Zeki Aydıntepe bulmaca gibi yazısıyla kime, neyi anlatmak istediğini belli etmeden bana resmen sövmüş.Ancak bunu adlı adınca, dobra dobra yapmamış, sonra ortak dostları arayarak, ‘Bugünkü yazımda anlattığım Özgür Arık’tı’ diye caka satmış.Acı yazmak marif

Zeki Aydıntepe bulmaca gibi yazısıyla kime, neyi anlatmak istediğini belli etmeden bana resmen sövmüş.

Ancak bunu adlı adınca, dobra dobra yapmamış, sonra ortak dostları arayarak, ‘Bugünkü yazımda anlattığım Özgür Arık’tı’ diye caka satmış.

Acı yazmak marifetse, acının en acısını kanatırcasına yazmak mümkün…

Ama değer mi?

Hemen ‘değmez’ demeyin…

Kimi zaman olur ki, karşındaki kişi iyi dururken kötüyü tercih ediyorsa, ekmek yerine tezek yiyorsa, Sapanca suyu dururken Çark Deresi suyundan içiyorsa, evde yaşamak varken çöplükte yaşamayı huy edinmişse, değer...

Kaşınan insana uyuz olma ihtimalini göz önüne alarak ona doktor yolunu göstermek bir görevdir.

***

Peki, Zeki Aydıntepe bana neden sövdü?

Bu konunun özü, çekirdeği şudur:

Bay Aydıntepe, geçen hafta Gezi olaylarını değerlendirdiği bir yazısında, Adapazarı Şemsiyeli Park örneğini vererek şunları yazdı:

Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu, Şemsiyeli Park’ta bulunan sucukçuları ve fast foodçuları kaldırıp, halka açtı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Sakarya Büyükşehir Belediyesi aynı kültürden besleniyor. Taksim’de olanlar bir çevrecilik olayı değildir.”

Herhangi bir yazarın düşüncesini bir başka yazar eleştirirse, eleştirisini düşünce planında yaparsa, bundan doğal ne olabilir?

Ben de öyle yaptım…

Ve bir yazı yazarak dedim ki:

-        Şemsiyeli Park 19 yıl önce zaten halkındı. Buraları halka, dönemin Belediye Başkanı Ünal Ozan, hem de evinin kurşunlanması pahasına, Baltürk Otel’de koruma polisinin yaralandığı suikaste rağmen kazandırmıştı. Sonra ne oldu? ‘Allah’ın suyu 5 lira olur mu’ yalanlarıyla halkı aldatan AKP’li Aziz Duran belediye başkanı seçildi ve ilk işi parkları yandaşlara peşkeş çekmek oldu. Aziz Duran’ın vekili de Zeki Aydıntepe’ydi...

Ne var bunda!...

Yalan mı?

Yazdığım yazının, Bay Aydıntepe’yi bu kadar hoplatacağını bilemezdim…

Aydıntepe, peşi sıra bir yaz daha kaleme aldı…

Ünal Ozan’a methiyeler düzdüğü yazısını şu sövgüyle noktalamış:

Taşıdığı ‘Adapazarı sevdası’ nedeniyle Ünal Ozan’ı bu halk iki kere yerel iktidara taşıdı. Ancak etrafındaki sülükler,, ne yazık ki onu koltuğundan edecek çirkinlikler sergiledi. Onlar bugün dahi, o unutulmaz belediye başkanı Ünal Ozan’ın üzerinden prim yapmaya kalkıyorlar…”

***

Orada dur Zeki Aydıntepe…

Bana sövebilirsin, hiç önemli değil, cevabını alırsın; ama, anısını saygı ve onurla koruduğumuz o güzelim insan Ünal Ozan üzerinden sana bu kurnazlığı yaptırmayız.

Cambazhane İbiş’liğini bırak…

Kancık yollara sapma…

Doğrudan gel…

Düşünceyle gel…

Adlı adımca gel…

Korkma, bize düşünceye düşünceyle karşılık verme öğretildi; üstü kapalı laf atmam, kalemimi apış aralarında gezdirmem…

Seni geçmişine, İstanbul İstiklal Caddesi’ne, Pürtelaş’a, Sormagir Sokağa götürmem…