Türkiye’nin yoğun gündemi arasında Kurban Bayramı arifesine geldiğimizin bile farkına varamadık.

Daha doğrusu eski bayramlarda olduğu gibi “bugün arife” deyip sevincini ve verdiği huzurun tadını hissedemedik.

Gündelik kuru telaşımız arasında Türkiye’nin yoğun gündemi ile dertlenirken bir de baktık ki Kurban Bayramı gelmiş…

Evet, bugün arife! Yarın da Kurban Bayramı’nın birinci günü. Dolayısıyla bayram süresince sizlerle birlikte olamayacağız.

Fırsat bu fırsat Kurban Bayramı süresince biraz olsun bizler de günlük yoğunluğu bir yana bırakıp biraz dinlenelim. Zira Bayramdan sonra hareketli bir gündem bizi bekliyor.

Yunun şurasında seçime bir şey kalmadı. Bayram sonu ortalık hareketlenmeye başlar. Ağzım burnum derken bir de bakmışız önümüze sandık konmuş…

Dolayısıyla Kurban Bayramı arifesinde sizlere siyasetten ve günlük olaylardan uzak bir yazı yazmak istedim.

Her dini bayramı adeta bir tatil olarak görenlere şöyle okkalı bir iki laf edeyim de içim rahatlasın diye düşündüm. Sonra da “eden bulur” deyip vazgeçtim.

Nitekim zaman öyle hızlı akıp gidiyor ki, bugün bayramlarda bizi bekleyenler gibi yarın bizlerin de birilerini bekleyeceğimiz aklıma geldi…

Aslına bakarsanız, bu duyguyu kılınan her “bayram namazı” sonrası, yaşça bizden hayli büyük olanlar imamla birlikte saf tutup cemaatle bayramlaşırken yaşarım.

Zira eskiden aralarında rahmetli babamın da bulunduğu mahallenin büyükleri mihrabın önünde toplanır bizler de teker teker ellerini öperdik.

Sırayla el öptüğümüz büyüklerimizden hayır dua alıp evin yolunu tutardık. Bizim için bayram işte o andan itibaren başlardı…

Maalesef bugün bakıyorum da artık o saflarda babam dâhil mahallemizin tanıdık büyükleri kalmadı. Onların yerini saflarda bizler aldık.

Eskiden “bayram namazı” sonrasında biz büyüklerin ellerini öperken, şimdilerde bizim ellerimiz öpülmeye başlandı.

Ne çabuk sıra bize geldi, ne zaman her bayram camide saf tutan ve ellerini öptüğümüz o büyükler aramızdan ayrıldı? Sanki hiç yaşamamışlar gibi…

Hala işin farkında değiliz ama önce baba, sonra anne, arkasından eş dost arkadaş derken “zincirin halkaları” yavaş, yavaş eksiliyor.

Gelin yarın çok geç olmadan bu “yalan dünyanın, sahte nimetleri” için yolumuzu gözleyenleri ihmal etmeyelim.

Eskiden olduğu gibi “adı bayram” olan her günü sevdiklerimizle birlikte geçirelim. Vakit daralıyor. Yarın “keşke” dememek için bayramlarda sevdiklerimize koşalım…