İsraf ve savurganlığın had safhaya ulaştığı son yıllarda “kanaat” kelimesi söz dağarcığımızda artık yer almaz oldu. Kanaatin sözlük anlamı;  Elindekinden hoşnut olma durumu, kanıklık, yeter bulma, yetinme, fazlasını istememe, doyum.

Sahip olduklarımızdan hoşnut olma üzerine söylenecek o kadar çok şey var ki… Ne sahip olduklarımızdan, ne eşimizden, ne evladımızdan, ne evimizden, ne dostumuzdan, ne yediğimizden, ne giydiğimizden, ne mahallemizden, ne işimizden… Evet hoşnut değiliz!!!

Kanâat deyince aklıma gönül huzuru ile yaşamak geliyor. O huzur, “kanaat” kelimesinin içinde sır gibi saklı diye düşünüyorum.

Varlıklı bir ailede büyümedim. Birçoğumuz tek çeşit yemek yiyerek ya da bir öğünü aç geçirerek bugünlere gelmiştir.

Bugüne gelelim; doymuyoruz…! Anne babalarımızın çocuklarını doyurmak için nasıl mücadele ettiğini bir hatırlayalım. Yamalı pantolonlarla okula gider ama birbirimizle dalga geçmezdik. Hep bir arada oyun oynar mutlu olurduk. Annelerimiz sevgi sözcükleri duymasa da işleriyle uğraşır buna takılacak vakit bulamazlardı.

Düşünün ekmek ve zeytin alabilecek kadar paramız var, işte o ekmek ve zeytinden tat alışımız ilklerimize işler sanki.

Eğer peynir ve reçel alamadığımız için üzülür ve onu düşünürsek elimizdeki zeytinin ve ekmeğin hakiki tadına hiçbir zaman varamayız… Doyumu kaçırmış oluruz…

Elimizdeki ile yetinme veya yetinmeme birbirinden çok ince bir çizgiyle ayrılır. Kanaat, ruh dilimizden hal dilimize yansıdığında kalp sükûnete erer ve “Elhamdülillah” der. İşte huzur bu… Bu kadar…

Gözümüzde büyüttüğümüz peynir ve reçel arzusu bizim sahip olduğumuz cennet nimeti zeytini görmemize perde oluyor. Aynen bunu tüm arzu ve isteklerimize uyarlayabiliriz.

Kanaatteki en büyük zenginlik başkasına el açmamak ve muhtaç olmamaktır. Dünya hayatında bundan daha büyük bir nimet var mı bilmiyorum.

Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) “Kanaat, tükenmez bir hazinedir” buyuruyor. Yaradan diyor ki; “Verdiğim rızka kanâat eyle, insanların en ganîsi (en zengini) olursun, kimseye muhtâç kalmazsın.”

Söylendiğine göre, Calinus öldüğünde cebinden bir kâğıt parçası çıkmış ve üzerinde şunlar yazılıymış: "Aşırıya kaçmamak ve ölçüyü elden kaçırmamak koşuluyla ne yediysen, o senin bedenin içindir. Hayır amaçlı harcamaların, ruhun içindir. Geride bıraktığın ise başkaları içindir, iyilik yapan diridir, ölüler yurduna taşınmış olsa da. Kötülük yapan da ölüdür, dünya hayatında bakî kalsa da. Kanaat boşluğu doldurur, eksikliği örter, planlı ve tedbirli hareket etme, azı çoğaltır. Âdemoğlu için Allah'a güvenip dayanmaktan daha yararlı bir şey yoktur." Vesselamm…(F.T)

Sağlıcakla kalın…