Bugünlerde elimizde cetvel ha bire ölçüp duruyoruz. Biz ölçtükçe de her geçen gün standartların altına düştüğünü görüyoruz.Tabi günden güne, santim, santim yaşanan bu küçülme, ister istemez moralimizin fena halde bozulmasına neden oluyor.Nasıl bozulmasın

Bugünlerde elimizde cetvel ha bire ölçüp duruyoruz. Biz ölçtükçe de her geçen gün standartların altına düştüğünü görüyoruz.

Tabi günden güne, santim, santim yaşanan bu küçülme, ister istemez moralimizin fena halde bozulmasına neden oluyor.

Nasıl bozulmasın ki. O bizim “yaşam” sebebimizin en önemli varlığı. Biz onsuz ne yaparız? En fazla 3-5 gün dayanabiliriz.

Gerçi bu ara yüzümüzü güldüren gelişmeler oldu ama oda çözüm olmadı. Kısa sürede yine küçülmeye başladı…

Evet, siz ne anladınız bilemem ama ben Sapanca Gölü’nden bahsediyorum. Hani şu “dünyanın en kaliteli içme suyu” diye övündüğümüz gölden.

Bugüne kadar hoyratça kullandığımız, hatta fabrikalarda “kullanma suyu” için izin verdiğimiz Sapanca Gölü’nden bahsediyorum.

Böyle giderse bırakın içmeyi, kullanmak için bile evlerimizde bulamayacağımız Sapanca Gölü’nün içler acısı halinden söz ediyorum…

Ne zamandan beri bu konuyu gündeme getirdiğimi hatırlamıyorum. Sadece ben değil birçok meslektaşımız Sapanca Gölü’nün halini gündeme taşıdı.

Nerdeyse koro halinde “Sapanca Gölü elden gidiyor” diye “tempo” tuttuk. Ancak biz yazdık dönüp yine sadece biz okuduk.

Bu işin sorumluluğunu taşıyan kurumlar, isimler velhasıl bütün yetkililer bu duruma çözüm bulmak yerine “laf” üretti…

Tamam, anladık, “TÜPRAŞ” artık Sapanca Gölü’nden su almıyor. Ama bugün Sapanca Gölü hala can çekişiyor.

Gittik, “Ballıkaya’dan” şehre su getirmek için gerekli çalışmaları başlattık. Amenna. Son derece yerinde bir yatırım.

Ama bu yatırım bugün Sapanca Gölü’nü kurtarmaya yetmiyor. Hemen şimdi Sapanca Gölü için ne yapılıyor? Önemli olan bu…

Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu çıktı, “Sapanca’da yeterince su var. Üstelik yağmurda geliyor. Panik yok” dedi.

Tamam, beklenen yağmur da geldi. Peki, çözüm oldu mu? Yağan yağmur kanını emdiğimiz Sapanca Gölü’nün “dişinin kovuğuna” bile gitmedi.

Şayet yakında “Nuh Tufanı” gibi bir beklenti yoksa yağan yağmurlar Sapanca Gülü’ne “merhem” bile olmaz…

Korkarım artık bu saatten sonra Sapanca Gölü için yapılacak pek fazla bir şey kalmadı. Var diyen de kendini kandırır. Beni değil.

Zira Sapanca Gölü artık kritik eşiğe geldi dayandı. Hatta Sapanca Gölü bundan sonra geri dönülmez bir yola girdi.

Dağlardaki bütün “su fabrikalarını” kapatsanız da, Sakarya Nehri’ni Sapanca Gölü’ne bağlasanız da nafile!

Sonuçta Sapanca Gölü’nün “bataklık” olması için sadece “15 cm” kaldı. Şimdilik bu “15 cm” bazıları için “yeterli” görünse de, yarın can yakar, haberiniz olsun…