Türk toplumunun en belirgin karakteristik özelliklerinden biri, yer ya da zaman fark etmeden hemen her durum ve koşulda çay tüketmesidir desek yanlış bir beyanda bulunmuş olmayız herhalde…

Dünyada en fazla çay tüketen ülke olmamız, her 10 vatandaşımızdan 9’unun düzenli bir şekilde çay içmesi, kişi başı tüketilen çayın yıllık yaklaşık 3.5 kg olması, bir günde ise Türk toplumu olarak ortalama 245 milyon bardak içmemiz, çay sevdamızın ne denli büyük olduğunu göstermektedir…

Kahveye nazaran daha geç tarihlerde Türk toplumuyla buluşan ve  ayrılmaz bir parçamız olan “çayın serüvenine” gelin hep birlikte bakalım, tarihi sürecine ortak olalım…

Çay (Camellia Sinensis), çaygiller (Theaceae) familyasından, nemli iklime sahip ülkelerde yetişen, yaprak ve tomurcukları içecek maddesi üretmekte kullanılan bir bitki çeşididir. Çayın tarihi ise Çin’e ve M.Ö. yıllara dayanmaktadır.

Çayın Çin imparatoru Shenn Nung tarafından bulunduğu ve Han döneminden önce içilmeye başlandığı bilinmektedir. Özellikle çayın popülerleşmesi ve çay içmenin gelenek hale gelmesi ise Tang dönemine dayanmaktadır.

M.S. 780 tarihinde Çin’deki çay ticareti Budist rahip Dengyo Daisni tarafından Japonya’ya yayılmıştır. Devamında Hindistan, Arabistan ve İran çayla tanışmıştır. Çay, ortaya çıktığı ilk dönemlerde toplumun üst tabakası tarafından tüketilirken ilerleyen dönemlerde ise halkın her kesimi çayı severek tüketmiştir…

Çin’i fetheden ve Çing hanedanını kuran Mançular, Orta Asya kültüründe oldukça önemli bir yeri olan süt tüketimini çay ile birleştirmiş, ortaya ise İngiltere’de popüler olduğunu bildiğimiz “sütlü çay” ortaya çıkmıştır.

Elbette ileri tarihlerde ticari faaliyetlerle birlikte çay İngiltere’ye ulaşmış ve ilk çayhane de kurulmuştur. Çay tüketimi İngiltere ve Hollanda’da öyle bir hal almıştır ki, çayı Çin’den almaktansa kendi sömürgeleri olan ülkelerde üretmeye başlamışlardır. Süreç içerisinde Hindistan ve Rusya gibi ülkelerde de çay çok popüler bir hale gelmese de geniş kitlelerce tüketilmiştir. 

Çayın, Türk toplumuyla buluşması kimi kaynaklarda 17. yüzyıla, kimi kaynaklarda ise 19. yüzyıla dayandırılmaktadır. Evliya Çelebi’nin notlarında, Kudüs civarlarındaki kahvehanelerde çayın tüketildiğinden bahsedilmektedir. Padişahların ise karanfil, safran, anason gibi tatlandırıcılarla çay tükettiği bilinmektedir.

18. Yüzyıl civarlarında ise Avrupa etkisiyle çay tüketimi oldukça yaygınlaşmış bundan saray ve çevresi de etkilenmiştir. Öyle ki özel olarak tasarlanmış birçok çay takımı ve ibrikleri sarayda kullanılmıştır.

İstanbul’da çayhaneler ancak 19. yüzyılın başlarında kurulmuştur. Rusya’nın semaveri de ancak bu yıllarda tanınmıştır. Tüm bu gelişmelere rağmen özellikle Anadolu’da çay ancak Cumhuriyet dönemi sonrasında tanınır olmuştur.

Bahsedildiği üzere Türk toplumunun vazgeçilmezi olan çay, köklü bir tarihe ve geçmişe sahiptir. Özellikle sosyalleşmenin adeta bir simgesi olan çay; sevinçte ve kederde her zaman Türk halkının elindeki ince belli bardağa dolmuş ve sevilerek tüketilmiştir…

Hayatımızın bir parçası olan çayın her zaman demlenmesi dileğiyle… 

Sağlıklı ve Mutlu Günler Dilerim…