Halkla İlişkiler Uzmanı Seyit Çakıcı ile Türk fikir adamlarından Ahmet Arvasi hakkında bir söyleşi gerçekleştirdim. Siz okurlarımla bunu paylaşmak istedim. (Hüdavendigâr Onur)

- Ahmet Arvasi adıyla ilk kez ne zaman tanıştınız?

Ahmet Arvasibenim hayatımdaki en büyük boşluğu dolduran ender bulunmaz insanlardan biridir. 1979’lu yıllar terörün kol gezdiği, yurt genelinde her gün en az 10-15 vatan evladının  vurulduğu acı günlerdi. Bizde o günlerde zaman zaman ülkücü arkadaşlarla oturur akşamları kitap okurduk. Yurt ve dünya sorunlarını konuşur tartışırdık. 

Bir gece ev sahibi arkadaşımız bugün her arkadaşımıza dağılırken  çekilişle bir adet kitap hediye edeceğiz dedi evin ortasına kitapları getirdi bıraktı. Bir  tane kırmızı ciltli bir  kitap vardı o anda içimden “Allah’ım inşallah bana çıkar” dedim  çok istiyordum bu kitabı. O gece çay içtik sohbet ettik sonra ayrılma saati geldi. Ev sahibi arkadaş bir kabın içinde birçok kağıt getirdi. Her kağıtta bir kitap yazılı olduğunu söyledi. Herkes bir tane aldı ben de aldım. Heyecanla açınca Ahmet Arvasi’nin ‘İlmihali’ni gördüm.  Gönülden istediğim kitap bana çıkmıştı. Sanki bana yazmıştı okumam için bugünün şartlarında komik gelebilir ama o günün şartlarında 17 ya da 18 yaşlarındayız. Benim için çok önemliydi. Arkadaşlara da güzel eserler çıkmıştı. Benim heyecanım herkesin dikkatini çekmişti. Benim elimdeki kitaba ve yazarına baktılar. Ev sahibi arkadaş bize Arvasi hakkında kısa bilgi verdi. İyiki tanıdım. Ben onu tanıyan ve sevenin dünya ve ahirette mutlu huzurlu olacağına inanıyorum. Bu benim şahsi görüşüm. Aradan 40 yıl geçti. O İlmihal’ihâlâ  saklarım.

 - Ahmet Arvasi’nin eserleri size neyi kazandırdı?

 Ahmet Arvasi’nin kitaplarını okudukça kendimi buldum. Sanki bana sesleniyordu.  Nasıl bir insan olmam gerektiğini onun yazılarından öğrendim. Onun ifadesiyle Şanlı Peygamberimizi, ehli beytini tanıdım. İmam-ı Azam Ebu Hanife’yi, İmam Mâtüridi’yi, Türk Milliyetçisi olarak tanıttığı Vani Mehmed Efendi’yi, Ahmet Yesevi’yi ve birçok din büyüğünü tanıdım ve sevdim. Ahmet Arvasi sayesinde Türklük şuurunu edindim. Atalarımla gurur duydum. Onları kendim için rehber olarak gördüm. Bir sözünde şöyle der:

“Ezan sadece namaz vakitlerini bildirmez o Şanlı Peygamberin kıyamete kadar devam edecek davetidir bu alemşümul bir davettir ve bu yüzden dünyanın her yanında aynı dil ve aynı üslup içinde yankılanır durur bu yüce davete uyan her renk ve her dilden insan omuz omuza vererek aynı imanın ve gönül kardeşliğinin büyük lezzetini tadabilir.”

Onun yazılarıyla sapık yolları öğrendik ve bunlardan uzak durduk. Vehhabilerin yanlış yolda olduğunu,  Türk milletine çok zarar verdiğini öğrendik. Yabancı ideolojilerin bir çıkmaz sokak olduğunu anladık. Aramıza giren münafıkların, çaşıtların özelliğini onun yazılarından öğrendik. O günden beri bir Türk çocuğu olarak çizgimi bozmamaya gayret ediyorum.

Ahmet Arvasi’nin eserleri toplumda çok güzel bir karşılık buldu,  sevenleri tarafından çokça okunduğuna inanıyorum. Bu yeter mi elbette yetmez. Hocanın kitapları daha çok tanıtılmalı, devletimizin bu güzel eserlere her türlü desteği vererek gençliğin önüne konulması lazım. Ben böyle düşünüyorum. Milli Eğitim Bakanlığı Arvasi’nin eserlerine sahip çıkmalı,  mümkün olduğunca tüm eğitim ve öğretim kadrolarına okunması ve okutulması tavsiye edilmelidir.

Ahmet Arvasi’nineserlerinde sosyoloji, psikoloji ve pedagoji alanında birçok yorumlar var. Her öğretmen ve öğrenciye tavsiye edilmelidir, her anne ve baba okumalıdır. Sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin bu konuda çalışması gerekir diye düşünüyorum. ArvasiHocanın kitaplarını okuyan her kim olursa olsun asla inanç yönünden yanlış yola düşmez. Huzur içinde yaşar  “Asrımızın Yesevisi” çok anlamlı bir söz. Ahmet Yesevi gibi görülmektedir.  1988 yılı 31 Aralık günü uçmağa vardı. Yollar trafiğe kapandı. Edirnekapı’da yatıyor, durağı cennet olsun.

O gün bu gündür her hafta  olmadı iki haftada bir kabrine gider ziyaret ederim. Mezarı başında sanki onunla sohbet ediyor gibi olurum. İstanbul  otoprağa verildiği gün çok hüzünlüydü bir büyüğünü bir bilgini kaybetmişti ve o acı o hüzün hâlâ devam etmektedir. Her geçen gün onu daha çok aramaktayız. 

- Arvasi’nin“Türk-İslam Ülküsü” adını koyduğu dava size göre nedir?

Türk Milleti ve Türk Devleti, 1980 öncesi sosyalist terörden çok çekti, günümüzde de PKK/YPG, IŞİD, FETÖ gibi terör hareketlerinden etkilenmekte, binlerce şehit vermektedir.

12 Eylül darbesiyle  birlikte ülke büyük bir enkazdan çıkmıştı geride binlerce genç kara toprağın bağrına düşmüştü. Vatan bölünmesin, Türk ulusu huzurlu yaşasın diye mücadele eden bir gençlik bu uğurda can vermişti. Allah onlardan razı olsun, durakları cennet olsun.

Emperyalist güçler, dinimiz İslamiyet’i, yani bizim dinimizi bizim aleyhimizde kullanmak istediler. Ülkemizde devlet ve millete hizmet için kurulan bazı kuruluşlara ajanlarını ya da satın aldıkları gafilleri sızdırdılar. Bazı dini cemaatlerdeki ‘Türk’ düşmanlığının, “Türk deme ırkçılık olur, günah olur” gibi saçma sapan fikirleri savunanlar bunların emellerine hizmet etmektedir. Tarih boyunca Haçlı ordularına karşı göğsünü geren, gittikleri yerlerde köprüler, hastaneler, aş evleri, camiler, çeşmeler ve birçok hayır eseri yaptıran, müslim-gayrimüslim demeden tüm insanlara iyilik yapmaya çalışan, İslam alemine yapılan saldırılara karşı çıkan  Türk Milletinin adı olan ‘Türk’ü tarihten silmeye çalıştılar. Yani kimse “Ben Türk’üm demesin”, “Türk unutulsun” istediler. Ancak başarılı olamadılar. Bugün milyonlarca insan hem Müslüman hem de Türk olmakla iftihar ediyor. 

Ahmet Arvasi, 12 Eylül ve sonrası kaleme aldığı tüm yazılarında ve tüm eserlerinde bu konuya dikkat çekmiş ve şöyle demiştir:

“Hayretle gördüm ki, bu ülkede Türk kelimesinden ürkenler var. Yine hayretle gördüm ki, bu ülkede İslam kelimesinden ürkenler var. Ve yine ürpererek gördüm ki, bu ülkede "Türk ve İslam" kelimelerinin yan yana gelmesinden dehşete kapılan kişi ve çevreler var.”

Arvasi’nin bu sözü çok önemli. Hakikaten Allah,Türk Milletini seviyor biz böyle inanıyoruz. Bunca hain, bunca münafığa rağmen bu ulus ayakta duruyorsa, yaptığı hizmetlerin hürmetine ayakta durmaktadır. Herkesin bir hesabı varsa Tanrı’nın da bir hesabı vardır. Türk Milleti kıyamete kadar var olacaktır. Türk-İslam Ülküsü yaşayacaktır.

Ahmet Arvasi’nin “Türk-İslam Ülküsü” adlı eseri 1979’da yayımlandı. Sonra birçok yayınevi tarafından okura sunuldu. Nasibi olanlar bu kitapları okuyarak münafıkların bataklığına düşmediler. Böyle aydınlar olmasaydı halimiz nice olurdu düşünmek dahi istemiyorum. Ahmet Arvasi bize, Türk ve İslam’ın birbirinden ayrılamayacağını öğretti. İşte münafıkları çıldırtan neden budur.

Türk ve İslam dünyası Arvasi gibi fikir adamlarının ışığıyla Vehhabilikgibi, IŞİD gibi sapık yollara düşmeyecektir. Mümkün olsa da devletimiz Arvasi adına üniversitelerde kürsüler kursa. İnşallah kurulur. 

Ahmet Arvasi’nin yokluğunu her geçen gün daha çok arıyoruz. Deizm  ve Ateizmin arttığı günümüzde onun kitaplarına daha çok muhtacız. Özellikle din eğitimi veren kuruluşlarda okuyan gençler arasında deistlerin arttığını ortaya koyan araştırmalar basında yer almıştı. Buna çok üzülmüştük. Türklük ve İslam şuurundan yoksun olursa gençlik elbette yanlış yollara düşecektir. Ahmet Yesevi’nin dediği gibi herhangi bir dine mensup olmak tercihtir ama Türk olmak kaderdir. Arvasi gibi Türk aydınlarının çizdiği yol takip edilirse bu milletin önünde hiç bir güç duramaz.

Vatanımızı, ulusumuzu çok sevmeliyiz. Yurtsuz kalmak çok zordur. Ülkücü camia zor günlerde emperyalist oyunları verdiği mücadeleyle bozmuştur. Bunun için akla hayale gelmedik iftiralara uğramış ve hâlâ uğramaktadır.

Ahmet Arvasi’nin şu sözü ibret verici değil mi?

“Tarih bir gün kıvrana kıvrana şehadete susamış bir ülkücüden daha müthiş bir silahın keşfedilmediğini yazmak zorunda kalacaktır.”

- Son söz olarak neler söylemek istersiniz?

İyi insanlar iyi atlara binip gittiler diye bir söz vardır. Ben buna inanıyorum. Her insanın bir sorumluluğu var. Ailesi için, çevresi için, ulusu için, ülkesi için. Bu nedenle çok çalışmalıyız. Öldükten sonra yaşamak için birşeyler yapmak lazım. Herkes kendi alanında hizmet etmelidir. Ahmet Arvasi bu konuda “Türk-İslam Ülküsü” adlı eserinin üçüncü cildinde şöyle der:

“Ancak bu çalışmaların başarılı ve verimli olabilmesi için çok geniş olan hizmet sahasından kendine en uygun düşen birini seçmek esastır.  Herkes her dalda yahut bir kişi çok dalda kolay kolay başarıya ulaşamaz. Ülkücü ihtisası içinde kalmalı ve severek yapabileceği bir iş ve sahada Türk-İslam Ülküsüne hizmet etmelidir. Dağılmadan, çözülmeden teşkilatlanarak, kadrolaşacak ve büyük bir ihtirasla ‘bizi, bize kazandırmak’ için çalışanlara ne mutlu!”

Ahmet Arvasi hakkında böyle bir sohbet ortamına neden olduğunuz için teşekkür ederim.