KINIYOR VE LANETLİYORUZ

Taraklı’da Din Görevlileri İsveç 'de Kur'an'ı Kerim'in yakılması ile ilgili Şehit Mehmet Nuri Kocabıyık meydanında basın açıklaması gerçekleştirdiler. Basın açıklamasını Taraklı Konak Camii imam hatibi Abdullah Demir gerçekleştirdi. Abdullah Demir, şu ifadelere yer verdi;  "Bu mübarek günde Allah'ın kelamı olan Kur'an-ı Kerim'e yapılan İslam ve Türkiye düşmanlığı olarak algıladığımız bu faşist saldırıyı kınamak ve yapanlar lanetlemek, ayrıca Allah'ın korumayı vadettiği kelamına saygı ve sevgimizi göstermek, Kur'an-ı Kerim'e olan bağlılığımızı tüm dünyaya haykırmak için buradayız. İslam ve Türkiye düşmanı küresel emperyal güçlerin, İsveç'in başkenti Stockholm'de büyükelçiliğimiz önünde, Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim'e karşı planlayarak yaptıkları faşist, ırkçı, ayrımcı ve insanlık dışı saldırıyı güçlü bir şekilde kınıyor ve lanetliyoruz.

vatandaşlar (5)

ASLA İFADE HÜRRİYETİ DEĞİLDİR

Öncelikle şunu ifade etmeliyiz ki: Başka kutsallara bile sövmeyi yasaklayan ahlak dini, İslam'ın kutsal kitabına yapılan bu saldırı, asla ifade hürriyeti değildir. Aksine tüm insani değerlere karşı düşmanca yapılmış bir insanlık suçudur. Bu insanlık suçunu, "ırkçı ve faşist bir terörist yapmıştır" diyerek geçiştirmek mümkün değildir. Zira saldırıya müsamaha gösterilmesi, izin verilmesi ve bu melûn eylemin koruma altına alınması da birer insanlık suçudur. İslam düşmanı, ırkçı, faşist ve küresel, emperyal güçlerin, İslam'ı ve Müslümanları yok etmeye asla güçleri yetmeyecektir! Bu zihniyetin dedeleri, Ebu Cehillerin ve Ebu Leheblerin bile Allah'ın dinini yok etmeye güçleri yetmediği gibi. Zira güneş balçıkla sıvanmaz. Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle, "Onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır" (Saf, 61/8).

abdullah demir-4

DAYANMAMIZ MÜMKÜN DEĞİLDİR

Evet bu vahşi saldın Müslümanlar olarak kalplerimizi yaralamış, bizleri ziyadesiyle üzmüştür. Bizler öyle bir imana sahibiz ki bizim inancımızda, kültürümüzde Kur'an-ı Kerim okunduğu zaman konuşmak edepsizliktir. Kur'an-ı Kerim asılı olan bir odada ayaklarımızı uzatmak dahi saygısızlıktır. Bu millet öyle necip bir millettir ki Kur'an-ı Kerim'e olan saygısından dolayı onu belden altına indirmekten haya eden bir anlayış ve edebe sahiptir. Durum böyle iken elbette Mushaf-i Şerifin yakılmasına dayanmamız mümkün değildir.

KENDİMİZE DERSLER ÇIKARMALIYIZ

Ama uğruna canlarımızı seve seve feda edebileceğimiz Kur'an-ı Kerim de Rabbimiz şöyle buyuruyor, De ki: "Herkes kendi yapısına uygun işler görür. Rabbiniz, en doğru yolda olanı daha iyi bilir." Isra, 84. Dolayısıyla bu olaydan Müslümanlar olarak bizler kendimize dersler çıkarmalıyız. Belki de dünya Müslümanları olarak parçalanmışlığımız bölünmüşlüğümüz bir araya gelemeyişimiz bu olayı yapanlara cesaret vermiştir Yoksa bu olay onlar için normal, zaten karakterlerine uygun olan budur. Haçlı seferlerini yapan geçtikleri medeniyetleri yakan yıkan ırz ve namus düşmanları bunlardır. Ama bizler eğer hala tek dişi kalmış canavar dediğimiz bir medeniyete aşık olmuşsak hayranlığını duyuyorsak bu bizim için zül değil midir? Onlar mushafımızı yakabilirler ama Kuran'ı Kerime dokunamazlar. Rabbimiz onu hafızlarıyla, takva sahibi Müslümanlarla ve Peygamber varisi Alimleriyle mutlaka koruyacaktır. Fakat Müslümanlar olarak bizler onun ayetlerini çiğnersek faiz ayetini, tesettür ayetini yaşamazsak, kul hakkını, ibadetlerimizi, ahlak kurallarımızı ihmal edersek bizim yaptığımız Allah'a karşı bir saygısızlık olmaz mı? Bunun için bu olay meydana geldikten hemen sonra çok kıymetli Diyanet Işleri başkanımız Sayın Ali Erbaş hocamız, sabah namazı buluşması talimatı verdi. Aslında bu davet ile verilmek istenen mesaj gayet açıktı: Camileri cuma namazında doldurduğumuz gibi aynı heyecanla sabah namazından başlayıp günde 5 vakit doldurarak dinimize sahip çıkmak, din düşmanlarına verilecek en anlamlı cevap olacaktır.

abdullah demir-1

AHLAK VE MANEVİYATLI

Çünkü batı hep şöyle anlamıştır. Müslüman deyince Türk, Türk deyince Müslüman. Türk konsolosluğunun seçilmesinin bilinçaltında yatan bu inanıştır. Ve bizler inanıyoruz ki inşallah Sancak tekrar düştüğü yerden bu necip milletin, ahlak ve maneviyatlı, Kur'an-ı Kerim'in hayat veren mesajları ile buluşan gençleri ile yeniden bu topraklardan yükselecektir. Bu konuda hassasiyet gösteren başta Cumhurbaşkanımız, Diyanet İşleri Başkanımız, siyasi parti liderleri, milletvekilleri ve sivil toplum kuruluşlarının hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Basın açıklamasını bitirirken: Yine bizi burada yalnız bırakmayan emniyet teşkilatımıza basın mensuplarına ve katılımcılara teşekkür ediyor hepinizi sessizce dağılmaya davet ediyorum.” Basın açıklamasının ardından Hacımurat Mahalle Camii İmam hatibi Sadettin Ünal tarafından toplu dua yapıldı