Cumhurbaşkanlığı yapmak meslek değildir...

Milletvekilliği yapmak meslek değildir...

Bakanlık yapmak da meslek değildir...

Dolayısıyla siyasetle uğraşmak da meslek değildir...

Bugünkü konumuz siyasetin dili ile kavramları ve yönetilmeye aday kurumlardır...

Siyaset biliminin merkezi kavramıdır. Egemenlik ve meşruluk iktidarın sıfatlarındandır…

Genel anlamda bir bireyin yahut bireyler topluluğunun kendi istekleri doğrultusunda, rızaları olup olmadığına bakmaksızın diğer insanların davranışlarını etkileyebilme, yönlendirebilme veya denetleyebilmesi; toplumu yönetme, yönlendirme gücü, bu gücü elinde bulunduran otorite, ilişki veya organ anlamına gelmektedir…

Max Weber’e göre iktidar, bir toplumsal ilişkide, bir kişi ya da grubun kendi iradesini, dirençleri aşıp yerine getirme olanağıdır. Yani iktidar bir toplumsal ilişki, sosyal yaşam düzleminde var olur...

Bir etkileme, belirleme becerisi olarak iktidarın farklı yüzleri, boyutları ortaya çıkar. İktidar bazen karar verme, gündem belirleme, gündemi saptırma becerisi olabileceği gibi bazen de hegemonik (ikna ederek, bilinç inşa ederek -A. Gramsci) tarzda başkalarının düşüncelerini, isteklerini veya ihtiyaçlarını belirleme (S. Lukes) şeklinde ortaya çıkabilir...

Bu açıdan propaganda, ideoloji aşılama, psikolojik kontrol gibi uygulamalar da iktidarla ilgilidir. İktidar gündemi belirleyerek, tartışmaları sınırlandırarak, hakikatin ne olduğunu belirleyerek, ıslah ederek, normalleştirerek, bilgiyle birleşerek (M. Foucault) istenilen kararların çıkmasını sağlayarak işleyebilir...

Michel Foucault’nun ifadesiyle iktidar, ‘şebeke, ağ benzeri bir örgüt aracılığıyla’ işler. İktidar tek merkezli değildir. Bu şebekenin, ağın bir tarafında bilgi, diğer tarafında bilim, cinsellik, ekonomi, din vs. olabilir...

F. Nietzsche, tüm yaşamın aslında iktidarın artırılmasına yönelik bir çaba olduğunu belirtir (Güç İstenci)...

Her toplumsal oluşum kendine özgü bir siyasal sistem (rejim) geliştirir. Bu siyasal sistem aynı zamanda toplumsal düzeni tesis edecek ve işletecek iktidarı elde etme mekanizmalarının neler olduğu ve iktidarın nasıl işletileceğini belirleyen iktidar yapıları oluşturur...

İktidarın Kaynakları ve Teknikleri

Başkalarının davranışlarını etkileyebilme gücüne sahip olmak, bazı araçlara ve farklılıklara sahip olmayı gerektirir. Bir iktidar ilişkisi servete, konuma, bilgiye, karizmaya dayanabilir ya da sadece otoriteden kaynaklanabilir…

Toplumsal düzlemde işleyen iktidarın kaynağı fiziksel, ekonomik veya sembolik olabilir.

Fiziksel Kaynak

Denetim kurmanın en önemli aracı kuvvet kullanımıdır. Kuvvet kullanımı, maddi (asker, polis vs.) veya gayrı maddi (tehdit, caydırma, korkutma vs.) olabilir. Kuvvet kullanımı meşru veya yasa dışı olabilir. Zor kullanma iktidar ilişkilerinin en görünür özelliklerinden biridir. Şiddet araçları üzerindeki denetim ve kuvvet kullanma keyfiyeti iktidarın temel niteliğidir. Bu nitelik var olmadan hiç bir devlet ayakta kalamaz…

Ekonomik Kaynak

İktidarın en önemli ikinci ayağıdır ekonomi (para/ekonomi + silah/güç = iktidar).

Ekonomik kaynaklara sahip olanlar, bu kaynağa dayanarak iktidarı elde edip bu konumlarını devam ettirirler. İktidarı elde etmek için sahip oldukları ekonomik kaynakları dağıtma ve belli kişi ya da grupları yararlandırma yoluna gidebilirler…

Sembolik Kaynak

Bu kaynak, itibar kazandıran bir kaynaktır ve iktidar ilişkisini meşrulukla bezeyerek otoriteye dönüşmesini sağlar. Sembolik kaynaklar kapsamındaki teknikler arasında propaganda, endoktrinasyon (fikir aşılama) ve yönlendirme (manipülasyon) yer alır...

Meşruluk niteliğini kazanan iktidar ilişkisi uzun süre ayakta kalabilir. Bu yüzden tüm iktidarlar meşru olduklarına dair bir kanaat oluşturma çabasına girerler ve sembolik kaynakları kullanırlar…

Zor Kullanma ve Otorite

İktidar ilişkileri ekonomik ve fiziksel kaynağa dayalı olduğunda ilişki cebir yani zor kullanma görünümünde ortaya çıkar. Zor kullanma biçimindeki iktidar en görünür, en sonuç alıcı ama aynı zamanda en riskli ve en pahalı iktidar ilişkisidir...

Otorite ise bir zorlama veya manipülasyondan ziyade kabul görmüş itaat yükümlülüğüne dayanır. Otorite ilişkisi kaba kuvvete dayanmaz. İtaat adeta kendiliğindendir...

Sosyal İktidar

Bir şeyleri yapma iktidarından çok, bir şeyler üzerindeki iktidara odaklanıldığında, belli birey veya grupların kendi iradelerini diğerlerine dayatmasının bir sonucu olarak sosyal iktidar ortaya çıkar…

Toplumsal iktidarın üç biçimi vardır. Bunlar: (1) Ekonomik iktidar: Nadir olan mal ve kaynakları elde tutup diğerlerinin emek gücüne sahip olmak, (2) İdeolojik iktidar: Bir otorite tarafından desteklenen belirlenmiş bir yapıya ait fikirleri ve inançları elde tutmak, (3) Siyasal iktidar: Fiziksel zor kullanmayı mümkün kılan bir takım donanımlara sahip olma ile temellenmiş yetki…

İktidarın işlediği iki ana düzlemden bahsedilebilir: Siyasal iktidarın da yer aldığı kurumsal olarak işleyen yapısal iktidar (örneğin, devlet-yurttaş ilişkisi) ve kişiler arası ilişkiler üzerinden işleyen mikro-iktidar (örneğin, öğretmen-öğrenci ilişkisi)…

Siyaset sosyolojisi kapsamında, iktidarın sosyal hayatta işleyişi, paylaşımı ve dağılımı konusunda, dört ana yaklaşım vardır. Bunlar: korporatizm, Marksizm, elitizm ve demokratik çoğulculuktur…

Korporatizm iktidarı, özel sektör (meslek örgütleri) ile devletin işbirliği çerçevesinde ele alır.

Marksizm ise iktidarın, üretim araçlarına sahip olan yönetici sınıfın elinde yoğunlaştığını öne sürer…

Elitistlere göre İktidarın toplumda eşitsiz paylaşılması evrensel bir gerçekliktir. İyi örgütlenmiş azınlık her zaman örgütsüz yığınlara hükmeder...

Mills’in araştırmalarına göre tüm yönetimler kaçınılmaz olarak oligarşik (azınlığın iktidarı) niteliktedir. Bu durum elitistler tarafından ‘oligarşinin tunç kanunu’ (Michels) biçiminde ifade edilir…

Klasik Elit Teorileri

Toplumun küçük bir azınlık tarafından yönetilmesi ilkesi ilk olarak Platonve Aristoteles’te karşımıza çıkar. Modern dönemdeki en önemli temsilcileri G. Mosca, V. Pareto, R. Michels ve C. W. Mills’dir...

Mosca’ya göre tüm toplumlar, yöneten ve yönetilen olarak iki sınıfa ayrılır.İyi örgütlenmiş seçkin azınlıklar, örgütsüz yığınlara her zaman hükmederler...

Mosca, küçük bir azınlığın çoğunluğa hükmetmesini, bu azınlığın iyi örgütlenmesine bağlar. Yönetilen çoğunluk ise örgütsüz, dağınık ve kendi içinde çelişkilerle dolu bir gruptur. Seçkinlerin zekâ, servet, itibar, soyluluk gibi üstünlükleri olduğu varsayılır. Bu üstünlükleri olmasa bile, sanki öyleymiş gibi toplumu inandırırlar…

Elitizm kavramını siyaset literatürüne kazandıran düşünür Pareto’dur. Pareto’ya göre özellikle zekâ, çalışkanlık ve beceri gibi özellikler açısından toplum elit ve elit olmayan diye iki sınıftan oluşur. Pareto, elit gruplarının kapalı olmadığını, açık olduğunu hatta olması gerektiğini belirtmiştir; eski elitin yerini yeniler alır yani “elit dolaşımı- devri daimi” vardır... Bu dolaşım, toplumsal patlamaları engelleme işleviyle adeta düzenin sigortasıdır. Gönüllü olmayan değişim, zorla ya da devrimle değişime yol açar…

Roberto Michels de seçkin azınlık yönetiminin kaçınılmazlığını vurgular…

Ona göre kitleler yönetme becerisinden uzaktırlar (gündelik işleri bile onları yönetimden uzak tutmak için yeterli bir engeldir) bu nedenle de yönetilme ihtiyacı duyarlar...

Demokratik Elit Teorileri

Elitizm genel kabul görmekle beraber bu çatı altında demokrasinin nasıl tesis edileceği önemli bir sorun olarak karşımıza çıkar...

H. Laswell’e göre, demokrasilerde, seçkin bir azınlık da olsa siyasal iktidarı ellerinde tutanlar seçimle işbaşına gelirler ve yönetilen halk yığınları yönetenleri denetlerler...

R. Aron, ekonomik güce sahip sınıfın kendileriyle ilgili kararları etkileyebileceğini ama tüm siyasal sürece hükmedemeyeceklerini iddia eder. Ona göre çok partili demokratik sistemler, rekabetçi doğalarıyla yönetici eliti sürekli yenileyip değiştirebilir…

R. Dahl’in poliarşi (çoğulculuk) yaklaşımına göre iktidar, birbirleriyle rekabet hâlindeki çoğul seçkin grupları tarafından paylaşılır ve bu çoğulluk, oligarşinin demokrasiyle uyumlu olmasını sağlar. Sonuçta iktidar, çıkarlar ittifakını temsil eden bu rakip ve gönüllü gruplar tarafından kullanılır. İktidarın işleyişinin ana belirleyicisi, sosyal gruplar arasındaki bu rekabettir...

Siyasal İktidar ve Ayırt Edici Özellikleri

İktidarın ilişkisel niteliği çerçevesinde toplumsal ilişkilerin tümünü kapsayan iktidar ilişkilerinden (baba/oğul, doktor/hasta) bahsedebilmek mümkündür.

Siyasal iktidar ise en genel anlamda “toplum adına bağlayıcı karar alma ve bunları uygulama gücü” şeklinde tanımlanır...

Siyasal iktidarın kapsayıcılık, üstünlük ve zor kullanma tekeli gibi birtakım ayırt edici özellikleri vardır…

(1) Siyasal İktidarın Kapsayıcılığı: Siyasal iktidar ülke sınırları içindeki tüm birey, grup ve kurumlar üzerinde bir güce, yaptırıma sahiptir…

(2) Siyasal İktidarın Üstünlüğü: Siyasal iktidar, başka hiçbir merciden emir almaz, başka hiçbir iktidarın altında yer almaz. Üstünlük özelliği ile siyasal iktidar, ülke çapında bürokratik olarak örgütlenir ve tüm kişi ve grupları bağlayıcı kararlar verir...

(3) Siyasal İktidarın Zor Kullanma Tekeli: Siyasal iktidarı kullanan devlet dışındaki hiç kimse ceza veremez. Weber, siyasal iktidarın bu özelliğini, modern devleti oluşturan ana öğelerden biri olarak görmektedir. Suçları ve cezaları siyasal iktidar belirler...

Sağlıcakla kalın…