Söz konusu olay, geçtiğimiz yıl yaşandı. Ferizli ilçesinde iki çocuk annesi genç kadın, kanama ve ağrı şikayeti ile Sakarya Kadın Doğum Evi’ne başvurdu. Burada yapılan kontrollerde genç kadının yumurtalıklarından birinde tümör bulunduğu ve tümörün yumurtalıkla birlikte alınması gerektiği söylenerek, SAÜEH’a yönlendirildi.

S.B isimli kadın, 11 Haziran 2018 tarihinde, SAÜEH Merkez kampüsünde yumurtalık (over) ameliyatı oldu. Alınan parça patolojiye gönderildi, gelen sonuca göre genç kadının ameliyatının başarılı geçtiği ve takip edileceği belirtilerek, SAÜEAH Korucuk'taki Tıbbi Onkoloji Bölümüne sevk edildi.

Burada takip ve kontrollerine başlanan S.B’ye, 3,5 ay boyunca kan tahlili, tomografi, ultrason ve genetik tahlilleri yapıldı. Eylül ayında ise genç kadında, hamilelik ya da rahim kanserlerinde yüksek çıkan kandaki Beta HCG hormonu yüksek çıktı. Bunun üzerine genç kadının doktoru Doç. Dr. C.B, Beta HCG hormonunu hamilelik olarak değerlendirmeyerek ve bu yönde herhangi bir kontrol yapmayarak, bu ani yükselişin kanserli bir hücreden kaynaklandığını belirtti. Bunun üzerine kemoterapi uygulanmasına karar verdi.

Ve S.B, 19 Eylül 2018 tarihinden itibaren, 1 yıl olmak kaydıyla kemoterapi tedavisine alındı. Aralık ayı sonuna kadar kemoterapi tedavisi gören ve kanser ilaçları kullanan S.B, kendisinde tedavinin hiçbir yan etkisinin olmadığını hatta göğsünden süt geldiğini söylemesine rağmen Onkoloji servisi doktorları, bunun normal olduğunu ve kanser ilaçlarının hormonlarda dalgalanmaya sebep olabileceğini söyleyerek, endişelenecek bir durum olmadığını ifade ettiler.

S.B’nin son olarak alınan PET raporunda ise rahminde 12 cm - 19 cm ebadında tümör bulunduğu ve tüm rahmi kapladığı belirtilerek, acilen ikinci bir ameliyata alınması gerektiği belirtildi. Bu ameliyatı yapabilecek bir doktordan randevu alan S.B, kontrolden birkaç gün önce rahatsızlanarak kanama geçirdi ve ikiz bebek düşürdü.

Yaşanan bu skandal olay sonrasında büyük bir acı ve şok yaşayan aile, konuyu yargıya taşıdı. Hamile olduğunu anlamayan ve ikiz bebeklerinin ölümüne neden olan sorumlular hakkında şikayette bulunan S.B, doktorların kendisine hamile kalmaması ile ilgili herhangi bir uyarıda bulunmadığını söyledi.

“Sorumlular cezalandırılsın”

S.B., “Tedavi sürecim tamamlanmak üzereydi. Bir anda 1 yıllık kemoterapiye girmem gerektiği söylendi ve bana ‘Sana kim hamile kal dedi?’, ‘Sen de hamile kalmasaydın deseler ne diyeceksin’, ‘Sen kanser olmadığına sevin. Gençsin, daha çok çocuk yaparsın’ gibi ifadeler kullandılar. Ancak kimse bebeklerimin ölümü ile ilgili bir şey söylemiyor. Benim iki çocuğum daha var, biri engelli. Biz çiftçi bir aileyiz. Sağlıklı iken kemoterapi gördüm. Artık çalışamıyorum, sağlığım bozuldu. Bu olay yüzünden ikiz bebeklerimi kaybettim. Sağlığımı kaybettim. Bebeklerime mi üzüleyim, sağlığımı kaybettiğime mi üzüleyim, kanser olmadığıma mı sevineyim, şaşırdım. Sorumluların cezalandırılmasını istiyorum” dedi.

“Müvekkilim muhatap bulamadı”

Öte yandan konuyla ilgili açıklama yapan ailenin avukatı Bahadır Kahveci ise, “Elim olay artık yargıya intikal ettiği için tartışmayı daha fazla derinleştirmek istemiyoruz. Türk yargısının sorumlulara gerekli hukuki cezayı ve disiplinel cezayı vereceğine inancımız tamdır. Fakat tartışmaya açık olmayan bir konu var. Müvekkilim ikiz çocuklarına hamile iken aylarca kemoterapi, ağır kanser ilaçları ve şiddetli radyasyona maruz bırakıldı. Müvekkilim bebeklerini evde kendi başına dehşet içinde düşürdü. Kanlar içinde kaldı. Müvekkilim ve eşi o tarihten bu yana tek bir muhatap bulamadı. Özür dilenmesini ya da mağduriyetlerinin giderilmesini bir kenara koyalım her türlü kanalla iletişime geçmeye çalıştığımız sorumlulardan bir tanesi bile karşılık verip en azından üzgün olduğunu belirtmedi” şeklinde konuştu.