21. Soru, sorun
 
Sorun 1935’te ortaya konmuştur. Her bakımdan doğru bir sözdür. Sormak eyleminden isim türeten -un ekiyle yapılmıştır. Krş. Akmaktan akın, ekmekten ekin, esmekten esin, esinti, satmaktan satın (almak), tütmekten tütün, yığmaktan yığın gibi.
Gerek Arapça mes’ele, gerek batı dillerindeki problem sormakla ilişik sözlerdir. Soru sözü de sormak eylemindendir.
 
22. Sömürge
 
1935’te teklif edilmiştir. Kaşgarlıda sömürmek “sömürmek”, sömürgen “sömüren”dir.[1] Sömürge müstemleke yerine buradan üretilmiştir.
 
23. Sözcük
 
1966’da türetilmiştir.[2] Sözcük kelimesine karşı çıkmanın hiç bir anlamı yoktur. Yeri gelince söz, yeri gelince sözcük, yeri gelince kelime kullanırız. Bunlar dilimizde çalar (ayırtı, nüans) ve baylık (zenginlik) yaratan sözlerdir. Maymuncuk kelimesini kullanırken aklımıza küçük maymun mu geliyor? Geliyorsa bir şey diyemeyiz!?.
 
24. Yapıt
 
1955’te Ataç tarafından türetilmiştir.[3] Yapıt doğru ve güzel bir sözdür. Yakmaktan yakıt, geçmekten geçit nasıl doğruysa, yapmaktan yapıt da o denli doğrudur. Yapıyı kullanıyoruz da yapıtı niçin kullanmayalım?
 
25. Bağımsızlık
 
1955’te TDK sözlüğüne girmiştir.[4] Kökü bağdır. Türkçede -ım eki eylemden isim yapar. Dolayısıyla ek bakımından yanlıştır. Sözcük bağsızlık biçiminde de türetilebilirdi. Nitekim bazı Türk dillerinde mesela Tatarcada bäysizlik “bağımsız”lıktır. Bununla birlikte Yeni Uygurcada bekımsiz “bağımsız” sözüne raslıyoruz.[5] İlginç değil mi?
 
26. Saptamak
 
1935’te ortaya atılmıştır. Saptamak sözünün Arapça sabt kökünden “tespit etmek” karşılığında yapıldığını bir yazımızda belirtmiştik.[6] Eki yanlış değildir. Kırgız, Altay, Hakas Türkçelerinde saptamak eylemi vardır. Fakat anlamları farklıdır. İlk olarak 1935’te önerilen sözcüğü kullanmaktan başka çare yok. Aşağıda son yıllarda yapılan ve herkesin kullandığı uydurma sözcükleri göreceğiz.
           
27. İmge
 
1935’te önerilmiştir. İmge “hayal” en çok eleştirilen sözlerdendir. Fıransızca image’dan alındığı söylenmiştir. Buna biz de katılıyoruz. Gerçi Türkçede im diye bir kelime vardır. Kaşgarlıda “parola” anlamındadır. Ayrıca im “işaret”, imlemek “işaretlemek” anlamında da başka bir kelimemiz daha vardır. Fakat bu kelimelerimizle “hayal” arasında anlamsal ilişki kuramıyoruz.
Ekine gelince. -ge eki genelde eylemden ad türetir. Ancak -ge eki özge, baş-ka kelimelerinde olduğu gibi addan ad da türetir.[7]
Peki ne yapacağız? Tabi ki kullanacağız. Aslına bakarsanız dilimize giren her yabancı kelime uydurma değil midir? Elin Arabı, İngilizi uyduruyor, biz de alıp kullanıyoruz. Bizim dilimizde Arapça, Fıransızca kelimenin kökü ve eki var mıdır? Yok! O halde?!.

İmge kızlarımıza verdiğimiz adlardan biridir.
 
28. Simge
 
Sim 1935’te “timsal, symbole” karşılığında önerilmiştir.[8] Simge ise 1942’de “sembol, remiz, timsal” anlamında önerilmiştir.[9] İmge gibi Fıransızca symbole’den alındığı belirtilmiştir. Buna biz de katılıyoruz.
Ancak -ge ekinin aynı zamanda isimden isim türettiğini biliyoruz. Özge buna örnektir (Leyla bir özge candır şarkısını hatırlayalım). Başka da böyle olmalıdır (başk+a’dan da gelebilir).
Simgeden simgelemek, simgecilik, simgesel yapıldığı gibi Simge kızlarımıza da ad olmuştur. Sonuçta saptamak gibi, imge gibi simgeyi de kullanacağız.
 
29. Belleten
 
1937’de kullanılmıştır.[10] Türkçe belletmek “öğretmek, ezberletmek” eylemine -en ortaç ekinin gelişiyle türetilmiştir. “Bilim dergisi” anlamındadır. Doğruyu söylemek gerekirse Fıransızca bulletin sözcüğünden esinlenilmiştir.[11]
 
30. Gensoru
 
1966’da kullanıma girmiştir.[12] Türkçe genel ve soruşturma sözlerinden yapılmıştır. Genel soruşturma demektir.
 
31. Akbil
 
Şimdi hepimizin çok kullandığı bir kelimeye geliyoruz. Akbil sandığınız gibi Türkçe veya yabancı kökenli bir sözcük değil, Türkçedeki akıllı ve bilet sözlerinin ilk hecelerinin birleştirilmesiyle yapılmış uydurma bir sözcüktür. Üstelik bu uydurma söz sayın R. T. Erdoğanın İstanbul büyük şehir belediye başkanlığı döneminde, 1994’te kullanıma sokulmuştur. Yani sayın Erdoğan uydurma kelimenin yapım ve kullanımında sorumlu sayılabilir.
Hadi uydurma diye kullanmayalım bakalım?!.
 
32. Kanka
 
Gerçi başka açıklamalar varsa da, bize göre kan kardeşi sözlerini ilk hecelerinden türetilmiştir.
 
33. -sal eki
 
Sırası gelmişken -sal eki hakkında da bir köç söz söyleyelim. -sal eki Türkçede vardır. Hem isime, hem eyleme gelir. Kumsal, uysal en eski ve en çok bilinenlerden ikisidir. Ayrıca Anadolu ağızlarındaki şu sözler de -sal ekiyle yapılmışlardır.
Anadolu ağızlarında dağsal “ormanlık bölge”[13], duysal “duygulu, içli (kimse)”[14], yensel “az tatlı”dır.[15]
Ayrıca Kırgız Türkçesinde baysal “sükûn, rahat”, baysalduu “sâkin, dağdağasız”dır.[16]
İşletilmeyen bir maden varsayalım.  Bu maden şu anda işletilmediği için işletilmemeye devam mı edilmelidir? Ekler de böyledir. Az kullanılan eki çok işletip ondan yararlanabilirsiniz.
 
34. -al eki
 
Yine sırası gelmişken -al eki hakkında bir çift söz söyleyelim. Bu ekin Fıransızcadan alındığı döne döne dile getirilmiştir. Öyleyse de bunun bir önemi yok. Çünkü Farsçadan aldığımız -baz eki (çenebaz, düzenbaz, oyunbaz), -dan eki (iğnedanlık, yağdanlık), -dâr eki (bayraktar, sancaktar, emektar) ve -be eki (anbean, günbegün, özbeöz), Arapçadan aldığımız -at eki (erat, gidişat, gelişat, deyişat), -î eki (yabanî, gümüşî), Fıransızcadan aldığımız -asyon eki (atmasyon, uydurmasyon), Moğalcadan aldığımız -tay eki (kurultay, çalıştay, Sayıştay, Danıştay, Yargıtay, Kamutay) eklerine niye karşı çıkmıyoruz da sadece -al ekine karşı çıkıyoruz? İsterseniz bir düşünün.
-al ekini alan da diğerleri gibi belli değil. Atalarımız da -dan, -be, -at vb. ekleri de böyle aldılar.
 
Sonuç
 
Böylece bir çok tartışılan sözü nesnel, objektif, dürüst ve tarafsız biçimde, saptırmadan, idelojilere kurban etmeden inceledik. Çoğunun Türkçe olduğunu, doğru türetildiğini, bir kısmının tarihsel yapıtlarımızda olduğunu (örnek, kapsam, karşıt, amaç, yanıt, uğraş), bir kısmının diğer Türk dillerinde olduğunu (örnek, ilginç, gereksinme, egemen), bazılarına yeni anlam yüklendiğini (neden, uğraş) kimilerinin anlam kaymasına uğradığını (kapsam, uğraş), kimilerinin esinlenme yoluyla yapıldığını (belleten, genel, okul), bir kısmının gerçekten uydurma olduğunu (saptamak, imge, simge) gördük. Bazılarının kök ve eklerinde sorunlar vardır (özgür, bağımsız), kimileri de hece birleştirmesi yoluyla yapılmışlardır (gensoru, akbil, kanka).
 
 
 
________________________________________
[1] Divanü Lügatit Türk Dizini, 106. s.
[2] Bayar, age, 261. s.
[3] Bayar, age, 311. s.
[4] Bayar, age, 47. s.
[5] Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü, 45. s.
[6] Yusuf, Gedikli, “Dil inkılabı: Sebepleri ve sonuçları”, Ufuk Ötesi, Ocak 2004, 22. sayı, 8-9. s.
[7] Aksan, age, 35-36. s.
[8] Aksan, age, 48-49. s.
[9] Bayar, age,  253. s.
[10] Sevan Nişanyan, Sözlerin Soyağacı, 4. b., Everest y., İstanbul 2009,  64. s.
[11] Bayar, age, 56. s. / Nişanyan, age,  64. s.
[12] Bayar, age, 133. s.
[13] Derleme Sözlüğü, 4. c., 1326. s.
[14] Derleme Sözlüğü, 4. c., 1615. s.
[15] Derleme Sözlüğü, 11. c., 4248. s.
[16] Yudahin, age, 103. s.