Dün sabah Marmara Denizi açıklarında bir “deprem” meydana geldi.

Yaşanan “deprem” başta İstanbul olmak üzere Sakarya’da da hissedildi.

Saat 11:01 sıralarında “4,6 şiddetinde” sarsılırken hepimizin yüreği ağzına geldi.

Tabi en çok da İstanbul’da oturanlar büyük korku yaşadı.

Ardından yaşanan “artçı şoklar da” İstanbulluları iyice panikletti…!

***

Ne hikmetse bu ülkenin bir “deprem kuşağında” olduğu meydana gelen sarsıntılar sonrasında aklımıza geliyor.

Başlangıçta bir panik yaşanır.

Millet kendisini sokağa atar.

Televizyonlar haberi “son dakika” olarak geçer.

Yetkililer çıkıp;

- Her hangi bir hasar yok.

- Çok şükür ölü ve yaralanan da olmadı.

Şeklinde açıklamalar yapar.

Yaşanan “depremi” fırsat bilen uzmanlar(!) televizyonlara çıkıp “ahkâm” keser.

Ya sonra…!

***

Sonra da her şey unutulur gider.

Ne “deprem” aklımıza gelir.

Ne de “17 Ağustos’ta” yaşadıklarımız.

Hiç bir şey olmamış gibi yine dünya işlerine dalarız.

Hırsımıza yenik düşeriz.

Ne zaman ki bir yerde yine bir “deprem” olur o an aklımız başımıza gelir.

Bu “kısır döngü” de böyle sürer gider…!

***

Gün gelecek kafamızı yaşanacak bir “depremde” altında kaldığımız duvara vuracağız ama iş işten geçecek.

Üstelik o gün de çok fazla uzak değil.

Zira “depremin” ayak sesleri artık çok yakından gelmeye başladı.

Buyurun dün başta İstanbul olmak üzere ilimizde de hissedilen “4,6 şiddetindeki” sarsıntının ardından Akdeniz’de de bir “deprem” oldu.

Yani şiddetli bir deprem için artık vakit geldi.

İnşallah o “deprem” kapımızı çalmadan önce gerekli tedbirler alınır.

Gerçi alınması gereken tedbirler konusunda herkes bir şeyler söylüyor.

Ancak ortada “icraat” yok…!

***

O yüzden bizim de burada bu tedbirler alınmalı, şunlar yapılmalı diye boşuna yazıp çizmemizin bir anlamı yok.

Bizim âcizane tavsiyemiz, vatandaşın kendi tedbirini kendisinin almasıdır.

Siz, siz olun bu ara yüksek katlı binalardan uzak durun.

Hele ortasına, hafifine bakmadan “hasarlı binalarda” kesinlikle kalmayın.

Özellikle geceleri yatağınızın başucundan içinde gerekli malzemenin bulunduğu “deprem çantasını” ayırmayın.

Ondan sonra da “tevekkül” edin.

Bizden hatırlatması…!