“Kendi içinde bir evin yoksa, hiçbir yerde huzur bulamazsın.”
NİETZSCHE!

Ve ben, yuvamı kalbimin derinliklerinde kurdum.
Çünkü dünya, önce kendini sevebilenlerin ışığında güzelleşir.

Bir damla yürek, engin bir okyanusa dönüşür;
taşar, çoğalır, etrafına umut saçar.
Kendini sevmeyen, başkasına hayat veremez.
Oysa ben, kusurlarımla, yaralarımla,
yanlışlarımla ve doğrularımla
bu kadını seviyorum.
Koşulsuz, şartsız,
biraz delice, biraz narsizme yakın,
ama özünde tertemiz, hakiki bir sevda ile.

Çocuklarım bazen gülümser bana,
“Bak işte, annem kendini seviyor.” dercesine…
Oysa bilmezler ki,
kendini sevmek en çok da onlara duyduğum sevgiyi büyütür.

Hayat, sevmeyi bilenin ellerinde yeniden şekillenir.
Gidenlere “elveda”, gelenlere “hoş geldin” diyebilmek,
yıkıntılardan bile ışık devşirebilmek,
işte yaşamın dokusunu ören sırdır.

Gökyüzü mavisini sudan alır,
ben yüreğimdeki damladan…
Her damla, yeni bir deniz olur,
her deniz, sonsuzluğa açılır.

Ve sonunda anlarım ki:
Kendini sevmek, yalnızca bir başlangıç değildir;
evrenin tüm sevgilerinin kapısını aralayan
ilk ve en kutsal anahtardır.