Irak (Kerkük) Türkleri tarihlerinin en zor durumunu yaşamaktadırlar. Barzani Kerküğe el koyduğu gibi bayrağını da Kerkük semalarında dalgalandırmaya başlamıştır. En son Türkmeneli Partisi binası ateşe verilmiştir. Bütün bunlar olurken Türkiyeden çıt çıkmıyor.
Biz bu duruma gelineceğini biliyorduk. Türkiyeyi tanıyorduk (Eski, yeni fark etmez). Bu nedenle bundan 25 yıl, yani çeyrek asır önce, 9 Ekim 1992 tarihli Ortadoğu gastesinde Türkmenistan Türkleri Dayanışma Derneği başkanı sıfatıyla aynen şöyle yazmıştık:
“Kürt Meclisi ve Kürt önderlerinin böyle yanlış, tehlikelerle dolu kararlar almalarında Iraktaki Türk toplumunun ve onun dışarıdaki örgütlerinin de hataları olmuştur. Bu örgütler Irak Türk toplumunu hiç bir şekilde aktive edememiş, inisiyatif kullanamamış ve devamlı güdümlü politika uygulamışlardır. Halbuki mücadele taktik ve sıtratejisini kendileri tesbit etselerdi, bugün 36. enlemin kuzeyinde silahlı bir Türk gücü bulunabilir, Türk sınırına kadar uzanan Türklerle meskûn köyler iyi bir teşkilatlanmayla silahlı kuvvetlere dönüştürülebilirdi (Celal Talabani iki yıl evvel verdiği bir beyanatta kendi idaresinde çarpışan Türkmenlerin olduğunu söylemişti). Bağımsız siyasetler tatbik edilseydi, bu Türk gücü şimdi dikkate alınan bir kuvvet olurdu. (…)
Öteden beri silahla hiç bir ilgisi bulunmayan Kerkük Türklerinin Talabani ve Barzaninin kuvvetleri önünde Kerküğü nasıl koruyacakları doğrusu meraka şayandır. 1959, 1991 katliamları daha tazeyken güvenlik bölgesinin 34. enleme indirilmesini savunmak ilerde Kerküğün Kürtlerin eline geçmesine alet olmaktan başka bir sonuç getirmeyecektir. Kerkük bir kere Kürtlerin eline geçerse Kürdistanın bağımsızlığı, emperyalistlerin de desteğiyle kaçınılmaz ve önlenemez olacaktır. (…)
Bir toplumu temsil ettiklerine inananlara tavsiyemiz, başkalarının işine yarayacak oyunlara alet olmamalarıdır. Eğer bir şey yapılmak isteniyorsa bu ancak o parti, örgüt veya toplumun kendisine güvenmesi ve kendi gücü sayesinde olur. Çünkü Kerküğü kimse Türklere vermez. Alınırsa silahla alınır. Irak Türk toplumunun kurtuluşu silahlanmada ve savaşmadadır. Türk toplumuna rağmen Kerkük Kürtlere verilirse kan çıkar. Bu da herkesin zararına olur. Bu böyle biline…”
Mart 2003’te Ufuk Ötesinde yazdığımız başka bir yazıda eğer Türkiye Kerküğü kaybederse “Kıbrıs için yazdığımız gibi kendisini devlet saymasın” demiştik ve “Biz olsaydık orada çoktan devlet kurmuştuk” diye eklemiştik.
Daha sonra kaleme aldığımız bir çok yazıda Irak Türk toplumunun aydınlarının kendilerine ve toplumlarına güvenmelerini, kimseye güvenmemelerini tekrar tekrar yazdık. Ancak görünen o ki suya yazmışız. Bu sorunun bir yönü. Sorunun diğer yönünde Türkiye var. Yani bu kadar büyük bir devlet olacak ve tarihlerinde hiç bir devlet kuramamış olan bir topluluk Türkiyeyi hiçe sayarak Kerküğe el koyacak. Yoksa Türkiye kabile devleti mi? Türkiyeyi yöneten başkanların gururları hiç incinmiyor mu? Sahi Türkiyeyi yöneten başkanların gururları hiç incinmiyor mu?
Kürtler artık bağımsızlık oylamasını tartışıyor ve harita üzerinde sınır saptama çalışmaları yapıyorlar. Türkiye ise iktidar için mücadele ediyor.
Bir de şunu anımsatalım: Büyük devletlerle dostluk İnönünün dediği gibi gerdeğe girmek gibidir. Büyük devletlerle düşmanlık acaba nedir?