Şiddet; bireye yöneltilen fiziksel, ekonomik, psikolojik, sözel, cinsel davranışlarla onu bir şeye zorlama, tehdit etme veya onu aşağılamadır.

Şiddet çeşitli tür ve boyutlarda kendini gösterir.

Alay etme, isim takma, yıkıcı eleştiriler, suçlamalar sözel şiddet içinde değerlendirilir.

Belki de “bildiğimiz tek psikolojik şiddet küsmek” iken... 

Yine baskı uygulamak, gözdağı vermek, kıskançlık da psikolojik şiddet kapsamındadır.

Ancak hangi şiddet türünden söz edersek edelim, şiddetin temelinde mutlaka egemenlik kurma isteği yer alır.

Şiddet duygusu ile hareket etmede amaç; karşıdakini(şiddet gören) korkutmak, sindirmek, yönetmek, sömürmek ve onu kendi sosyal varlığı için bir tehdit olmaktan çıkarmaktır.

Belirtilmelidir ki; şiddet algısı toplumlara ve zamana göre farklılık gösterir. Buna bağlı olarak; şiddete başvurma sebepleri de toplumlara, zamana ve dolayısıyla politik etkenlere göre farklılık arz edecektir.

Aslında her gün tanık olduğumuz yahut doğrudan içinde bulunduğumuz bir olgudan söz etmekteyiz.

Dolayısıyla, Konuya ilişkin hukuki düzenlemeler titizlikle yapılmalıdır.

Tahminimiz odur ki, 

Bu düzenlemeler maddi şiddete ilişkin olacaktır.

Oysa…

Manevi şiddetin maddi şiddet kadar önemlidir ve maddi şiddet gibi gözle görülmeyip, çoğu zaman tıbbi raporlarla da ispatlanamayan sonuçları vardır.

Küfür,

Hakaret,

Aşağılama,

Simgeleştirme,

Çarpıtma ve genellemeleri manevi şiddet kapsamında değerlendiriyoruz

Ve aynı zamanda birer nefret söylemi olarak dikkate alıyoruz. 

Örneğin;

“Kanı bozuk”, 

“Annesi Rum zaten”,

“Ermeniye bak!”,

“Yunan küstahlığı” gibi ifadelerle aşağılama, hakaret, simgeleştirme ve genelleme yapılıp nefret söyleminin manevi şiddet boyutunda ortaya konulduğu görülmektedir…

Sonuç olarak; insanca yaşamak ve insanlık onuru için yaşamın tüm renklerine sahip çıkıp onları korumak;  şiddetin değil,  daha az nefretin  ve daha çok sevginin topluma yansıması olacaktır. (G.Yardımcı)

Sağlıcakla kalın…