Medya Detay yazarlarından Hüdavendigâr Onur, Prof. Dr. Süleyman Doğan ile Türk fikir adamlarından Erol Güngör’ü konuştu.

Prof. Dr. Süleyman Doğan:

“Erol Güngör sorunların milli kültür ve dini değerler önemsenerek çözülmesini benimser”

Medya Detay yazarlarından Hüdavendigâr Onur, Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, İnsan ve Toplum Bilimler (Sosyoloji) Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan ile Türk fikir adamlarından Erol Güngör’ü konuştu.

Erol Güngör adını duyduğunuzda neyi hatırlıyorsunuz?

Merhum Profesör Erol Güngör erken yaşta öleceğini anlamış gibi kısa ömründe çok önemli eserlere imza atmıştır. Yunus’un sözüyle, “Bir garip ölmüş” diyeler misali bu dünyamızdan göçen muhteşem bir insandır.

Rektör olduğu Selçuk Üniversitesi’nde ben öğrenciydim. Konya’da kısa dönemde çok büyük işler yaptı. Halk ile üniversiteyi bütünleştirmeye çalıştı. Halkın değerlerine yabancı değildi. 12 Eylül askeri cunta döneminde Konya’da üniversitenin kurumsal kimliğini oluşturmaya çalıştı. Ben de buna şahidim. Kendisiyle Konya’da rektörlüğü sırasında görüşme imkânı buldum. Bir öğrenci olarak rektörü görmek o yıllarda imkânsız gibi bir şeydi. Ancak rektör binasına randevu almadan gittim ve kendisiyle görüştüm. Ben o yaşta ve çağda yanına gidince, kendinin üniversiteye okumak için geldiği ilk günü anımsadığını belirterek “Bir Anadolu çocuğu olarak o günkü ruh halimi bana hatırlattın” dedi.

Bir nevi gençliğini hatırlatmış oldum. Bir ihtiyacım olup olmadığını sordu. Kırşehir Cacabey Ortaokulunda okuduğumu, Aksaray’ın Ortaköy ilçesinden olduğumu söyledim. Sonra köyümün Devedamı köyü olduğunu söyleyince köyümü de bildiğini söyledi. O günlerde yeni üniversiteye başlayan bendeniz, Anadolu çocuğu olarak onu gördüğüm an sanki bir sığınak büyük bir liman ve köyümden bir kişiyi görmüş gibi oldum. O da bunu fark etti. Gördüm ki dışarıdan çok soğuk gibi görünen merhum Erol Güngör, aynı zamanda duygusal bir adam. Bir taraftan gözlerinin içi gülerken, diğer yandan gözleri doldu. Bana sarıldı. ‘Üzülme ve yabancılık çekme ne zaman canın sıkılırsa buraya gel’ dedi. Fakat çok fazla görme imkânım olmadı. Çünkü bir yıl kadar sonra İstanbul’da kalp krizinden öldüğünü işitince çok üzüldüm. Konyalılar Rektör Erol Güngör’ü çok sevmişlerdi. Konya’dan cenazesi için 50 civarında otobüs kaldırıldı. Yıl 1983. Konya’daki şirketlerin tüm otobüsleri seferber oldular. Ben o otobüslerden birine akşam üzeri binip İstanbul’da hocamıza son vazifemizi yapmak için geldim. Önce İstanbul üniversitesinde tören yapıldı, ardından cenaze namazı kılındı. Allah gani gani rahmet etsin. Ruhu şad, mekânı cennet olsun.

 Erol Güngör benim için hem hoca, hem hemşeri ve hem de bir bilim insanı olarak model insandır. Kitap ve makaleleriyle Türk kültürüne ve İslam düşüncesine çok önemli katkılar yapmış büyük bir bilim adamıdır. Erol Güngör, yeni kalp ameliyatı geçirmiş birisi olmasına rağmen Selçuk Üniversitesi gibi kurulma aşamasında olan bir üniversitenin rektörlüğünü kabul etmiş, birçok bölümler açmış, eksikleri tamamlamaya ve aksayan yönlerini gidermeye çalışmış vefakâr, cefakâr bir mütefekkirimizdir. Bütün imkânsızlıklara rağmen üniversiteyi derleyip toparlamış, düzenlediği konferanslarla Konya şehrini bir kültür yuvası haline getirmiştir.

Erol Güngör’ün ilgilendiği temel konular sizce nelerdir?

Erol Güngör, özellikle sosyoloji, sosyal psikoloji, kültür, Türk tefekkürü, tasavvuf başta olmak üzere sosyal bilimlerin hemen hemen her alanında çalışmalar yapmıştır. Türk toplumunun değişim sürecini tahlil etmiş ve bu alanda kafa yormuş fikir üretmiş ve çözüm yollarını ortaya koymaya çalışmıştır. Çalışmaları ve düşüncesinin Türkiye’nin modernleşmesi, Türk milli kültürünün geliştirilmesi, teknolojik gelişmelerin toplum yapısına etkisi, aydınların değişme sürecindeki rolleri ve modernleşme üzerinde yoğunlaştığını görüyoruz. Yüze yakın eser yazmış. Ortadoğu gazetesinde bine yakın yazı kaleme almıştır. Erol Güngör’ün tarih anlayışı, kültür değişmesi, modernleşmenin Türkiye’de uygulanması ve aydınların bu uygulamalardaki etkileri konusundaki iddialarını ortaya koymuş ve günümüze dair çok önemli değerlendirmelerde bulunmuştur.

Erol Güngör, Türkiye’nin sosyal değişmesi ile ilgili analiz ve değerlendirmeler yapmıştır, toplumsal süreklilik, teknolojik gelişme, sentezcilik, zıtlık-kutuplaşma ve inkâr kavramlarını sık sık dile getirir ve bu kavramları günümüz bilimsel metotlarıyla analiz ederdi. Erol Güngör’ün toplum anlayışına şekil veren temel düşüncelerden birisi tarih ve kültürün sürekliliğidir. Her toplum tarihsel ve kültürel bir bütünlük içinde varlık gösterir. Türk toplumu ve tarihi bu şekilde anlaşılmalıdır. Toplumsal değişim süreçleri de birbiriyle bağlantılıdır.

 Erol Güngör, Osmanlı devleti dönemini çok iyi incelemiştir. Türk toplumunun modernleşme süreci II. Mahmut devrinde başlar, Tanzimat ile olgunlaşır, Cumhuriyetle devam eder. Ancak bu süre içinde bazı hatalı uygulamalar nedeniyle Türk toplumunun geçmişle bağının koptuğunun altını çizmiştir. Merhum Güngör, sorumlu bir münevver olarak, bu kopukluğun Türk toplumunun varlığını sürdürmesini sağlayacak bir milli kültür oluşturamamasına neden olduğunu işaret etmiştir. Ona göre kültür değişmesi pek çok sebebe bağlıdır ama sanayileşme ve teknoloji kültürel değişimi hızlandırmaktadır. Kültür değişmelerini ele alırken düşüncesinde, Türkiye’nin modernleşme metodunu ortaya koymaya çalışmıştır. Türkiye’nin modernleşmesi devlet müdahalesi ile bir kültür değişmesi yaratma şeklinde gerçekleştirilmeye çalışmasında bazı teknik ve esas hatalar yapıldığına dikkat çekmektedir. Kültür değişmesinde Güngör için önemli olan şey diğer kültürlerle etkileşime güçlü bir şekilde katılmaktır. Değişme süreci kutuplaşmalara sebep olmamalı, Batının ilerlemesini sağlayan unsurlar bir an önce modernleşme aracı olarak Türkiye’de yerleştirilmelidir. Güngör, modernleşmeyi sağlayacak değişim unsurlarını Türk milli kültürüyle bir senteze bağlama çabasındadır. Erol Güngör, sentezci düşünceden yanadır. Tüm düşüncelere açık ve yenilikçi, bir Batılı düşünürden ziyade Doğu ve Batı’nın iyi modellerinin yeni bir sentezinden yanadır denebilir.

Bir fikir adamı olarak Erol Güngör nelerden şikâyetçidir?

Erol Güngör’ün fikirleri, Türk milletinin ruh toprağına atılmış birer tohumdur. Bu nüvenin vakti gelince elbet bahara yürüyeceği, sümbülleneceği, Türk İslâm medeniyetinin bir şaheseri olarak tavsif ettiği Osmanlının medeniyet eserlerimizin ve kültür kıymetlerimizin adeta imbikten geçmiş numunelerini ortaya koymaya çalışmıştır. Elif gibi yapayalnız yaşayıp sabreden sessizlerin yüreğinden bir çığlık kopacaktır. Esas olan hakkın kapısına eli boş, ama yüreği umutla gidebilmektir.

Prof. Dr. Erol Güngör, Türk milletinin, Türk millî kültürünün karşı karşıya olduğu tehlikelerin farkına varanlardan ve bunu önlemek için kalemiyle, beyniyle, yüreğiyle savaşan kahramanlardan biridir. Sosyoloji biliminin Türkiye’de gelişmesinin öncülerinden olup gerçek bir bilim adamıdır. Geçmişi inceleyerek, olanları yaşayarak ve bu gün olacakları, o yanlış gidişten dolayı fark ederek; yazdığı eserlerinde uyarıcılık görevini hakkıyla yapmıştır. Söyledikleri, onun o gün yaşadıkları ve gördükleri ile ilgili değildir sadece. Erol Güngör’ün işaret ettiği, üzülerek beklediği ve bizi uyardığı bugünlere geldik.

 Erol Güngör ayrıca dil konusunda rahatsızdır ve şunları söylemektedir: “Benim kanaatimce burada karşılaştığımız kusurlar uydurma dil hareketinin umumi kusurlarıdır: amatörlük, başıboşluk, ırkçı bir milliyetçilik, yeniliğe tapma, köksüzlük. Bütün bu kusurlar bize bir terminoloji kurma bakımından en az otuz yıl kaybettirmiştir ve şimdi dilimizin yabancı terimlerle dolu olmasının başlıca sebeplerinden biri Türkçe arayan insanın karşısına hep böyle ruhsuz, köksüz tatsız yanlış uygulamalarla çıkılmış olmasıdır.

Erol Güngör, Türkiye’de sosyoloji alanındaki çalışmaların fazla gelişkin olmadığı görüşündedir. Ona göre 50 yıllık sosyoloji tarihi içerisinde ferdî kabiliyetlerin ortaya çıkardığı çalışmalar vardır ancak sosyoloji alanında, sosyal bilim alanında bir eleştiri muhiti, kendi tabiriyle efkârı umumiye teşekkül etmemiştir, oluşması lazımdır. Türkiye’de sosyal bilim alanında dışarıdan gelenlerin yaptığı önemli çalışmaların bulunduğuna, Türkiye’de başka ülkelerde doktora yapıp gelenlerin farklılaştığına değinir. Erol Güngör yaşadığı dönemde yurt dışındaki metinleri çok iyi değerlendirir ve Stalin sonrası ortamda da Sovyetler’deki baskı hikâyesini eleştirel bir çerçevede yorumlar.

Erol Güngör, Türkiye’deki genel gelişim hakkında ciddi tahliller yapar, Türklük çerçevesinde ele alınabilecek yorumların yanı sıra yakın dönemin sosyolojik tahlillerini yapmıştır. Erol Güngör disiplinlerarası bir perspektife sahiptir. Diğerlerinde olduğu gibi kendi disiplinine hapsolmuş bir yaklaşım söz konusu değil. Psikoloji alanından gelir, akademik çalışmaları çok daha teknik ama Erol Güngör hakikaten Türkiye’nin sosyolojisini anlamak bakımından çok merkezî bir entelektüel olmakla onlardan ayrılır.

Erol Güngör’ün düşüncelerine göre Türk eğitim sistemi nasıl olmalıdır?

Erol Güngör’ün eğitim sistemimizin sıkıntılarını ortaya koyan ve eğitim sistemimizin problemlerine çözüm önerileri sunan bakış açısının, bugün eğitim sistemimizin içinde bulunduğu sıkıntıların temellerini anlamamıza ve onlara çözüm üretmemize yardımcı olacağı fikirler ortaya koymaya çalışmıştır. Batılılaşma ve kültür değişmesine karşı çıkarak millî bir düşünce kurma yolunda çalışmalar yapmıştır.

Erol Güngör, eğitimi açıklarken birey ve toplumun birbirleriyle olan etkileşimine dikkat çekmektedir. Eğitimde asıl unsurun toplum olduğunu belirtirken bireyi de tamamen pasifize etmemiştir. Toplum insan davranışlarını etkilerken, bireyde toplumsal etkileri kendi akıl süzgecinden geçirerek kendi davranışlarını şekillendirmektedir. Erol Güngör; eğitimi okulla ve belirli bir zamanla sınırlamamakta, başta aile olmak üzere, yakın çevreden başlayarak toplumun çocuğu geleceğe hazırladığını belirtmektedir. Özellikle terbiye, ahlakı konular, sosyal normlar, adetler ve inanç konusunda ailenin etkinliğine değinmektedir.

Erol Güngör Türk kültürünün ve eğitim sisteminin milli olması gerektiği konusunda ısrarla durmakta, Tanzimat’la birlikte başlayan ve Cumhuriyetle devam eden batıcılık fikrinin iyi anlaşılmadan ve Türk kültür yapısına uygunluğu bilimsel manada tartışılıp gözden geçirilmeden alınmasının eğitim sistemimizi olumsuz yönde etkilediğini belirtmektedir.

Erol Güngör, yeni üniversitelerin altyapı ve öğretim üyelerinin yeterli miktarda sağlanmadan açılmasının doğru olmadığını belirtiyor. Yeni üniversitelerin sürekli olarak eski üniversitelerden akademik kadro transfer etmesinin, eski üniversitelerin kalitesini düşürmekte olduğunu, yeni üniversitelerde yeterli akademik kadroyu tam anlamıyla tamamlamadığı için her iki üniversitenin de eksik kaldığını belirtmektedir. Ayrıca üniversitelerin donanım olarak da iyi olması gerektiğini belirtmekte ve bunların da yeni üniversitelerde sağlanamadığını belirtmektedir

Erol Güngör, öğrenci yetiştirirken Türkçeye, şahsiyet eğitimine, milli değerlere, Türk tarihine ve İslam dininin temel değerlerine önem verilmesi gerektiği üzerinde ısrarla durur. Ona göre, yeni nesillerin yetiştirilmesinde şahsiyet gelişimine büyük önem verilmeli, yeni nesiller tarihini ve kültürünü iyi bilmeli, kendi değer ve ideallerinden uzaklaştıracak zararlı etkilere karşı korunmalıdır.

Eğitimde metot, öğrenciye kazandırılmak istenen davranışlarda izlenen yol, yöntemdir. Erol Güngör, öğrencilerin gelişim seviyelerine göre bilgi aktarılmasının doğru olacağını, gereksiz bilgi yüklemenin yanlış olduğunu, öğrencilerin hayal dünyalarının karartılmaması gerektiğini, ilkokullarda verilen eğitimin anaokullarında verilen eğitimin biraz daha gelişmiş hâlinin olması gerektiğini ve bu dönemde öğrencilerin genel uyumunu sağlayacak bilgilerin verilmesinin doğru olduğunu belirtir. Erol Güngör, eğitim politikasının belirlenmesinde ‘millilik’ özelliğinin üstünde ısrarla durmuştur.

Erol Güngör’ü çağdaşlarından kime benzetebilirsiniz ya da çağdaşlarından  ayıran özelliği var mıdır?

 Memleketinin derdi, milletinin derdi Erol Güngör'ün derdi olmuştur. O kalemini dindar ve milliyetçi bir nesil yetiştirmek için oynatan ender fikir adamlarından biridir. “İslam'ın Bugünkü Meseleleri”, “İslam Tasavvufunun Meseleleri”, “Türk Kültürü ve Milliyetçilik” gibi eserleriyle Türk milletinin ufkunu açmış, vatansever, milliyetçi ve dindar bir nesil yetiştirmeye gayret etmiştir.

Cemil Meriç 1970’li, 1980’li yıllarda Türkiye’nin Necip Fazıl’ı gibidir. Yine 1970’li yıllarda Erol Güngör Türkiye’nin Sezai Karakoç’u gibidir. Netice itibarıyla Türkiye’de İslami muhafazakâr cenahta da, sol liberal çevrede de, sol kesimde de entelektüeller hakkındaki kanaatlerin zaman içinde değiştiği göz ardı edilmemelidir. Bu bakımdan Erol Güngör’ün metinlerinin bu coğrafyayı daha anlaşılır kılmaya açık olduğunu söylemek mümkündür. Cemil Meriç’in Batı’ya yönelik eleştirel bir tavrı olduğunu slogan düzeyindeki tepkisinde görmek mümkün ancak Batı’ya karşı övgülerinin de bulunması entelektüel kimliğini somutlaştırmaktadır. Cemil Meriç’in yazdıkları tasvirî mahiyetlidir, Erol Güngör’ün metinleri ise tahlile yöneliktir. Güngör’ün metinlerinde Batı eleştirisi çok daha belirgin olup aynı zamanda Türkiye’nin tarihsel serüvenine daha fazla değinildiği görülmektedir. Erol Güngör Türkiye’deki değişimi hem bu boyuttan hem de Türkiye’nin sosyal, kültürel gerçeklikleriyle bağlantılı bir biçimde yorumlama tutumunu benimsemiştir. Erol Güngör’ün fikirleri yerli ve millidir. Diğer aydınlardan ayrılan en önemli özelliği meseleyi enine boyuna ele alarak milli kültür ve dini değerleri de önemseyerek bir orta yolun bulunmasını benimsemiştir. Milletine yabancı değildir. O dini değerlerine, milli kültürüne sahip çıkmış ve her zaman savunmuş bir aydındır.