Tam 25 yıl olmuş. Hala kendisini rahmet ve minnetle andığımız 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın aramızdan ayrılmasının üzerinden tam çeyrek asır geçmiş.

Nasıl unutulsun ki; rahmetli Özal 12 Eylül 1980 Darbesi’nin ardından “Anavatan Partisi’ni” kurup bu ülkenin ve insanların ufkunu açan bir lider oldu.

Öyle hizmetlere imza atıp, millete kendini öyle sevdirdi ki, O’ndan sonra “Anavatan Partisi’nin” misyonunu üstlenecek bir isim çıkıp yerini dolduramadı…

Tabi Turgut Özal sevgisi öyle kendiliğinden olmadı. Bir kere o halk adamıydı. Devlet ile vatandaş arasındaki dengeyi halkının lehine değiştirmek için elinden geleni yaptı.

Yola “Halka hizmet Hakka hizmettir” parolasıyla çıktı ve birbiriyle kavgalı olan “dört eğilimi” birleştirdi.

Sonra da “halkın devlet için değil, devletin halk için var olduğu” bir sistemi Türkiye’ye yerleştirmeye çalıştı…

En önemlisi de “Turgut Özal” demokrasiye önem veren ve demokrasinin her ne şart altında olursa olsun yaşatılması gerektiğine inanan bir insandı.

Gerek Başbakanlık, gerekse Cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemlerde sürekli olarak fikir, din ve vicdan özgürlüğünden yana oldu.

Zira hür düşünce, din ve vicdan hürriyeti ile serbest ekonomi ilkelerine sahip çıkılmasının demokrasinin vazgeçilmez temel ilkeleri olduğunu biliyordu…

Evet, Turgut Özal’ın 1993 yılında vefatının ardından Türkiye tam anlamıyla bir “kaosun” içine girdi. Ülke “koalisyon hükümetlerince” yönetilmeye başladı.

Bankalar “hortumlanıp” vatandaşın cebindeki para resmen “gasp” edildi. Ülkeyi yönetenler işçi ve memurun maaşını ödeyebilmek için kapı, kapı para dilenmeye başladı.

En kötüsü de “28 Şubat” gibi bir bela inanan insanların üzerine çöktü. Mağdur edilenler ve bu yüzden “intihar” edenler bile oldu. Aileler parçalandı…

Tam da karamsarlığa kapılıp Özal’ın ardından; “bu ülkeye böyle bir lider gelmez” diye düşünürken, “Recep Tayyip Erdoğan” diye bir isim çıktı.

“AK Parti’yi” kurup, sağlıktan yollara, ülkeyi bugüne kadar başarıyla yönetti. Ülke “IMF” gibi bir sülükten kurtuldu.

En önemlisi de devlete sızan “FETÖ” terör örgütünün üzerine cesaret ve kararlılıkla gitti. Bu kararlılık ve milletin feraseti “15 Temmuz” gibi bir “hainliği” de bertaraf etti…

Netice itibariyle rahmetli Turgut Özal’ın Türkiye’yi sil baştan imar etme çabası, Recep Tayyip Erdoğan ile zirve yaptı.

AK Parti iktidarı ile ülke her alanda Cumhuriyet tarihi boyunca görmediği yatırım ve hizmetlere sahne oldu. Türkiye dünyanın gıpta ettiği bir ülke konumuna geldi.

Kısacası “Turgut Özal ve Erdoğan dönemi” Türkiye’nin dönüm noktalarıdır. Allah Turgut Özal’a gani, gani rahmet eylesin. “Erdoğan’a” da gayret kuvvet versin. Amin…