Dün Sakarya Üniversitesine bir işimden dolayı gitmek için Gar durağından minibüs dolmuşuna bindim…
Kaptan şoföre baktım, bitirim bir tip…
Konuşması tamamen raconvari…
Kaptan şoför konuştukça nerede olduğumu şaşırdım…
Mafyavari laflar…
Kabadayıvari mimikler…
Külhanbeyi el kol hareketleri…
Ne ararsan var kaptan şoförümüzde…
Neyse yola koyulduk…
Çok da cömert kaptan şoförümüz…
Bozuk paranız yoksa 50’lik ya da 100’lükleri bozmuyor ücret almak için…
Ne verirsen ver…
Işıklara geliyoruz…
Kırmızı yandığında bir tripler, bir tripler evlere şenlik…
Gülmekten kendimi zor tutuyorum…
Hani kaptan şoförümüz öğrencinin bol olduğu meskun mahale değil de başka bir mahalleye direksiyon sallasa anlayacağım…
Eğitimin ve öğretimin en yükseğinin okunduğu yerleşkeye öğrenci taşıyan dolmuş minibüsün şoförü…
Demek istediğim…
Bölgeye uygun…
Daha naif…
Daha zarif…
Kelimeleri eğitime ve öğretime uygun…
Öğrencilerin yaşam kalitelerini artıracak tavır ve davranışta bulunacak kaptan şoför olması gerekmez mi?
Üzüm üzüme baka baka kararır, diye meşhur bir ata sözümüz var…
Üniversite okumaya gelmiş bir öğrencinin her gün kendisini taşıyan dolmuş şoförün hal ve hareketlerinden ve hatta konuşmalarından etkilenmez mi?
Biz yine yolculuğumuza devam edelim, kaptan şoförümüzle…
Dedim ya şoförümüz hem racon kesiyor ve hem de yukarıda da belirttiğim gibi, çok cömert…
Kampüs yolu üzerinden minibüse binen öğrencilerden para da almadı…
Ve dedi ki para vermeye ısrarlı öğrencilere…
“Fazla ısrar etmeyin…
Kampus içerisinde ücret almıyoruz koçum…”
Halbuki öğrencilerin bindiği yerle kampus giriş kapısı arasında bir hayli mesafe var…
Toparlıyorum yazımı…
Üniversite öğrencilerini taşıyan şoförlerin tamamı böyledir demiyorum ama biraz Kampüse uygun kaptan şoför direksiyon sallasa o güzergahta daha iyi olur sanırım, taşıdıklarının öğrenci olduklarını unutmaması için…
Sağlıcakla kalın…