Amerika’nın “Kudüs” ile ilgili aldığı karar hepimizin canını fazlasıyla sıktı. Bir Müslüman olarak öyle canım sıkıldı ki bugün içimden hiçbir şey yapmak gelmedi.

Dolayısıyla dün yaptığım tek iş “Kudüs” ile ilgili gelişmeleri izleyip yapılan yorumları takip etmek oldu.

Genelde ülke olarak top yekûn bu karara büyük bir tepki var. Gerçi ancak arada bazı arızalar da çıkmıyor değil…

Aslına bakarsanız özellikle yeni neslin “Kudüs” hakkında çok fazla bilgiye sahip olduğunu söylemek pek mümkün değil.

Biraz daha ileriye gidecek olursak bizim kuşağın da “Kudüs” hakkında yeterince bilgiye sahip olduğunu söyleyemeyiz.

“Kudüs” hakkında bildiğimiz en temel konu “İlk Kıblemiz” olduğudur. Bir de tarihte yapılan “Haçlı Seferleri” ki o da “Hollywood” filmlerinden izlediğimiz kadarıyladır…

Oysa “Kudüs” sadece “İlk Kıblemiz” ve tarihte yaşanan “Haçlı Seferleri” ile sınırlı “kutsal” bir yer asla değildir.

“Kudüs” Selçuklu ve Osmanlının 6-7 asırdır hizmet ve adaleti ile şereflendirdiği önemli bir yerdir.

Bu bakımdan “Kudüs’ü” sadece “İlk Kıblemiz” olan “Mescid-i Aksa’yı” içinde barındıran “kutsal” bir şehir olarak göremeyiz…

Bugün “Kudüs” hakkında Amerika Birleşik Devletleri’nin aldığı karar karşısında ülke olarak tepki koymamız çok önemlidir.

İnşallah Amerika Birleşik Devletleri’nin kararı karşısında “Kudüs” ile ilgili bu birlikteliğimizin devam etmesi en büyük arzumuzdur.

Zira Türkiye dışında hiçbir ülkenin net tavır koyamadığı “Kudüs” davasındaki bu birlikteliğimizin zaman içinde bozulması tek endişemizdir…

Nitekim bugün “Suriye’den, Irak’tan, Filistin’den Türkiye’ye ne?” diyenler yarın da “Kudüs” için aynı şeyi söyler mi diye de düşünmeden edemiyorum.

Hiç şüphesiz diyeceklerdir de! Daha şimdiden sosyal medyada açıkça “Kudüs’ten bize ne?” diyemeseler de üstü kapalı konuyu o noktaya çekmeye çalışanlar vardır.

Bu aklı evvellere rağmen Türkiye tek yürek, yekvücut olarak “Kudüs” konusunda kararlılığını sürdürecektir…

Netice itibariyle, Amerika Birleşik Devletleri’nin aldığı “Kudüs” kararı nedeniyle canımız hem sıkılıyor hem de yanıyor!

Kim bilir bakarsınız bu “şerden” de bir “hayır” çıkar da, “Kudüs” tarihte olduğu gibi yine asıl özgürlüğüne kavuşur.

Zira “Kudüs’e sahip çıkmak” aynı zamanda “dünya barışına” sahip çıkmaktır. Onun için “Kudüs’ten bize ne” gibi bir düşünceyi aklımızın ucundan bile geçiremeyiz…