Vefatının üzerinden tam 23 yıl geçse de özellikle bizim kuşak “8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı” hala “rahmet” ve “minnetle” anıyor.
Bilen bilmeyen sağlığında “Turgut Özal” ile ilgili ipe sapa gelmeyen bir sürü iftira ortaya atmıştı ama vatandaşın gözünde O bambaşka biriydi.
Atılan onca çamura rağmen “TurgutÖzal” vatandaşın sevgisini kazanan nadir liderlerden biri oldu…
Rahmetli “Turgut Özal” ile ilgili bugün bile hala çok şey yazılıp çizilse de beni en çok etkileyen “Fatih Altaylı’nın” 12.02.2007 tarihli yazısı olmuştur.
Rahmetli “Turgut Özal’ın” Türkî Cumhuriyetlerine ve “Adriyatik’ten, Çin Seddi’ne” sözünün ne anlama geldiğini anlamak açısından nefis bir yazı olmuştu.
Bugün “Turgut Özal’ı” daha iyi anlayabilmek için “Fatih Altaylı’nın” 12.02.2007 tarihli o yazısından bir bölümü sizlerle paylaşmak istiyorum…;
“Özal Cumhurbaşkanı iken Azerbaycan’a gitti. Uçak indiğinde Bakü Havaalanı’nda ciddi bir kalabalık vardı. Uçağın merdiveni başında ise Muttalibov bekliyordu.
Eline sarılıp “Hoş geldin ağabey!” demişti. Türk heyeti ile soydaşlar arasında sarılıp kucaklaşmalar oluyordu. Gözyaşları “Hoş gelmişsen” çığlıklarına karışıyordu.
Halk sokağa çıkmış, yol boyunca Özal’ın arabasını alkışlıyordu. Ertesi gün Özal, Özel Kalem Müdürü Feyzi İşbaşaran’ı çağırdı. Masadaki zarfı gösterdi ve şöyle dedi…;
Elçibey’in yerini öğrendik. Şu zarfta 50 bin dolar var. Bunu ona götüreceksiniz. Benim de selâmımı söyleyeceksiniz.
Ama efendim. KGB takipte. Bu parayla bizi yakalarlarsa, hele Elçibey’e götürdüğüm anlaşılırsa ne olur?
Ne olacak, siz de onunla kalırsınız o olur.
Ve arkalarındaki KGB ajanlarıyla birlikte ara sokaklardan ilerleyen bir araçtaki Türk heyeti, bir apartmanın önünde durdu. İşbaşaran elinde zarfla apartmana girdi…
Birkaç kat aşağıya bodrum katına geldi. Kapıyı çaldı. Saçı sakalı birbirine karışmış bir adam kapıyı açtı. Ebulfeyz Elçibey. Şaşkındı.
‘Beni Özal gönderdi, bir emanetiniz var.’ Elçibey özel kalem müdürüne sarılıp kucakladı. Ağlıyordu koca adam; “Turgut Abi burada mı?” diye hüngür hüngür ağlıyordu.
İşbaşaran da gözyaşlarını tutamadı, ağlamaya başladı. Ve zarfı bırakıp oradan ayrıldı. Elçibey arkasından bağırıyordu; “Ağabeyime sarıl! Kucakla benim için…!”
Evet, aradan geçen 23 yıla rağmen bu ülke insanı O’nu hiç unutmadı. Sadece bu ülke değil!
O’nun tabiriyle “Adriyatik’ten, Çin Seddi’ne” kadar uzanan bölgede ne kadar “Türk” ve “Müslüman” varsa onlar da “Turgut Özal’ı” hep sevdi. Her zaman da sevecek.
Zira “Turgut Özal’ı anlamak” O’nun “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne” hedefini iyi anlamaktan geçer. Gerisi boş…