Göktürk-2 uydusunun fırlatılması sırasında Başbakan’ı protesto etme bahanesiyle ODTÜ’de çıkan olaylara farklı tepkiler gelmeye devam ediyor.Hatırlanacağı üzere geçen hafta ODTÜ’de yaşanan şiddet olaylarında “molotoflar” havada uçuşmuş ortalık savaş alanın

Göktürk-2 uydusunun fırlatılması sırasında Başbakan’ı protesto etme bahanesiyle ODTÜ’de çıkan olaylara farklı tepkiler gelmeye devam ediyor.

Hatırlanacağı üzere geçen hafta ODTÜ’de yaşanan şiddet olaylarında “molotoflar” havada uçuşmuş ortalık savaş alanına dönmüştü.

Tabi olayların çarpıcı detayları da zaman geçtikçe ortaya çıkmaya başladı. Yaşanan şiddet olaylarında “molotof” atan 50 kişiden sadece 12’si öğrenci çıktı.

Hal böyle olunca da ister istemez insanın aklına “bizim çocuklar, üniversitede bahar hazırlığı mı yapıyor?” sorusu takılıyor…

Neyse ki muhalefetteki siyasiler dışında birçok üniversite yönetimi bu defa sağduyulu davranıyor.

Üniversite yönetimlerinden peşi sıra yapılan açıklamalarda ODTÜ’de yaşanan olaylar kınanıp ortak bir tavır sergileniyor.

Göktürk-2 uydusunun uzaya fırlatılması ile ilgili, gurur duyulması gerekirken yaşanan olayların anlamsızlığı dile getiriliyor…

Dün de, SAÜ Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Elmas’ın tam 9 üniversitenin bağlı bulunduğu “Batı Karadeniz Üniversiteler Birliği” adına açıklama yapması önemliydi.

Kısaca Rektör Elmas’ın bu 9 üniversite adına yaptığı açıklamaya bakacak olursak, şu ifadeler her şeyi özetliyor;

“Göktürk-2 uydusunun gerek fırlatılması sırasında gerekse daha sonrasında meydana gelen olaylar konuyu asıl mecrasından saptırmıştır…”

Elbette bu ve buna benzer açıklamalar muhalefette bulunan bütün siyasi partilerin istediği türden olmadı.

Zira onlar “1960 Darbesi” sırasında bütün üniversite rektör ve dekanlarının yaptığı “kara cübbeleriyle” Anıt Kabir’e çıkmalarını bekledi.

Onlar tıpkı Adnan Menderes ve arkadaşlarını “asmak” adına zamanın hükümetini hedef alan asılsız suçlamalar yapılmasını istedi…

Neyse ki üniversite yönetimleri, “1960 Darbesi’nde” olduğu gibi “antidemokratik” bir yapıya sahip değil.

Artık üniversitedeki makam odalarında “teröristleri” saklayan, onlara kol kanat geren bir yönetim anlayış yok.

Hatta eskiden olduğu gibi öğrencilerin eline “silah” verip olayları tırmandıran rektör ve dekanlar günümüzde kalmadı sayılır.

Bugün artık üniversitelerin bilim yuvası olduğuna inanan ve “ifade özgürlüğünü” yasal zeminde, sonuna kadar kullanılmasına izin veren bir yönetim anlayışı var…

Biz geçmişte “bu filmi” gördük. Acılarını da çok çektik. Masum insanların kanı kurumaya yüz tutsa da, içimizdeki yara hala daha taze.

Millet olarak aynı “senaryonun” ısıtılıp, ısıtılıp önümüze konulmasından da artık bıktık. Bir daha da bu oyunlara gelmeye niyetimiz yok.

Gelen tepkilere bakacak olursak bu defa “sizin çocuklar başaramadı” gibi gözüküyor. Öfkeniz herhalde bundan…