Dedem Çanakkale gazisiydi. Vefat ettiğinde 7-8 yaşlarındaydım. Bizimle otururdu. Erkek kardeşimle birlikte yaramazlığımızın zirve yaptığı zamanlarda herhalde ayağının altından çekilelim de annem birazcık rahat nefes alsın diye düşünerek bizi yanına çağırı

Dedem Çanakkale gazisiydi. Vefat ettiğinde 7-8 yaşlarındaydım. Bizimle otururdu. Erkek kardeşimle birlikte yaramazlığımızın zirve yaptığı zamanlarda herhalde ayağının altından çekilelim de annem birazcık rahat nefes alsın diye düşünerek bizi yanına çağırır, çeşit çeşit hikayeler anlatırdı. Savaş hikayeleri…  Öyküsü bir hayli ilginçti; 18 yaşında gönüllü gittiği savaşta, 10 yıl boyunca o cepheden diğerine sürüklenmiş, evine sadece bir kez (İspanyol humması olduğunda) gelebilmiş, ölenlerin ve yaralananların kanlarının "dereler gibi" bayırlardan aktığı Çanakkale'de gazi olmuştu.

Bize anlattığı o savaşların hatıralarıydı. Açlık, susuzluk, yoksulluk, umutsuzluk ve kan dolu o cephelerden aktardıkları, korkmamamız için elbette sansürlenmiş olduğundan bize çok acayip maceralar gibi gelirdi. Tommiks, Teksas okumaya benziyordu. Çıtımızı çıkarmadan dinlerdik. Hikayelerinin hepsi aynı şekilde biterdi; bir duayla... "Savaş çok kötü bir şey. Allah size ömrünüz oldukça savaş göstermesin..."

Ülkemizin bulunduğu bölge, popüler ders kitabı deyimiyle "jeopolitik önem" açısından son derece civcivli bir coğrafya. Ve son günlerin konusu, Suriye'nin keşif uçağımızı düşürmesinin ardından Türkiye'nin ne yapacağı... Bazı kalemler, misilleme olarak Suriye’ye savaş açmamız gerektiğini ima eden haber ve yorumlara yer vermeye başladı çoktan…  NATO’nun bizim için kılını kıpırdatmayacağı belli oldu, ABD büyük ağabey havasıyla sırtımızı sıvazlıyor, Rusya ve İran ise Suriye’nin yanında yer alarak bize, dolayısıyla ABD’ye gözdağı veren açıklamalar yapıyor… Başbakanımızın bir savaş uçağına binerek verdiği pozlar ve taktığı pilot gözlükleri de savaş çığırtkanlarının hem cesaretlerini, hem de iştahlarını arttırmış gibi görünüyor…

Ben ise, dedemin ettiği duayı hatırlıyorum…

Yaşadığımız dünyada (sanırım bir tek İsrail örneği dışında) sonunda toprak kazanımının olduğu ve haritaların değiştiği savaşların yerini, problemli ülkelere “demokrasi götürme” operasyonları aldı. Tek kutuplu dünyada, ABD, içinde bulunduğumuz coğrafyadaki belli ülkelere askeri veya siyasi operasyonlarla sık sık demokrasi getiriyor.  Ve görünen o ki, demokrasiyle tanışan bazı ülkeler operasyonların ardından kurtuldukları diktatörlerini arar hale geliyorlar… Bu onların nankörlükleri de olabilir tabii (!)... 

Öte yandan bir kere iç huzursuzlukların başladığı, uluslararası müdahalelerin baskıları altında ezilen bütün bu ülkelerde sular, bazen 40-50 yıla yayılan ve pek çok acıların yaşandığı geçiş dönemlerinin ardından ancak durulabiliyor. Çünkü dün bir arada kardeşçe yaşayanlar din, etnik kimlik, mezhep ayrılığı veya siyasi görüş farklılıkları yüzünden birbirlerine düşman haline getiriliyor … Hani atalarımız “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe…” derler ya, işte tam da bu sözün kastettiği gibi… Dolayısıyla, arkasına Rusya’yı alan Beşşar Esad’ın daha ne kadar ülkesinin başında kalacağı ve iç huzursuzlukların ne zaman biteceği tam bir muammayken, Türkiye’nin iç ve dış savaş çığırtkanları yüzünden bölgesel bir çatışmaya sürüklenmesini istemeyenlerdenim. Suriye’nin sorununu, Suriyeliler çözsün. Elbette uçağımızı düşüren, geçen zamana rağmen sağ olarak bulunmaları için dua ettiğimiz pilotlarımızın canına kast eden Suriye’ye gereken yaptırım uygulanmalı. Ama kendimizi sıcak savaşın ortasında bulmamıza neden olacak bir müdahaleden de kendimizi sakınmalıyız… Haritayı bir gözünüzde canlandırsanıza; Irak zaten problemleri süren bir ülke, Suriye en uzun sınırımız olduğu komşumuz, O’na arka çıkan ve hatta bu amaçla uluslararası kamuoyunu bile tehdit eden Rusya ve İran ise diğer komşularımız… Ve meselenin bizimle hiç mi hiç ilgisi yok…

Osmanlı’nın dağılma döneminde cetvelle çizilen Ortadoğu haritasında icat edilen Suriye…  PKK terörünün başımıza bela olduğu 90’lı yılların başından itibaren teröristlere destek veren, topraklarında kamplar kurulmasına izin veren Suriye… 2-3 yıl önce Türkiye’nin en yakın dostlarından biri ilan edilen, Devlet Başkanı Beşşar Esad ve eşi ülkemizi ziyarete geldiğinde en üst düzeyde ağırlanan Suriye... Uluslararası kamuoyunda rüzgarın yönü değişince düşman ilan edilen Suriye…

Suriye umurumda değil açıkçası. Bu kıyamet bizim başımıza patlamasın, olan bize ve bizim “Memetlere” olmasın…