Gülmek, gülümsemek…
Yüzün en güzel hâli, fotoğrafın en kıymetli anı.
Ne çok severim!
Gülerken dudaklarının kenarından dökülen akideler, içimde kelebekler gibi kanatlanır.
Sessiz ağıtlar geride kalır; içimin en derinlerinden yükselir, arşa karışır, hele bir de birlikte gülümsüyorsak…

Ahh…
Bir de tam ağlayacakken güldürenlerim vardır.
Gökyüzünde sakladığım, omuzlarımda taşıdığım, ceplerimde biriktirdiğim o gülen yüzler…
Birlikte kahkaha attıklarım…
Bütün özellerim.

Biz güldüğümüzde yıldızlar dans eder ayak uçlarımızda.
Gülmek; inadına bir eylem, hüznün göğsüne dikilmiş bir bayraktır.
Yaşama gülümsemek, zekânın dile gelmiş hâlidir; sevmenin, sevginin parlak armağanıdır.

Gülmek, hayata verilen selâmdır; kahkahaların cömert hediyesi.
Sahi, gülmeyen biri…
Gerçekten kahkaha atabilir mi?

Ben son günlerde kahkahaları abaküs yaptım.
Saydıkça çoğalıyorlar; boncuk boncuk diziliyor yüreğime.
Gülmesini esirgeyenlerden uzağım artık hem de çok uzağım!
Kıymetli yaşlarımdayım; seçiyorum herkesi, her şeyi.
Gülümsüyorsan, yüreğimde varsın; gülmüyorsan, yokluğun bile yankı bırakmıyor içimde.

Gülelim, güldürelim, gülümsetelim…
Çünkü gülmeyen insana ayna bile suratını asar.

Diyorum ki:
Yolunuza gülen insanlar çıksın yürekleriyle, içtenlikleriyle, ışık gibi yakalarına iliştirerek…
Çünkü hayat bana gülüyorken, seni somurtmaya asla izin vermem…

EY DÜNYALI!