Çalışma hayatında barış ve eşitliği sağlayan temel aktörler devlet, işçi, işveren ve sendikalardır. Ancak uluslararası ve ulusal yazında işverenlerin, işçi sendikaları hakkında olumsuz düşünce ve davranışlara sahip oldukları yaygın görüş olarak kabul görmektedir.

Ulusal yazında işçilerin, işverenlerin sendikalaşmalarını nasıl değerlediklerini açıklayan alan araştırmaları bulunurken, bu durumu işveren açısından analiz eden çalışma yok denecek kadar azdır. Söz konusu koşullardan yola çıkılarak çalışmanın sorunu/varsayımı,“işverenler sendikalar ve sendika üyeliği hakkında olumsuz görüşe sahiptir” biçiminde oluşturulmuştur. Konuya dair akademik araştırma yapan Sayın Handan Kumaş’ın tezini yayınlıyorum.

Çalışma yaşamın da işçi ve işveren ilişkileri çoğunlukla çatışmaya dayalıdır. Uluslararası ve ulusal yazında da işverenlerin işçi sendikası karşıtlığı sıklıkla vurgulanmaktadır. Bununla birlikte, işverenlerin sendikalara ve sendika üyeliğine atfettiği değer ve anlam, ülkemizde son derece az araştırılmış bir konudur. Bu çalışmada, alana katkı sağlamak amacıyla Denizli ili örneği üzerinden yapılmıştır. Çalışmanın sorusu, işverenlerin sendikalar hakkında ne düşündükleridir. Araştırma kapsamında 19 işletmeyi temsil eden 17 işveren ve işveren vekili ile derinlemesine görüşme tekniği kullanılarak, yarı yapılandırılmış soru metni üzerinden görüşülmüştür. İşçilerin sendikalaşma oranının en düşük olduğu Denizli’de araştırmanın başında çok daha fazla sayıda işveren ile görüşülmesi hedeflenmiş ancak 30 işletmenin görüşmeyi ret etmesi ve yanıtların ciddi değişimler sergilemeyeceğinin gözlenmesi üzerine görüşmelere son verilmiştir. Katılımcılara işçi ve işverenlerin sendikaya neden üye olacakları ve olmayacakları, üyelikten neden ayrılacakları, neden sendikaya bağlılık duyacakları sorulmuş ve Türkiye’deki sendikaların durumunu yorumlamaları istenmiştir.

Katılımcıların 14’ü (özel/kamu) ulusal yazında ki alan araştırmalarını destekleyecek biçimde işçilerin, haklarını aramak için sendikaya üye olduklarını/olacaklarınıdüşünmektedir. Ancak, tekstil sektöründeki büyük ölçekli işletme sahipleri, işçi sendikalarına karşıdır.

Katılımcıların işveren sendikasına üyelik nedenleri, işçi sendikasına üyelik nedenlerinden farklılık göstermiştir: 7 katılımcı işveren sendikasına gerek görmemiş ve üyelik nedenini açıklamamıştır. İşveren sendikalarına olumlu bakan katılımcılar (9katılımcı), işyerinde işçi sendikasının örgütlü olduğu katılımcılardır ve işveren sendikasına üye olmayı hak temelli olmanın dışında, verimliği artırmak ve sektörü geliştirmek gibi rekabeti ve sürdürülebilirliği artırıcı boyutuyla açıklamıştır.

Araştırma kapsamındaki özel sektör katılımcıların 6’sı, işveren işçiler için gerekli koşulları sağladığında veya işveren örgütlenmediği sürece işçiler de örgütlenmeyeceği için işveren sendikalarını gerekli görmemektedir. Katılımcılara göre işçilerin sendikaya üye olmama nedenleri sendikanın adil olmaması, amacı dışına çıkması, siyaset yapması, işverenin otoriteyi paylaşmak istememesi ve sektörün özellikleridir. Benzer biçimde, katılımcıların 7’si, işveren sendikasının siyaset yapması veya tüzüğe aykırı davranması durumunda üyelikten çıkılması gerektiğini düşünmektedir. Katılımcıların sadece 2‘si(sendikalı enerji sektörü), işveren sendikasına üye olmamak için bir neden olmadığını ifade eden ancak, işveren sendikasına üye olmayan kişilerdir.

Katılımcılar uluslararası ve ulusal yazını destekleyecek biçimde işçilerin neden sendikaya üye olmadıkları sorusunu çoğunlukla işten atılma korkusu (6 katılımcı) ve sendikaların işçilerin haklarını yeterince arayamaması (7 katılımcı) biçiminde yanıtlamışlardır.

Çalışma sırasında tespit edilmeye çalışılan bir diğer bulgu, sendikaya bağlılık nedenleridir. İşveren/işveren vekillerinin10’u; sendikanın üyesinin hakkını araması veya birliktelik ruhu yaratması durumunda bağlılık hissedileceğini düşünmektedir. Dört katılımcı ise (özel sektör, bir kişi metal sektörü, üç kişi tekstil sektörü) işveren sendikasına bağlılığı gerekli görmemektedir.

Araştırma kapsamındaki işveren/işveren vekillerinin sendikalara karşı mesafeli duruşunun bir diğer göstergesi, sendikal faaliyetlere katılmamalarıdır. Katılımcıların sadece ikisi(K9, K11) sendikal faaliyete katılmış ve biri (K11) sendikaya üye kazandırmıştır.

Çalışmanın bir diğer bulgusu, katılımcıların tamamının Türkiye’deki sendikaların gerçek sendikacılık yapmadığını düşünmeleridir.

Bunun nedenleri, sendikaların siyaset yapmaları, çağın gerisinde kalmaları, sınıf bilincinden uzaklaşmaları ve nitelikli ve yeterli yöneticiler tarafından yönetilmemeleridir. Ayrıca ek görüş bildiren 7 katılımcı özellikle işçi sendikalarının faaliyet, eğitim ve yöntem açısından yeniden yapılanması gerektiğini düşünmektedir.

Sonuç olarak araştırma kapsamında katılımcıların görüşlerinde sektör, ölçek, statü ve sosyo-demografik özellikler açısından ciddi farklılıklar görülmesede tekstilsektöründe büyük ölçekli işletmelerin işveren temsilcilerinin, diğer katılımcılara göre işçi ve işverensendikalarına karşı daha olumsuz ve keskin tavırlara sahip oldukları, Roy’un korku ve yok edici yaklaşım sınıflandırmasına (bakınız başlık 2) uygun davrandıkları ifade edilebilir. İşveren sendikasına olumlu bakan katılımcılar birey temelli Faydacı ve grup temelli Rasyonel Seçim Modeli’ne uygun davranmaktadır. Tüm bulgular, Denizli ilinde çalışma ilişkilerinin sendikal boyutta çatışmacı olduğunu göstermektedir.

Gelecekteki çalışmaların farklı illerde, sektörlerde ve özellikle KOBİ’lerde daha fazla sayıda işveren ve kadın işverenleri de kapsayacak biçimde yapılması, Türkiye çalışma ilişkilerini daha doğru tanımlamak, yapısal özelliklerini tespit etmek, sosyal diyalogu geliştirmek ve iyileştirmek için ciddi katkı sağlayabilecektir.

Sağlıcakla kalın…