Bugün siyaset alanında değişik görüşlerle ilgili bir konuyu gündeme alacağız…

Liberallere (hoşgörü politikası) göre, küresel politika artık birbiriyle bağlıdır (interdependency). Yani Suriye’de olan bir isyan, Kanada’yı etkiler. Marketi etkiler…

Hatta göreceğiniz üzere Avrupa’da göçmen krizi başlatır ve bu kriz, sağın yükselmesine neden olur, AB’den ayrılıkçı politikalar ortaya çıkar vs...

Liberaller şunu ister (ki Avrupa Birliğinde bu olmuştur); ürünlerin, hizmetlerin, paranın ve insanların serbest geçişini ister...

Normalde sınırlar nasıldır?

Bu 4 kavramın (Ulus devlet, Milliyetçilik, sosyal ve muhafazakar demokrat, komünizm) kontrolü üzerinedir. Fakat bugün Avrupa’da istediğin yere gidip, istediğin bankada hesap açtırıp, istediğin ürünü, istediğin ülkeden alırsın ve hizmeti de dilediğin yere götürebilirsin. Aynı zamanda vergi ve tarifelerin kaldırılmasını ister liberaller. Devlet bu alanlardan elini çeksin der...

Uluslararası ilişkilerin ve hukukun başlangıcı 1945’ten sonra başlar (günümüz anlamında bakarsak). Bretton Woods kasabasında toplanırlar ve 3 kurumun kararı çıkar; Dünya Bankası, IMF ve GATT(sonra WTO olacak olan, Dünya Ticaret Örgütü). Liberallere göre, iki ülke birbiriyle ticaret yaptıkça, ilişkileri geliştirdikçe; birbiriyle savaşamazlar. Bu yüzden engelleri yani vergi ve tarifeleri azaltma yoluna gittiler örneğin...

Kazan-kazan buradan gelir. İki ülke arasında ticaret varsa, ilişkileri gelişir… Eğer Türkiye’de domates iyiyse, domates satar, Fransa’da peynir iyiyse, peynir satar…

Tabi Marksistler der ki (hak verdiğim bir eleştiridir); kardeşim üçüncü dünya ülkeleri falan domates, biber satıyor ancak yüksek teknoloji ürünleri alıyor, nasıl gelişecek bu adamlar? Bu bildiğin sömürüdür. Hamallığı yani ayakkabı boyasını, domatesi, çekyatı Türkiye yapsın iyi hoş ama bunlardan ne kadar satarsa iPhone alacak, Mercedes alacak? Kaldı ki ufak sanayi kurulsa bile, buradaki makineleri gelişmiş ülkelerden alıyor, yine adil değil…

Fakat liberal ekonomide rekabet vardır (komünizmin aksine). Ne kadar çok istek olursa, o kadar çok üretim olur. Aynı ürünü üreten iki firma birbiriyle rekabete girecek; böylece tüketiciler daha fazla yarar sağlayacak der (bu ekonomi bölümü, uzun olmaması için fazla girmiyorum).

Sovyetler Birliği, serbest piyasa (kapitalizm) ile rekabet edemediği için, çünkü komünizmin doğasında rekabet değil, planlama vardır; glasnost ve perestoroyka adımlarını attı ve bu SSCB’yi çöküşe götürdü…

Son ve en önemlisi olarak; liberaller özgürlüğü öne çıkartır. Bireysel özgürlükler, güvenlikten önce gelir. Property denilen özel mülkiyet buradan türemiştir, liberallere teşekkür edin. Şu an evinizde ne yaptığınız devleti ilgilendirmez. Mesela evde yere çöp atarsanız, size ceza kesilmez. Aynı mantık, hukuksal alanda da ortaya çıkar. liberal devletlerde “güvenli-özgürlük” dengesi, özgürlükten yana ağır basar...

Sağlıcakla kalın…