Çünkü "şehvet" üzerine bir yazı bu. Başkalarının başına gelen kötü olayları bilme, onlara yapılanların bütün detaylarını en ince ayrıntısına kadar öğrenme, olayla ilgili tüm resimlere ve görüntülere didik didik, tekrar tekrar bakma, elbette arkadaşlarla d

Herhangi bir gazetenin 1. ve 3. sayfalarını alın elinize ve bakın. Öldürülen ve tecavüz edilen kadınların ve çocukların haberlerini göreceksiniz.İçinizde spor sayfasından ötesini başlık ve spot harici okumaya gerek görmeyenler bile bu haberleri sonuna kadar okurlar. Her satır zihinde canlandırılır, gözler aktif bir okuyucuyken, beyin de aktif bir seyirciye döner.

Yakın geçmişten çok bilinen 2 örnek vereyim:

Münevver Karabulut cinayeti. Hani zengin sevgilisi tarafından başı kesilerek öldürülen o genç kız. Milletçe pembe dizi seyreder gibi olayın bütün ayrıntılarını okuduk, izledik, konuştuk, tartıştık. Nasıl öldürülmüş, niye öldürülmüş, başı canlıyken mi kesilmiş, öldürüldükten sonra mı, kanı nerelere bulaşmış, o kanı kimler silmiş, firar eden katil hala yakalanamamış mı, falan filan... Gazetelerde ve televizyonlarda olayla ilgili bütün ayrıntılar anlatıldı, biz de büyük bir iştahla takip ettik. O dönem yayınım kargaların kahvaltı ettiği bir saatte başladığı için işe çok erken gidiyordum. Buna karşılık,  Müge Anlı'nın programının son 1 saatinde evde oluyordum ve istisnasız hergün, ben de tv karşısına geçip acılı anne-babanın feryatlarını izliyordum. Artık kendi kendimden içim bulanmıştı ama izlemeden de duramıyordum. Etrafımdaki herkes de benim gibiydi, biliyorum, çünkü günün herhangi bir saatinde konu o cinayete geldiğinde herkes biriktirdiği detayları diğeriyle paylaşıyordu. O cinayet gazetelerin tirajını arttırdı, televizyonların da reytingini.

Bir diğeri eski IMF Başkanı Dominic Strauss Kahn'ın taciz veya tecavüz girişimi olayı. Tabiki haberi hatırlıyorsunuz; kaldığı otelin temizlik görevlisi bir hanıma cinsel saldırı girişiminde bulunmuş, günlerce uluslararası bütün medya organlarının haber sıralamasında Top 10'daki yerini korumuştu. Ne var ne yok hepsini okuduk, izledik. Bütün dünyanın tanıdığı çok güçlü bir adamın, bütün dünyanın gözü önünde rezil oluşunu yakından takip ettik. Ki sonradan bunun bir komplo olabileceği de iddia edilmişti… Veya ABD Başkanı Bill Clinton'un Oval Ofis maceraları...

Aynı tarihte Türkiye'de ekonomik, siyasal veya sosyal alanda neler olmuştu diye sorsalar, hiçbirimizin verecek bir cevabı yok oysa...  

Ama size bir ipucu vereyim, bu rezilliğin tek kabahatlisi biz değiliz. Emin olun, o haberleri yazan editörler de tabir yerindeyse "kalemlerini konuşturur". Haberlerinin en çok okunan olmasını sağlamak için olayla ilgili bütün "çarpıcı" detayları satır aralarına sokuşturur. Bizim izlerken hissettiğimiz şehvet hissini, onlar yazarken yaşarlar.

Şiddet ile ilgili üç gerçek var;

1- Pornografi gibi her zaman alıcısı hazırdır.

2- Şiddet bulaşıcıdır.

3- Siz ona ilgi gösterdikçe sıradanlaşır, olağanlaşır.

Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da şiddet içerikli haberleri aynı şehvetle okumaya ve izlemeye devam edeceğinizi bildiğim halde bütün bunları durup dururken niye yazdım? Öncelikle içinde bulunduğunuz eylemin farkında olmanız için tabii. Çünkü farkındalık iyidir ve gelişimin ilk ve en önemli adımıdır. Bunun yanı sıra, şiddetin bulaşıcı bir hastalık olduğunu bilmeniz, ilgi gösterdiğiniz sürece size sunulmaya devam edeceğini, bu arz-talep dengesi böyle devam ettiği müddetçe de etrafımızdaki şiddetin sona ermeyeceğini anlamanız için. Bu kadar ahkam kestikten sonra sen ne yapıyorsun derseniz eğer, benim kişisel önlem paketim şu aşamalardan oluşuyor; her sabah işe gitmeden önce gündemde ne var ne yok öğrenmek için interneti açıp haber başlıklarına bakıyorum. İnsana veya hayvana yönelik zulüm ve kötülük içeren bütün haberleri okumayı ve izlemeyi reddediyorum. Bunu yaparken de kendime şunu telkin ediyorum; "İlgilenirsem, bu pislik benim de üstüme sıçrayacak, sabahın bu saatinde henüz güne başlarken ruhumu kirletecek ve ben bunu istemiyorum..."

Ve küçük bir itiraf; yazının başlığını seçerken bir gazetecilik hilesi yaptım. "+18 yazıdır" bölümünü, okunurluğunu artırmak için özellikle ekledim. İçinizdeki merak duygusunu kışkırtarak, yazımı okumanızı garantiledim. Ve makalemin sonunda bunu itiraf ettim; çünkü maharetli bir editör doğru başlık seçtiğinde bütün haberlerin okunabileceğini görmenizi ve tabii size neden sürekli olarak kan ve acı üzerine haberler sunulduğunuzu bilmenizi istedim. Pardon... :)