“II. Abdülhamit Han gitmeden bu ülke düzelmez” diyen;

     Şeyh,

     Din alimi,

     Ateist,

     Mason,

     Ermeni ve

     Rum çeteciler hep beraber

     “İttifak” ettiler, birleştiler.

 ― Abdülhamit gitti...

     9 sene sonra koca imparatorluk da gitti.

 ― Erdoğan da gider...

     Gider ama neler neler daha gider hiç düşündün mü?

― Bugün Erdoğan karşısındaki cepheye bakmak yeterli...

 ― Şu anki muhalefet profili aynen o zamanki muhalefet korosunu aratmayacak şekilde adeta dizayn edilmiş gibi...

 ― Dindarından dinsizine,

     Yahudisinden Ermenisine,

     Vatanseverinden hainine varıncaya kadar her kafadan sesin olduğu o zamanki muhalefet  korosu;

     Sırf şahsi öfkesi,

     Nefreti,

     Kıskançlığı veya basiretsizliği yüzünden koca imparatorluğu paramparça etti gitti..!

     Aynen bu günkü muhalefetin oluşması gibi ...

     Ne acı değil mi?

― Şimdi;

     Bu günkü muhalefet güruhunun,

     “Abdülhamid gitsin de ne olursa olsun”

     Örneğinde olduğu gibi;

     “Erdoğan gitsin de ne olursa olsun”

     Moduna girmiş olmalarına

     “Tesadüf” mü yoksa

     “Tekerrür” mü dersiniz?

 ― Dini terminolojide tesadüf diye bir şey olmayacağına göre;

     “...hiç ibret alınsaydı tarih tekerrür mü ederdi”

     Demek gibi dini ve vicdani bir sorumluluğumuz vardır.

 ― Bir gariplik var sanki...

     Sanki 100 yıllık tiyatro yeniden sahnede...

     Evet Erdoğan da gider...

     Ya sonra..!

 ― II. Abdulhamid’in son zamanlarında karşısında yer almış olan;

     Elmalılı Hamdi Yazır,

     Filozof Rıza Tevfik vb.

     Kişilerin pişmanlığını yaşayarak aynı delikten iki defa ısırılan Müslüman misali tarihin tekerrür etmesini hangi mü'min talep edebilir ki..?

     İstemezsiniz elbet...

 ― 19 Temmuz 1909'da

     Ayasofya meydanında o zamanki Volkan Gazetesinin başyazarı

     Derviş Vahdettin,

     Mithat Paşa ile karşılaşır ve sorar;

     “Paşam!

     İstediğiniz oldu.

     Abdülhamid gitti.

     Şu an projeniz nedir,

     Neler yapmayı düşünüyorsunuz?”

     Alınan cevap oldukça ilginçtir.

     “Biz sadece Abdülhamid'i yıkmaya odaklanmıştık!” der...

― Vicdan Azabının Ağırlığı;

     Sultan Hamid hakkında malûm fetvayı hazırlayanlar içinde bulunan,

    Tefsir sahibi Elmalılı Hamdi Yazır şöyle der;

     “'Hayatımda bu kadar ağır bir vicdan azabı çekmedim.

     Başıma ne geldiyse bunun manevî sillesidir.

     Gençlik saikasıyla bir iştir işledim..!

     Allah beni affetsin!”'

Düşünüyorum.

 ― İstiklal Marşı gibi bir duygular manzumesini yazacak kadar vatan sevgisi yüksek olan reformist Mehmet Akif’in,

 Son Şeyhülislamlardan Mustafa Sabri gibi

     Ehl-i sünnet bir alimin,

     Sultan Abdülhamid’in düşmanlarıyla beraber hareket ederek sebep oldukları sonucu düşünüyorum.

 ― O koca Sultan’ın hal edilmesiyle beraber koskoca Osmanlı mülkünün her tarafında kan ve gözyaşı, zulümler, tecavüzler aldı başını gitti.

 ― Yemen, Balkan ve sonunda Cihan Harbiyle koskoca imparatorluk parçalandı ve milyonlarca insanımız yerlerinden oldu. Bir kısım açlıktan ve yokluktan yollarda kırıldı, çoğunu da o diyarlarda bıraktık.

 ― Sadece Çanakkale’nin faturası 270 bin vatan evladıdır.

     Onun gibi nicesini yaşadık 10 yıla kalmadan.

― Ben de

     Mehmet Akif’,

     Saidi Nursi,

     Babanzade,

     Hasan Basri Çantay,

     Elmalılı Hamdi,

     İskilipli Atıf,

     Ömer Rıza Doğrul,

     Mustafa Sabri’lerin...

 ― İttihat ve Terakkinin ateist, deist aptalları ve hainleriyle beraber, Abdülhamid’i yıkmaya yardımcı olanlar gibi,

Erdoğan’ı yıkan şer cephesine hizmet etmek istemiyorum.

 ― 100 yıl sonra bu ülke tarihi yazılırken benim de Erdoğan’ı yıkanlarla beraber olup;

 ― ABD

     İngiliz ve

     Alman politikalarına hizmet etti, denilmesini istemiyorum. (PROF. DR. İHSAN FAZLIOĞLU)

Sağlıcakla kalın…