“Ezan” namaz vaktinin geldiğini duyurmak ve Müslümanları namaz kılmaya davet etmek için okunur.

Müezzin eskiden yüksekçe bir yere, günümüzde de minareye çıkar ve yüksek bir sesle “ezan” okur.

İslamiyet’in kurulduğu günden bugüne bu böyle olmuştur.

Nitekim Nizam-ı Âlem de öyle kurulmuş ki, zaman farkı nedeniyle dünya üzerinden “ezan” sesi hiç eksik olmaz.

Gök kubbede beş vakit “ezan” sesi her daim yerini alır…!

***

“Ezan” çeşitli makamlarda okunur.

Her vakit “ezanın” kendine has bir makamı vardır.

Buna bir de müezzin efendinin sesi eklenince okunan “ezanı” dinlerken adeta kendinizde geçersiniz.

Tüyleriniz “diken, diken” olur.

Nasibi olan “gayrimüslim” bile “ezan” sesinden etkilenip Müslüman olur…!

***

Maalesef son zamanlarda “ezanların da” tadı kaçtı.

Daha doğrusu tadını kaçırdılar.

Tutturdular bir merkezi sistem diye garip bir uygulama.

Yüzlerine gözlerine bulaştırdılar.

Güya tek bir merkezden “hoparlör” sistemiyle bütün camilerde sesi güzel bir müezzin tarafından aynı anda “ezan” okunacak.

Gelin görün ki o sistem uzunca bir süredir bozuk.

Ramazan geldi geçiyor hala da bu arıza giderilemedi…!

***

Mesela geçen sabah “sahur” vakti top atıldı.

Bekliyoruz ezan okunsun diye.

Neredeyse 3-5 dakika geçti “tık” yok.

Merkezi sistem yine arızada!

Neyse ki camilerdeki müezzinler merkezi sistemin çalışmadığının farkına vardı da her camiden ayrı ayrı “ezan” sesi yükseldi…!

***

Aslına bakarsanız şu merkezi sistem ile “ezan” okunmasına oldum olası karşıyım.

Zaten doğru da değil.

Doğru olan her camide müezzinin minareye çıkıp “ezanı” okumasıdır.

Hatta mümkünse “hoparlör” bile kullanmadan kendi sesini kullanmalıdır.

Zira şu adı merkezi sistem midir nedir, bazen öyle fena ses veriyor ki, okunan “ezan” bile anlaşılmıyor.

Hele merkezi sistemin sık sık arızalanarak birçok “ezanın” yarıda kalması hiç hoş olmuyor.

Bazen de arızalar yüzünden “ezan” hiç başlayamıyor.

Böyle iş mi olur…?

***

Kimi zaman da öyle müezzinlere “ezan” okutuyorlar ki Allah selamet versin!

Mübarek sanki bağırıp çağırıyor.

Ses zaten yok.

Makam desen hak getire.

Hele “ezan” okurken sesi detone olanı hiç söylemiyorum.

Onlar tam bir facia.

Nasipli olanlar “ezan” sesinden etkilenip Müslüman olurken, biz böyle müezzinler yüzünden Maazallah dinden çıkacağız…!

**

Yahu “ezan” dediğiniz insanı aşka getirir.

İçimiz “kıpır, kıpır” olur.

İçimizden bir şeyler kopar gider.

Tutturmuşlar bir merkezi sistem, insanı “ezandan” mahrum ediyorlar.

İyisi mi gelin siz vazgeçin bu inattan.

Eskiden odluğu gibi müezzinler çıksın minareye.

Yanık sesleriyle “mikrofonsuz” okusunlar “ezanları.”

Gönlümüzün, ruhumuzun “pası” silinsin.

“Sahibinin sesi” olsun.

Mıknatısların titreşiminden çıkan “mekanik” sesler olmasın.

Sonra müezzinlerin görevi ne…?

***

Tak “flaş belleği” bilgisayara.

Seç makamı.

Ver “hoparlöre” sesi.

Daha önce bilgisayara kaydedilmiş “ezanı” merkezi sistem üzerinden millete dinlet.

Al sana “ezan.”

Ayıptır.

Günahtır ya…

***

Doğrusu çocukluğumuzda minarelerden yalın ses okunan o “ezanları” çok özledim.

İyisi mi gelin vazgeçin şu merkezi sistem ile “ezan” okuma sevdasından.

Bize “Ezanlarımızı” geri verin.

Şöyle beş vakit “ezan” dinlemenin “hazzına” varalım.

Milletin sizden istediği ve beklediği de bu.

Bilginiz olsun…!