Terörün hamisi ve siyasi temsilcisi HDP, terörden arınmış gibi terör soruları soruyor. HDP’nin eş başkanları fütursuz tavırlarla PKK terörünü görmezden gelmemizi istiyor. Ancak biz biliyoruz ki, HDP’ye verilen her destek, HDP’ye uzatılan her el PKK terörüne meşruiyet kazandırıyor. 
HDP’ye el verenler ne hazin ki, Tayyip Erdoğan düşmanlığını HDP’ye dost olmakla dengeliyor!.. 
Erdoğan’a duydukları öfkeyi HPD’ye oy vererek dindiriyor.
Tam da böylesi bir ortamda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, HDP liderine dışlamamak adına el uzatarak Türk toplumu nezdinde masum gibi gösteriyor.
Halbuki Selahattin Demirtaş tam bir Kürtçü militan. PKK kadar devlet düşmanı. Büyük oranda PKK ile aynı fonksiyonu icra ediyor. PKK’nın silahsızı!..
Devleti kuran partinin liderinin bu denli bir devlet düşmanını masum göstermesi de sırf Erdoğan düşmanlığında birleşildiği için kendi tabanında tepki çekmiyor. Yoksa CHP tabanının bunu hazmetmesi kolay değil. Ancak bu yaklaşım tarzı CHP’den HDP’ye oy geçişini kolaylaştırıyor...
CHP ile HDP ilişkisi tek başına bu iki partinin meselesi sayılmamalı. Ülke terörle mücadele ederken ve PKK terör örgütü her türlü dış odağın kullanımına müsaitken mesele ülkede yaşayan herkesi ve hepimizi ilgilendiriyor. 
CHP lideri hem gittikçe yaşanan toplumsal ayrışmadan şikayetçi olup hem PKK’nın siyasi uzantısıyla flört etmemeli. 
Evet Selahattin Demirtaş’ın dediği doğru!.. Başbakan Ahmet Davutoğlu ile durdukları yer birbirine çok uzak. Uzaklık ne kelime? İki zihniyet birbirleriyle savaş halinde. Biri Türkiye Cumhuriyetini diğeri PKK terör örgütünü temsil ediyor...
Demirtaş, durdukları yere CHP’yi yakın görüyorsa vay bu ülkenin haline!
Erdoğan nefreti bu ülkede birilerini terör örgütünü cilalamaya kadar sürüklemişse karşımızda bir hastalık hali var demektir. 
Sandıktan çıkan ve halk iradesiyle Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan’a duyulan nefret kesinlikle Erdoğan’ın şahsıyla alakalı değil. Nefret Erdoğan’ın politikalarından kaynaklanıyor. Farkında olmadan O’na rey verenlere yöneliyor…
Ayrışma dedikleri işte bu olsa gerek… 
Kim Erdoğan’a destek veriyorsa onu nefret kutbuna oturtanlar, daha sonra ayrışmadan şikayet ediyor. Ardından çıkıp aynı nakaratı dillendiriyorlar. Türkiye ayrışıyor!
Türkiye’yi ayrıştıranların açmazı tıpkı Selahattin Demirtaş’ın terörü kınaması gibi bir şey. PKK saldırılarını meşru sayan, cenazelerine katılmayan milletvekillerini azarlayan ve ‘Bizim seçmenlerimiz’ diyebilen Demirtaş demokrasi istediği konusunda ne kadar samimi ise, ‘Türkiye’yi ayrıştırıyorlar’ diye başkalarından şikayetçi olanlar da birlik ve bütünlük konusunda o kadar samimi!
‘Ülkeyi Ayrıştırıyorlar’ diye cumhurbaşkanını gösterenler nasıl tatmin olacak? Yani ne olursa ülke ayrışmamış olacak?.. 
Tayyip Erdoğan giderse… 
Her ne şekilde olursa olsun gönderilirse!... 
Peki ya Cumhurbaşkanı’nı seçenlerin iradesi?
Deviremedikleri… Halkın, devrilmesine izin vermediği Erdoğan’ı, ‘diktatör’ diye sunmak isteyenler Mısır’ın Sisi’sine, Suriye’nin Esat’ına diktatör diyemeyenler.. 
Yani hiçbir alanda samimi değiller.
Erdoğan nefretini hastalık haline getirip ülkeyi ayrıştıranlar, ‘Erdoğan gitmeli. Çünkü ülkeyi ayrıştırıyor’ diye cambaz oyununu seyretmemizi istiyor...
Küresel güçlerle el ele verip bu ülkeyi gözden çıkarma olayı ilk kez yaşanmıyor. Tarih bu tür örneklerle dolu…
Millet kuşatılmak istenen ‘Son Kale’nin farkında… (A.Ö)
Sağlıcakla kalın…