Adı konmamış üçüncü dünya savaşı yaşanmaktadır…
Türkiye bu savaşın tam ortasındadır…
Türkiye’ye açılan savaş sadece terör savaşı değil, ekonomik savaş da var…
Bu ortamda Türk milleti birbirine kenetlenmiş durumda…
Parti teşkilatları da omuz omuza vermiş durumda…
Lakin bazı teşkilatların yan kollarında başkanlık yapanlar hala bencillik yapmakta ve dava denilince ne demek olduğunu bilmemektedir…
Öylesine ki, “dava da neymiş” bile diyebiliyorlar…
“Dava da neymiş” diyen bir siyasetçinin kendisinden başkasını düşünmediği, beş yaşında bir çocuğun bile hemen aklına gelir…
Bir başka husus ise; siyasette yol yürürken kendisine yardımcı olanlar her zaman değiştirilmez…
Vefasız bir insan…
Paylaşmayı bilmeyen bir siyasetçiden politikacı olmaz…
Fakat bu husustan yoksun olanların, temsil ettiği makamda yardımcılığını yapan temsil makamlarında bulunanları, olur olmaz şekilde değiştirmesi de yöneticilik vasfının olmadığını gösterir…
Siyaseti bilmeyen…
Davayı anlamayanlar, bir yerlerde bir siyasi partinin temsilciliğini yapacak yeterlilikte olmadığını ayan beyan ortaya koyar…
Kaldı ki, bu tür siyasi anlayışları olanların, kendilerine zemin hazırlamak adına çalıştıklarını, bu işleri bilmeyenler de hemen anlar…
Demek istediğim; “Dava” kelimesinin ağırlığını bilmeyenlere siyaseten de olsa temsil makamı verilmemelidir…
Dahası…
“Dere geçerken at değiştirilmez” atasözünün gerçekliğinden bihaber olanlar makam ve mevkilerde tutulmamalıdırlar…
Siyaset üslubu ve siyaset anlayışı kıt olanların, millete ve teşkilatına verebilecek hiç bir hizmeti olamaz…
Siyaset arenasında ‘at’ koşturanların beklentileri halk adına değil de kendi adına ise, vay o siyasi partinin haline…
Açıkçası…
Kendi çıkarlarını teşkilatın önünde tutan…
Ve…
Kendi geleceğini ülkenin geleceğinden daha önemli görenler, siyaset işine soyunmamalıdırlar…
Beraber yürüdüğü insanlara saygısı olmayan…
Oturduğu koltuktan insanlara tepeden bakan…
Yanında çalışanlara emir eri muamelesi yapanlar, sorumluluğunu aldığı kurumda iş yerine, sadece polemik üretirler…
Sağlıcakla kalın…