Uzun zamandır köşeme almayı düşünüyordum ama fırsat olmadı. Bayram dönüşü siyasi arena hızlanmadan bu yazıyı sizlerle paylaşayım istedim.

Zira “medyadetay.com’un” sürekli takipçisi Aysun Hanım’ın tam da, “doktor-ilaç” polemiğinin yaşandığı sırada kaleme alıp gönderdiği bu yazı çok hoşuma gitmişti.

Belki bir daha fırsat bulamayabilirim diye gecikmeli de olsa Aysun Hanım’ın sizin de beğeneceğinizi tahmin ettiğim yazısını köşeme aldım. İşte o yazı…;

“Doktorlar ilaçları ne kadar tanıyor?  Birçoğu tanımaz elbet ilaçları da, acil bir hasta gelse nasıl müdahale edeceğini de bilmez.

Yalnızca fakültede öğrendikleridir akılda kalan. E bilgiler de yenileniyor, teknoloji ve bilimsel araştırmalar sürekli gelişiyor ve güncele ayak uydurmak gerekiyor.

Bunun için de mesleğini yapmalı insan. Öğrendiklerini unutmamak, gelişmeleri takip edip uygulamak için…

Şimdi asıl sorunun cevabına gelelim; Doktorlar ilaçları ne kadar tanıyor? Fazla tanımıyorlar, ilaçları da tanımak istemiyorlar; hasta bakmak da galiba!

Okulu bitirir bitirmez mesleklerini yapmak, sağlık ocakları, hastanelerde kendilerini geliştirmek yerine toplum sağlığı, halk sağlığı ve sağlık müdürlüklerinde imza atıyor.

Bürokrat oluyor çoğu! Daha nereye imza atacağını bile öğrenmeden çok ciddi yazılara imza atmak zorunda kalıyor…

Oysa müdür olmak, müdür yardımcısı olmak, şube müdürü olmak önce saha tecrübesi edinmek gerektirmez mi?

Gencecik doktorların idari kadrolara getirilip, hiç hastanede çalışmadan hastanede çalışan ya da birinci basamaktaki doktoru, sağlık çalışanını denetlemesi ne kadar doğru?

Önce kendi mesleklerinde tecrübeleri edinerek idari kadrolara gelseler daha fazla faydalı olmazlar mı…?

Havalarından da geçilmiyor! Öyle ki; kendilerinden on belki yirmi yaş büyük çalışanlarına adlarıyla hitap edecek kadar da seviyesizleşiyor iletişim!

Yani diyor ki, ben senden üstünüm o yüzden de sana Ayşe, Emine, Ahmet, Hasan derim; ağabey, abla demesin elbet fakat hanım, bey bu hitaplar nerede kaldı?

Tabi müdürlüklerde masa başında çalışabilmek ve o görevlere getirilmek için başka eforlar sarf ediliyor…

Hasta bakmak için tıp fakültesinde okuyup sonra masa başına oturabilmenin yolu da nerelerden geçiyor?

Bunu tahmin etmek çok zor değil. Siyaset her şeyin üstesinden geliyor.  Ama şunu da unutmamak gerek; ‘insanlar buğday başakları gibidir.’

Olgunlaşmış buğdaylar başakların içi dolu olduğu için yere bakar, başları eğiktir; olgunlaşmamış olanlar ise içleri boş olduğundan göğe bakar, başları hep diktir…”