Ruh'un ve maddenin sentezlendiği bir varlık. O nedenle onun davranışları, yaşamı, hayata bakışı, ilişkileri hiçbir zaman basit ve yalın bir olay olarak algılanamaz. Eğer sadece maddeden ibaret olarak algılansa da veya sadece ruhtan ibaret olarak düşünülür
Ruh'un ve maddenin sentezlendiği bir varlık. O nedenle onun davranışları, yaşamı, hayata bakışı, ilişkileri hiçbir zaman basit ve yalın bir olay olarak algılanamaz. Eğer sadece maddeden ibaret olarak algılansa da veya sadece ruhtan ibaret olarak düşünülürse yanılgılar silsilesiyle karşı karşıya kalırız.
Gözlemlerin insandaki gelişimlerin sonucu kurduğu kültür ve medeniyet dünyasınının da harcı maddenin İnanç ile yoğrulmasının eseridir. Buda insanın sadece bir ceset olmadığı, ruhun motiflerile süslenmiş özenilerek yaratılmış olduğu gerçeğini ortaya koyar. Böylece maddeyide ruhuda inkar etmek mümkün değildir. Tarihin akışı içerisinde gelişen ve zaman zaman birbirlerinin önüne geçen '' maddecilik'' ve '' ruhçuluk'' akımlarının kalıcı olmaları mümkün değildir.
İslam dini bu iki gerçeğe ait tezahürlerin bir ''Kitab-ı Ekber'' olan yaratılmışlar düzenlemesi sayfası ile satırı ile eksiksiz yerleştirilmiş ilahi birer mesaj, belge ve ayet olarak yorumlanır.
Bu noktada islamiyet insanı ne madde nede ruh olarak tek bir kategoride sınıflandırılmıştır. Hiçbir şekil ve şartta ne maddeyi ruha, nede ruhu maddeyi irca eder. Onun için mutlak varlık sadece ve sadece Cenab- Allah tır. Maddeyi de ruhuda olağanüstü bir sentezden oluşan insanı gerçek var edenin bir belgesi olarak idrakımıza sunar ve mutlak sonunda ona geri dönmemekten ibaret olduğunu belirtir.
Görünen O ki organizma fiziki olarak maddenin ta kendisidir. Bunun hamurunu yoğuran ona anlam kazandıran ''ruh''tur. Bu ruhki maddenin kafesini zorlayarak potansiyeli ile diğer canlılardan farklı olduğunu, her ortamda ortaya koyar ve tüm yaratılmışlara ve maddeye hükümdar olduğunu kendini geliştirerek ispata çalışır.
Böyle mükemmel bir organizmanın ruhi platformundan insanın koyduğu ilkeler ve oluşturduğu medeniyetler ışığında ortak kültürler ve yaşamlar kasidesi ortaya çıkar.
Buna rağmen insanın ruhi dünyasının önüne, inaçlarının önüne, sadakatinin önüne, uhreviyatının önüne verdiği sözlerin önüne ikbalı ihtirası ve vesveseleri çıkar. Daha evvel kazandığını zannettiği hasletleri, etrafını çeviren sevgi halesini göremez olur. Onları yok etmekten tarumar etmekten ıstırap duymaz.
Buda insanın ruhunun önüne maddenin geçtiğinin bir göstergesi olarak genelde toplumda algılanır. Dün dili ikrar ettiği kendisi için müspet olan olguları da reddeden durumuna gelir. Bu red zincirinin gerekçesinide kendisine göre basitçe açıklar, buna bir süre sonra kendiside inanır hale gelir.
Bu insana kendisini vazgeçilmezler içerisinde bir varlık olduğu içgüdüsünü de verir.
Oysa içgüdüler gerçeğe ve insanlığın koyduğu normlara zaman zaman uymazlar. İnsanın aşağılara yuvarlanmasının fitili olabilirler.
Bakın görürsünüz siyasi arenada içtimai hayatta, ekonomide kendilerini bulunmaz zannedip saf değiştirenlerin hangileri başarılı olmuşlar zihinlere kazınmışlardır. Bir tek kişi bile gösteremezsiniz. Mezarlıklar böyleleri sayesinde hatırlanmazlarla doludur.
Bugün heveslerine kapılanların ikbal ve ihtiraslarına yenilerek saf değiştirilenlerın kazandığı değerleri hiçe sayanların akibetleri koskoca bir hiç olmuştur.
Görünen o ki yarınlarda daha çok Hiçler !!! göreceğiz.
SAYGILARIMLA
Next