Tanrılardan tutun, gökyüzünü kapsayan bulutlara, yıldızlara, iklimlere, renklere, renklerle bezenmiş aşklara ve o aşkların çocuklarına kadar yaşanmış her şey bir kaos, bir karmaşa…

Bir o kadar da şaşalı bir ömür gibi gelip geçiyor. Yetişemediğim zamanlarda bile benim aşkım kesinlikle Zeus olurdu.

En çok ilgimi çeken, gönlümü çelen zamanlar hep antik çağlar olmuştur. Onların gizemi, destansı ritüellerle süslenmiş, neredeyse gerçekten uzak, büyülü sahne oyunları gibi izleyenleri büyülerdi.

Benim yetiştiğim zamanlarda Ankara Sanat Tiyatrosu, hem sahnesiyle hem de izleyicilerinin beğeni performanslarıyla son derece kaliteli oyunlarıyla ruhumuzu ve bilincimizi beslerdi.

Tiyatroyu betimleyen "ağlayan/gülen" yüzler var. Görüyoruz, seviyoruz. Eminim, çoğumuz anlamını biliyoruz. Hatta ben "gülen" ifadeyi zaman zaman yüzüme takarım, çünkü ağlamamı göstermek istemem. "Ağlayan" ifade ise yüreğime saklıdır.

Bir ara ofisimin üst kısmına iki "gülen" yüz koymuştum. İlki bana aitti, ikincisi ise "ağlayan"a inat, duvarımda asılı dururdu. Ziyaretime gelen herkese; "Lütfen gülümseyin, sahneye çıkıyorsunuz! Hayatın sahnesinin tozu başka bir şeye benzemez." derdim.

Ailem, çocuklarım, dostlarım, etrafımdakiler öğrendi ki ben yaşadığım sürece Demokritos'un gülen yüzü ruhumdan yansıyacak. Bazen de Heraklitos'un ruhu gelip beni bulabilir, ama içimdeki keyifli, sevgi dolu hayat oyununu seviyorum.

Evet, hazır mısınız?
Perde açılsın! Görelim sevgi dolu izleyicileri…
Oyunumuz aşk!

Biliyorsunuz, antik Yunan tiyatrosunda iki tür oyun vardı: Tragedya ve Komedya.
Bu masklardaki "gülen" yüz Demokritos'u, "ağlayan" yüz ise Heraklitos'u simgeler.

"Ağlayan melankolik" olarak bilinen Heraklitos, insanlığın durumuna acıdığı için asık yüzle dolaşır ve bu yüzden "ağlayan filozof" lakabını almıştır.

"Gülen melankolik" olarak bilinen Demokritos ise insanlığın durumunu anlamsız ve komik bulduğu için alaycı bir tebessümle gezer ve "gülen filozof" olarak anılır.

Sonuçta, bu iki filozofun yüz ifadeleri, zıtlıkların çatışmasını ve birliğini temsil eder.

Yazar Horace Walpole şöyle der:
"Bu dünya düşünenler için bir komedya, hissedenler için bir tragedyadır."

Bu yüzden Demokritos gülmüş, Heraklitos ağlamıştır.

Bu deyiş bile, tiyatronun simgesinin neden seçildiğini açıkça anlatmaktadır. Ancak günümüzde simgeler neredeyse anlamını yitirdi.

Artık hüzünlerin, yapay sevgilerin, sığ aşkların kayıp zamanlarındayız.