Bazen de yemyeşil bir çekirge gelir dolunayın gölgesinde yanı başına...

Der ki Richard Bach: “Yaşamınızın içindeki her sorun bir armağan taşır.”

Ya da yaşam, harika bir armağandır; ince nüansları ve mesajları yakalamak, lehimize çevirmek gerekir.

Biliyorum, kabul ediyorum, aldım gitti. Neyimi mi? Deliliğimi... Delilik, eski Roma tarihinde Ay Tanrıçası Luna’dan türetilmiştir ve zihinsel bozuklukların ay ile uzun süredir ilişkilendirildiğini yansıtır.

Yıldızlar ve gezegenler davranışlarımızı etkiler mi? Doğa fenomenlerinin, özellikle dolunayın, bir etkileşimi olduğuna dair eski bir inanış vardır. Dolunay, gökyüzünün yükünü hafifletir; kişilerin enerjisi yükselir, auralar çoğalır, dengeler bozulur, tutarsızlıklar artar, duygusal olarak karmaşık bir hale geliriz.

Benim doğuştan deliliğim olduğu için pek etkilemez.

Hem dolunayla, hem de çekirgemle uyudum. Şimdi, normal bir kadın nasıl tepki verir bilemem; ama ben konuğumu büyük bir iç huzuruyla karşıladım. Biraz sohbet ettik, bana şans, bolluk ve bereket getirdiğini söyledi.

O arada bir arkadaşım aradı. “Ah,” dedi, “ısırmaz mı? Et ve ot yer.” Benimle sohbete gelmiş işte. Sağ cenahta birbirimize bakarak uyandık. Ev mi garip, ben mi, bilemedim.

Kelebekler, uğur böcekleri, hatta bir sabah salonun baş köşesine güvercin girdi. Sonra dedim ki: “Yaşam bu, içinde her şeyi barındırıyor.” Ben bu küçük mucizelerle oyalanıyor, gölgeler ve yanılsamalar gibi hikâyenin arka yüzünü görüyorum.

Mutluyum; bazen yemyeşil düşlerle, bazen masmavi rüyalarla örüyor hayat beni…