Fırınlarda başlatılan “askıda ekmek” uygulaması iyi tuttu.

Hemen hemen her ekmek fırınında bu uygulama var.

İnsanlar evlerine ekmek alırken duruma göre “askıda ekmek” uygulaması için bir veya birkaç tane ekmeğin bedelini ödüyor.

İhtiyacı olanlar da bu fırınlardan ekmeği herhangi bir ücret ödemeden alabiliyor…!

***

Son zamanlarda bu uygulama diğer alanlara da kaydı.

Mesela bir ara “askıda giysi” uygulaması vardı.

Şehrin belirli noktalarına insanlar ihtiyaç fazlası giysilerini temizler paklar sonra da götürür o bölgelere asardı.

İhtiyacı olanlar da bu giysileri alır kullanırdı.

Bildiğim kadarıyla da bu uygulama hali hazırda devam ediyor…!

***

Şimdi de bir market sahibi “askıda meyve ve sebze” uygulamasını başlattı.

Marketin bir bölümüne çeşitli meyve ve sebzelerin bulunduğu stant açtı.

Kısa zamanda da bu uygulama ilgi gördü.

Markete alış verişe gelen vatandaş evine aldığı meyve ve sebzenin bir bölümünü bu standa bırakmaya başladı…!

***

Aslında bu uygulama bütün marketlere örnek olabilir.

Zira market sahibinin bu konuda yaptığı çok da fazla bir şey yok.

Market sahibinin yaptığı tek şey marketin bir köşesine stant açmak!

Gerisi vatandaşa kalıyor.

Bir kilo sebze meyve alırken gönlünden ne koparsa “askıda sebze ve meyve” standı için de alacağını alıyor.

Veya yapılan alış veriş sırasında kasada ödeyeceğiniz rakam küsuratlı mı çıktı?

Para üstü alınmayıp “askıda sebze ve meyve” reyonuna ürün olarak aktarılıyor…!

***

Bu tür yardımlaşmalar gerçekten çok önemli ve anlamlı.

Alan var alamayan var.

Hiç unutmam bir gün yine böyle bir markette meyve reyonunun önünde bir çocuk, annesinin eteğine yapışıp “muz” alması için çekeleyip duruyordu.

Belli ki annenin çocuğuna “muz” alacak parası yoktu.

Dayanamayıp araya girdim ve o çocuğun annesine;

- Hanımefendi şuradan bir kilo “muz” alın.

- Parasını ben ödeyeceğim dedim…!

***

O hanımefendi dönüp bana ne dedi biliyor muzunuz?

- Beyefendi.

- Benim çocuğum bugüne kadar “muz” yemedi.

- Dolayısıyla “muzun” tadını bilmiyor.

- Eğer “muzun” tadını alırsa sürekli ister.

- Ben de kendisine sürekli “muz” alamam.

- O yüzden “muzun” tadını almasın…!

***

Bu diyalog beni çok etkilemişti.

O hanımefendinin bu ifadesi üzerine ısrar edemedim.

Ama içimde de hep bir “ukde” olarak kaldı.

Dolayısıyla nerede ve ne zaman böyle yardımlaşma görsem, karınca kararınca katkı vermeye çalışırım.

Öyle şuralıymış, buralıymış diye de kimseyi “kategorize” etmem.

Ekmek ile başlayıp zamanla çeşitlenen bu tür “askıda” ürünlerin çoğalması temennisiyle…!