklarda şifa buluruz . Dinimizin emrettiklerini , Rabbimize karşı olan vazifelerimizi bi hakkın yerine getiririz. Zamanımızın bütün hastalıklarına reçeteyi , yaşayışıyla ,uygulamasıyla örnek olarak göstermiş , Tek önderimiz Hz. Muhammed SAV’in sünnetine yapışarak sarılırız. Rabbimiz bizleri Hz.İnsan olarak ve kamil bir Müslüman olarak huzur-u ilahisine kabul eder inşallah amin

                                                                                              Sakarya    27/01/14   01:50