Sakarya’nın Hendek ilçesi Yukarıçalıca mevkiindeki havai fişek fabrikasında 3 Temmuz 2020'de meydana gelen patlamada, 7 kişi hayatını kaybetmiş, 127 kişi de yaralanmıştı. Yaşanan olay sonrasında, hasar görmeyen patlayıcılar Adapazarı Taşkısığı mevkiine getirilerek, kontrollü bir şekilde imha edilmek istenirken infilak etmiş ve 3 asker şehit olmuş, 3'ü asker 4 kişi de yaralanmıştı.

Patlayıcıların infilak etmesiyle ilgili Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 18 sayfalık iddianame, 1. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi. Dönemin İl Jandarma Komutanı ile 3 jandarma personeli hakkında 2 yıl 8'er aydan 22 yıl 6'şar aya kadar hapis cezası talebiyle açılan dava, Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başlandı. Duruşmada, dönemin Sakarya İl Jandarma Komutanı Albay C.Y., jandarma yüzbaşı M.U.Y., jandarma astsubay kıdemli başçavuş B.G., jandarma astsubay kıdemli üstçavuş A.G. ve müştekiler ile avukatlar hazır bulundu. 

mahkeme_ekime_ertelendi3

İl Jandarma Komutanlığı ve Hendek Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığınca, vefat eden kişilerin kimliklerinin belirlenmesi için görevlendirildiğini aktaran Yüzbaşı M.U.Y., 7 Temmuz'da kriminal personelin geri döneceği, imha işlemlerinin PAMİT ekibi tarafından yapılacağının belirtildiğini söyleyerek, kendisinin yer aldığı imha çalışmalarında patlayıcıların elle yüklendiğini ve indirildiğini ayrıca tüm personelin güvenlik önlemi aldıktan sonra imha işleminin gerçekleştirildiğini söyledi.

“Sorumluluk bende değil İstanbul PAMİT'tedir”
Fabrikada yaşanan patlamadan bir gün sonra yapılan toplantıda ertesi günkü ilk imha işleminin kendi ekibi kriminal, ikinci imhanın ise PAMİT ekiplerince gerçekleştirileceğinin kararı alındığını söyleyen M.Y.U., "9 Temmuz'da ilk imha işleminden sonra benim görevim son bulmaktadır. Son kamyonun yüklenmesi ve gönderilmesinde sorumluluk bende değil İstanbul PAMİT'tedir. Bu işlemler B.G. nezaretinde gerçekleştirilmiştir. O esnada ben Hendek Cumhuriyet Başsavcısı ile fabrikada olay yeri incelemesi icra ediyordum. Kontrolsüz patlamaya sebep olan kamyonun talebi sanık B.G. tarafından yapılmıştır. İlave kamyon talebim ve talimatım olmamıştır. Bu işlemler İstanbul PAMİT'in kendi inisiyatifinde yapılmıştır. Ekibime ilk faaliyetten sonra soğutma işlemine müteakip fabrikaya dönülmesi talimatı verdim. Meydana gelen patlamayla benim aramda herhangi bir ilişki bulunmamaktadır. Bu sebeple beraatımı talep ediyorum” dedi.

Savunmasının ardından sanık ve müşteki avukatlarının sorularını yanıtlayan M.Y.U., “Mesut Yazar beni aradı ve alana ikinci bir kamyonun geldiğini söyledi. Haberimin olmadığını söyleyerek Halil Başçavuş'a aktardım durumu. Halil Başçavuş da 'Buradayız, gelsin' dedi. Ben de kendisine 'İstanbul PAMİT'in faaliyeti, neden çağırıyoruz' dedim, tekrar aynı cevabı verdi. Halil Başçavuş'un kimle görüştüğünü ve koordinasyon yaptığını bilmiyorum” diye konuştu.

“Patlama yaşanan kamyona yükleme yapmadım”
Kendisinin bulunduğu yere kamyonun geldiğini ve neyle yüklü olduğunu bilmediğini aktaran Üstçavuş A.G., "O kamyonu ilk defa gördüm. Ne yüklendiği konusunda bilgim yoktu. Yaptığımız imha işleminin tutanaklarını hazırlamak için olay yerinden aracımızla ayrıldım. Araçtan indiğim sırada şiddetli bir patlama oldu ve alev topu gördüm. Can havliyle arkadaşlarımın yanına koştum. Gelen görevlilerle Halil Başçavuş konuştu mu, konuştuysa ne konuştu bu konuda bilgim yok. Patlama yaşanan kamyona yükleme yapmadım. Kamyonun damperli olup olmadığını bilmiyorum. O sırada evrakların tanzimine odaklanmıştım. Üzgünüm. Beraatımı talep ediyorum" şeklinde ifadesini sundu.

“Malzemeleri elle koyup elle indirdik”
İstanbul'dan PAMİT olarak görevlendirildiklerini ve kepçenin haznesinden malzemeleri elle kamyona yükleyip elle indirdiklerini söyleyen B.G., “M.U.Y. Hendek Belediyesine ait damperli iki kamyonun olduğunu söyledi ancak Halil Başçavuş ile biz o kamyonları kullanamayacağımızı söylemiştik. Olay günü sabah fabrikaya gittiğimizde nöbetçi olarak bulunan teğmene kamyon ihtiyacımız olduğunu söyledim. O da İlçe Jandarma Komutanına iletmiş. İlçe Jandarma Komutanı Hendek Belediyesi yetkileriyle görüşmüş. Yetkililer, 'Biz de yan kapakları açılan başka kamyon yok, iki tane damperli kamyon var' demiş. Nöbetçi personel ise fark etmez onları da istiyorlar, gönderin demiş. M.U.Y. da oradaydı. Kendisiyle görüştük, bu kamyonları talep etmediğimizi söyledik, 'Bülent Başçavuşum ellerinde bunlar varmış, bir an önce yüklememiz lazım' dedi. Kepçenin haznesine elle malzemeleri koyup kamyona da kepçenin haznesinden elle indirdik. İlk kamyon yola çıktı, ben de ikinci kamyon ile çıkacaktım, oradakilere 'İmha için beni bekleyin, ben imha edeceğim' dedim, neden beklenmediğini bilmiyorum. Beraatımı talep ediyorum” diyerek kendini savundu.

“Kanunlar çerçevesinde görevi yerine getirdim”
3 Temmuz'da yaşanan patlamanın ardından bölgeye giderek emniyet tedbirlerinin alınması talimatı verdiğini anlatan C.Y., aynı gün PAMİT ve kriminal ekiplerinin görevlendirildiğini ve emniyetin sağlanması için 4 Temmuz’dan itibaren her gün kuzey, güney ve merkez ilçelerden bir timin görevlendirilmesi talimatını verdiğini aktardı. Kanunlar çerçevesinde üzerine düşen görevi yerine getirdiğini belirten C.Y., “Bu durum fabrika sahipleriyle görüşüldü, kendisi de mamul durumda bulunan malzemelerin başka bir yere nakil ettireceklerini söyledi ve nakledildi. Dağılan patlayıcıların toplanması ve imhası için er ve erbaşların kullanılmayacağını söyledim. PAMİT'in talebi üzeri araziye dağılan malzemelerin toplanması ve imha edilmesi amacıyla personel talebinde bulunulmuş, ilgili kanuna istinaden ve işin aciliyetinden uzman personel bulunamadığından PAMİT'in gözetiminde jandarma personeli görevlendirilmiştir. Kazayla ilgili İl Jandarma Komutanı olarak kanunlar çerçevesinde üzerime düşen görevi yerine getirdim. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Beraatımı talep ediyorum" dedi.

“Düğmeyi çektikten yaklaşık 15 saniye içinde patlama yaşandı”
3 askerin şehit olduğu patlamada yaralanan ve o zamanlarda Hendek Belediyesinde şoför olarak çalıştığını belirten Fatih Üretmen de, “9 Temmuz sabahı iş yerime gittim. Her sabah iş dağılımı yapılıyordu. Bizi fabrikaya gönderdiler. 'Ne yüklüyorsunuz?' diye sorduk. B.G. fitil olduğunu, patlayıcı madde olmadığını söyledi. Kepçeyle direkt kamyona yükleme yapıldı. Yüklenen malzemeler ıslatılmadı. O gün 35 derece kadar sıcaklık vardı. M.Y. ile çıktık yola. Taşkısığı mevkiinin girişinde yolu kaybettik, bekledikten sonra jandarma ekip aracı geldi, bizi ocağın girişine kadar götürdü. Ocağa girdik, yanaşırken geri geri geldim ama tam diklemesine yanaşamadım. Çapraz durdum. Mesut komutana 'Bu şekilde indirirsem bir kısmı çukura iner bir kısmı makinenin altına girer' dedim. Patlamayı hiç hesap etmedim, yanaştıktan sonra kaldır diye işaret etti. Dorseyi kaldırmak için düğmeyi çektim, yavaş yavaş dorse kalkmaya başladı. Düğmeyi çektikten yaklaşık 15 saniye içinde patlama yaşandı. Beni uyarsaydı bu sürede uzaklaşırdım, kimseye bir şeye olmazdı. Patlama sonrasını hatırlamıyorum, şikayetçiyim" dedi.

“Güvenlik tedbirleri amacıyla gittiğimizi sanıyorduk”
Patlamada yaralanan jandarma personeli Ferdi Tuna, görevin ne olduğunu bilmediğini aktararak, "Güvenlik tedbirleri amacıyla gittiğimizi sanıyorduk. 8 kişi 110 tonluk deponun önüne götürüldük, orada patlayıcı madde taşıyacağımız söylendi. Bu 8 kişiyle 3 gün boyunca kontrollü bir şekilde Hendek’teki taş ocağında imha işlemi gerçekleştirdik. 9 Temmuz’da patlama alanına gittik. Saat 10.00 gibi ilk kamyonu kontrollü bir şekilde imha ettik. Yeni kamyonun geleceği ve beklememiz gerektiği söylendi. Kamyonun yan kapakları yoktu ve nasıl boşaltacağımız konusunda bilgimiz yoktu. Damper kalkmaya başladığı anda kamyonun 7-8 metre uzağındaydık. Damper yarıya kadar kalktı, dökülmeye başladığı esnada patlama gerçekleşti. Patlamanın etkisiyle uçurumdan aşağıya düştüm. Sanıklardan şikayetçiyim. Davaya katılmak istiyorum" diye konuştu.

mahkeme_ekime_ertelendi4

Dava 14 Ekim tarihine ertelendi
Patlamada yaralanan jandarma personeli Furkan Demirel, Vedat Belek, Mustafa Yücesoy ve müşteki avukatları da şikayetçi olduklarını belirterek, davaya katılmak istediklerini söyledi. Davaya ayrıca Sakarya, Kocaeli, Tekirdağ ve Kırklareli baro başkanları da katılma talebinde bulundu. Görüşünü açıklayan Cumhuriyet Savcısı, baroların katılma taleplerinin suçtan doğrudan zarar gören sıfatı bulunmadığından reddine karar verirken, müştekilerin katılma taleplerinin kabulünü ve eksik hususların giderilmesini talep etti. Görüşünü açıklayan mahkeme heyeti ise, baroların katılma taleplerinin reddine, müştekilerin katılma taleplerinin kabulüne, tanıkların dinlenmesine, sanıkların HTS kayıtlarının istenmesine karar vererek, duruşmayı 14 Ekim tarihine erteledi.