Hala parlamenter sistemi isteyenler var…

Eğer başkanlık sistemi yerine şu günlerde parlamenter sistem olsaydı, emin olun ülke olarak batmıştık…

İyi ki başkanlık sistemi var…

Bugün yazımda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, dün yaptığı açıklamaya yer vereceğim…

Zira yaptığı açıklamalar çok önemli…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM AK Parti grubunda yaptığı konuşmada şunları söyledi;
“Kurdaki yükselişten, küresel emtiadaki artışlardan kaynaklanan bir pahalıkla karşı karşıyayız. Enflasyonla gelişmiş ülkelerin de boğuştuğu bir gerçektir. Bu süreçte Türkiye üretim ve istihdam gücüyle şoklara karşı dayanıklılığını ispatlamıştır.

TBMM çalışıyor, üretiyor, ülkemize hizmet ediyor. Bu gazi Meclisi ne kadar iyi ve verimli çalıştırırsak milletimizin umutlarını o kadar diri tutarız. Demokrasimizi sürekli geliştirerek, 2053 vizyonumuzun rehberi haline dönüştürmek öncelikli sorumluluğumuzdur.

Seçime artık 15 ay kaldığını dikkate alarak, her anımızı, her günümüzü çok iyi değerlendirmeliyiz. Partimizi sandıktaki 16'ncı zaferine hep birlikte hazırlayacağız.

Bizler kendi şahsi tarihimizde muhalefette verdiğimiz mücadelenin ardından iktidara gelmiş bir kadroyuz. Türkiye'nin talihsizliği uzunca bir süredir bu sıfatları hak edecek bir muhalefet liderliğinden mahrum bulunmasıdır. Karşımızda kendine bile hayrı olmayan bir CHP vardır. Girdiği 16 seçimin tamamında hezimete uğrayan CHP sürekli geriye gitmiştir

Şimdi bu CHP, peşine taktığı bir 28 Şubat ittifakı kurdu. Güya bu ittifakla seçimi kazanarak yönetim sistemini değiştirecek, bölgemizi krizlerden kurtarıp çiçek böcek diyarı haline getirecekler. Karşımızdaki ittifakın ortaya koyduğu fotoğraf bizi motive etmek yerine kah güldürüyor, kah hüzünlendiriyor, kah düşündürüyor.

28 Şubat ittifakının karşı çıktığı hususlara baktığımızda Türkiye'nin kazanımlarından vazgeçeceklerini, sınırötesi harekâtlarını bitireceklerini, bulunduğumuz yerlerden çekileceklerini, ekonomiyi IMF'e teslim edeceklerini, savunma sanayi, nükleer santral gibi büyük yatırımlara kilit vuracaklarını, S400'leri geri vereceklerini, ATAK'ları atacaklarını, yap-işlet-devret projelerini yerle yeksan edeceklerini, bu hizmetleri verenleri pişman edeceklerini; tek parti devri karanlığına döndüreceklerini anlıyoruz.

Bu dev yatırımları yapan müteahhitleri tehdit etmek suretiyle 'sakın ha' diyen bir muhalefet mantığını dünyanın hiçbir yerinde duymadık, görmedik, bilmiyoruz. Enflasyonu nasıl indireceklerini, PKK ve FETÖ ile nasıl mücadele edeceklerine ilişkin bir program göremedik.

Daha cumhurbaşkanı adayını belirleyememiş olanlar doğrudan başbakanlık pazarlığına giriştiler. Sizin yaptığınız bu çalışmanın parlamentoda yeter sayınız var mı? Bu parlamentodan çıkarmanız mümkün mü? Bu ortaoyunu bile karşımızdakilerin milleti nasıl kandırmaya çalıştığına kafidir.

Deseler ki biz bu imkanı ülkemizi her alanda iieri taşımak için kullanacağız, anlayışla karşılar politikalarımızı yarıştırırız. Marmaray'dan İstanbul-İzmir otoyoluna, şehir hastanelerine kadar şahit oluyoruz.

Bizim itirazımız için boş tartışmalarla ülkenin ve dünyanın gerçeklerinden bihaber siyaset müsamereleriyle vakit hebasıdır. Dün Gezi olaylarında 'Ekonomiyi batırın' çağrısı yapanlar bunlardı. Dün vesayetçilerin yanında saf tutan bunlardı. Dün ülkemiz ekonomik tuzaklarla boğuşurken ellerini ovuşturarak emperyalistlerin sözcülüğüne soyunanlar yine bunlardı. Bugün yağ üzerinden ülkenin başına kara bulutlar toplamaya çalışanlar yine bunlar.

Biz eser ve hizmet siyasetinde yarışacak muhalefet arıyoruz. Biz ülkemizi ve milletimizi demokraside ve kalkınmada dünyanın en üst ligine çıkarmakta yarışacak muhalefet istiyoruz. Muhalefetteyken bile ülkenin hiçbir meselesi konusunda somut, akılcı, hesaba dayalı bir teklif ortaya koyamayanlar işbaşına gelince aydınlanma yaşayacak değiller.

CHP dün neyse bugün de odur, yarın da aynısı olacaktır. Milletimiz bu zihniyete ülkeyi asla teslim etmez. Ama sadece böyle söylemek yeterli değil. Milletimize gerçekleri, bugüne kadar yaptığımız hizmetleri sürekli hatırlatmamız gerekiyor. Kimi zaman ciddiye almadığımız, seviyemizi düşürmek istemediğimiz her konunun dönüp dolaşıp ayağımıza dolandığını unutmamalıyız. Her yalanı doğru ile boğmalı, her spekülasyonu anında boşa çıkarmalıyız.

Küresel ve bölgesel gelişmeleri takip ederken milletimizin işini, aşını etkileyen sıkıntıları da ihmal etmiyoruz. Kurdaki yükselişten, küresel emtiadaki artışlardan kaynaklanan bir pahalıkla karşı karşıyayız. Enflasyonla gelişmiş ülkelerin de boğuştuğu bir gerçektir. Bu süreçte Türkiye üretim ve istihdam gücüyle şoklara karşı dayanıklılığını ispatlamıştır.

Küresel tedarik zincirinde görülen aksamalar, salgın nedeniyle görülen belirsizliklere rağmen Türkiye ekonomisi 2021 yılında yüzde 11 ile son 10 yılın en yüksek büyüme rakamına ulaşmıştır. Kişi başına düşen milli gelirimizin döviz kurundaki yükselişe rağmen 900 doların üzerinde artarak 9 bin 539 dolar olarak gerçekleşmesi de önemli bir veridir.

Vatandaşımızın alım gücünü iyileştirmek için çok sayıda adım attık. Geçtiğimiz sene enerji sübvansiyonları için 165 milyar liralık kaynak kullandık. Bu yıl da elektrik ve doğalgazda çok daha yüksek sübvansiyonlarla vatandaşımızı korumayı sürdürüyoruz.

Küresel piyasanın etkisi, gelişmeleri takip ediyoruz. Türkiye, üretim ve istihdam gücüyle şoklara karşı dayanıklılığını bir kez daha ispatlamıştır. Her konuda vatandaşlarımız lehine yapılabilecek ne varsa hayata geçireceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Sondaj gemilerimizi şimdi 5'e çıkarıyoruz. Gıda fiyatlarındaki dalgalanmaları da mercek altına aldık. Her konuda vatandaşımız lehine yapılacak ne varsa hayata geçireceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Kur korumalı mevduata vatandaşımız büyük ilgi gösterdi. Bu hesaplarda biriken tutar 550 milyar lirayı buldu.

Günlük sorunları çözerken geleceğimizi de koruyoruz. Bütçe açığının milli gelire oranını yüzde 3'ün altında yüzde 2,7'de tutmayı başardık. Her geçen ay daha iyi bir görünümle 2023 hedeflerine yürümeye devam edeceğiz.”

Sağlıcakla kalın…