Bundan tam 21 yıl önce yaşanan “28 Şubat’ın” en fazla mağdur ettiği isimlerin başında şüphesiz Necmettin Erbakan Hoca gelir.

Zamanın başbakanı olan Necmettin Erbakan’a “28 Şubat’ın” baş aktörleri yapmadığını bırakmamıştır.

Nihayet Necmettin Erbakan yaşanan baskılara daha fazla dayanamayıp “istifa” etmek durumunda kalmıştır…

Maalesef o günün baş aktörlerine tam anlamıyla hesap sorulamamıştır. Halen daha yürütülen soruşturmalar devam etmektedir.

Sadece “28 Şubat’ın” siyasi ayağına vatandaş hesap kesmiştir. Nitekim o tarihte siyaset yapan birçok isim artık tarih olmuştur.

Ancak “28 Şubat’ın” siyasi aktörleri halen daha TBMM çatısı altında siyaset yapmaya devam etmektedir…

İşin ilginç yanı Rahmetli Erbakan’ın Saadet Partisi’ndeki sözüm ona “dava arkadaşları” yaşadıklarından pek ders almış görünmüyor.

Sanki “28 Şubat’ta” hiç bir şey olmamış gibi Erbakan Hoca’ya demediğini ve yapmadığını bırakmayan isimlerle iş birliği yapıyor.

Anlaşılan Temel Karamollaoğlu, Recep Tayyip Erdoğan’ı tekrar Cumhurbaşkanı yapmaktansa, o makamda “28 Şubat” kalıntısı bir ismi görmek istiyor…

Şunu da belirtmekte fayda var! Her ne kadar Saadet Partisi, CHP ve HDP hatta İP ile iş birliği yapmaya hazırlansa da bu konuda “taban” oldukça rahatsız.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun aksine Erbakan Hoca’ya kan kusturan “28 Şubatçılarla” hareket edilmesinden “taban” hayli huzursuz.

Şayet Temel Karamollaoğlu bu anlamsız tavrında devam ederse, korkarım kendisi bir daha partinin kapısından içeriye zor girer…

Doğrusunu isterseniz Saadet Partisi’nin bu tutumuna baktığımızda sanki Temel Karamollaoğlu “Stockholm Sendromu’na” yakalanmış gibi duruyor.

Hani şu “haydutlarla rehineler arasında yaşanan psikolojik bir travma sonucu ortaya çıkan” durum gibi.

Zira “cellâdına âşık olmak” anlamında da ifade edilen “Stockholm Sendromu’na” yakalanan Saadet Partisi, bariz bir şekilde taraf değiştirmiştir…

Netice itibariyle “28 Şubat’ın” bu kadar ağır travmasına rağmen Saadet Partisi her ne olursa olsun “cellâdına âşık olmayı” tercih etmişse kendi bilecekleri iştir.

Ancak unutulmamalıdır ki, “28 Şubat’ın” siyasi aktörleri halen eski “huyundan” vazgeçmiş değildir. Fırsatını bulduğunda önce kime yönelecekleri de bellidir.

Netice itibariyle “Saadet Partisi’nin Stockholm Sendromu” kısa sürede tedavi edilecek gibi gözükmüyor! Ne diyelim? Allah bu travmadan Saadet Partisi’ni korusun…