YETKİN MÜHENDİSLİĞİN ÖNEMİ

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası  Sakarya Şube Başkanı Semih Uçar, açıklamasında şu ifadelere yer verdi, “Ülkemizde 6 Şubat 2023 günü gerçekleşen depremlerin yol açtığı yıkım ve kayıplar hepimizi derinden üzdü. Öte yandan, depreme karşı güvenli bina için olmazsa olmaz unsurlar olan projelendirme, inşa ve denetim ayaklarındaki eksiklikleri ve belki daha da önemlisi İnşaat Mühendisliğinde uzmanlaşmanın yani yetkin mühendisliğin önemini bir kez daha ortaya koydu.  

deprem-enkaz-ntxl-cover

ŞAŞKINLIKLA VE ÜZÜNTÜ

Bu aşamada televizyon kanallarında ve sosyal medyada bazı jeofizik uzmanlarının ve akademisyenlerin "bir binanın projeye uygunluğunun araştırılabileceği", "kullanılan beton kalitesi ile demir donatıların sıklığı ve çapının projeye uygunluğunun mikro-tremor yöntemleriyle belirlenebileceği",  "yapının oturduğu zeminin ve yapının her katının hakim titreşim periyodlarının ölçülebileceği ve buna göre de görebileceği maksimum ivmelerle yapının bir depremde hasar görüp görmeyeceğinin belirlenebileceği", "yapılarda korozyona bağlı risklerin bu şekilde belirlenebileceği", "bina güvenliğinin belirlenmesi için taşıyıcı elemanlardan karot alınmasına gerek olmadığı", "mikro-tremor tekniği ile zemin ve yapı titreşim periyodunu ölçerek yapının kaç büyüklüğündeki bir depreme dayanabileceğinin belirlenebileceği" şeklinde açıklamaları şaşkınlıkla ve üzüntüyle takip ediyoruz. 

1-595

YAPI TAŞIYICI SİSTEM

Mevcut binaların deprem etkilerine karşı risklerinin belirlenebilmesi için bütün dünyada da uygulanmakta olan yöntemlerin bir benzeri Ocak 2019`da yürürlüğe giren Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’ne göre yapılmaktadır.  Bu yönetmelik kapsamında yapılacak işlemler açık bir şekilde belirlenmiştir. Bu işlemlerden biri olan betonarme sistemlerdeki malzeme kalitesinin belirlenmesi işlemi tahribatsız muayene işlemleri de kullanılarak beton için karot alınması suretiyle, demir içinde aynı şekilde tahribatsız muayene işlemleri ve sıyırma yöntemiyle gözle doğrulanması işlemleriyle gerçekleştirilmektedir. Bunun yanı sıra Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca yayımlanan 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği`nin Ek-2`sinde yer alan Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esaslar`da da benzer bir yöntem kullanılmakta ve yapı taşıyıcı sisteminde kullanılan malzeme özellikleri laboratuvarlarda belirlenmektedir. 

semih-ucar-e1645109135405

MİKRO-TREMOR YÖNTEMİ

Jeofizik mühendisleri ve akademisyenlerinin açıklamalarında adı geçen mikro-tremor yöntemi, ortam titreşimi nedeniyle, yapıların oturduğu veya oturacağı zeminde düşük genlikli titreşimlerin ölçümü ve bunların analizi ile zemin tabakalarının dinamik özelliklerinin (baskın periyot, kayma dalgası hız profili gibi) belirlenmesi işlemidir. Dolayısıyla bu tür ölçümler ile sismik mikro-bölgeleme yapılabilir, yani potansiyel sismik veya deprem eğilimli bir alanı, sıvılaşmaya yatkınlık, heyelan ve kaya düşme tehlikesi, depreme bağlı su baskınları gibi sahanın bazı jeolojik ve jeofiziksel özelliklerine göre bölgelere ayırma işleminde kullanılabilir. Böylelikle, alan içindeki farklı konumlardaki sismik tehlikeler daha doğru bir şekilde tanımlanabilir.

GERÇEK ZAMANLI OLARAK

Öte yandan, bina ve diğer yapıların deprem, rüzgâr, patlama vb. dinamik yüklere maruz kaldıklarındaki davranışlarını belirleyen yapısal sistem dinamik özelliklerini tespit etmek için yapı dinamiği alanında mevcut yapılara uygulanan testler geliştirilmiştir. Bu testlerde yapılardaki titreşimler, yapıların önceden belirlenen yerlerine yerleştirilen ölçüm cihazları ile kaydedilir ve elde edilen veriler kullanılarak yapıların dinamik özellikleri belirlenir. Harmonik dış kuvvet ile zorlamalardan, rüzgâr gibi çevresel etkilerden ve deprem gibi yer hareketlerinden olmak üzere titreşim kaynaklarına göre bu testler üçe ayrılırlar. Ayrıca, 2019 yılında yürürlüğe giren Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği ile Deprem Tasarım Sınıfı 1 ve 2 olan 105 m`den yüksek binalarda yapı tepkilerinin gerçek zamanlı olarak izlenmesi zorunlu hale getirilmiştir. Bu sistemlerin kurulumunu ve işletmesini ise AFAD`ın yayımladığı Yapı Sağlığı İzleme Sistemi Uygulama Yönergesi düzenlemektedir.

TEK BAŞINA BİLGİ VERMEZ

Diğer bina ve yapılara da kurulabilen yapı sağlığı izleme sistemleri, deprem sonrasında yapı güvenliğinin kısa sürede tespit edilmesine ve ekonomik kayıpların azaltılmasına imkân vermektedir. Burada yapının sürekli izlenen dinamik özellikleri deprem öncesi ve sonrası durum için karşılaştırılmakta ve yapıda hasar olup olmadığı tespit edilebilmektedir. Dolayısıyla, daha önce izlenmeyen bir binada deprem sonrası yukarıda bahsedilen titreşim ölçümleri sonucunda tespit edilen baskın yapı periyodu (ya da frekansı) tek başına binanın mevcut durumunu ve ileride olabilecek bir depremdeki güvenliği hakkında bir bilgi vermez.

MÜMKÜN DEĞİLDİR

Bu ve benzeri analizler sonucu saptanacak olan baskın yapı periyodu, yapının kütlesi, geometrisi ve kullanılan malzemelerin özellikleri tarafından etkilendiğinden ölçülen baskın periyot tek başına yapının bir deprem anındaki performansına dair bir indikatör olarak kullanılamaz.  Yine zemin ve bina baskın periyotlarının bilinmesi binanın riskli olup olmayacağı hakkında bir bilgi vermez. Yapımda kullanılan malzeme özellikleri, deprem riski, bina elemanlarının detaylı tasarımı bilinmeden bir yapının deprem performansının tahmin edilmesi bilimsel olarak mümkün değildir.  Elbette, yapıların dinamik özelliklerinin tespiti yönetmeliklerin geliştirilmesi, yapısal sistem modellemesinin iyileştirilmesi, yapısal sağlık izlemesi, sismik risk değerlendirme çalışmaları ve benzeri birçok çalışma için önemlidir ancak tek başına yeterli değildir ve gelişmiş ülkelerde mevcut riskli yapı tespit yönetmeliklerinin hiçbiri sadece titreşim odaklı bir ölçüme dayalı bir karar alınmasına izin vermemektedi.