İş adamı ve yazar İzzet Dönmez’in önemli bulduğum bir makalesini aşağıda yayınlıyorum…

“Bazı sağlık sorunları ve iş yoğunluğu nedeniyle bir kaç gündür yazı yazamıyorum.
Yazmak farz oldu artık.
Gezi eylemlerinden itibaren bu ülkede bir dizi senaryo oynandı. Tamamı dış kaynaklı.
Dış destekli olduğu her türlü şüpheden aridir artık.
Ergenekon ve Balyoz operasyonları, Gezi eylemleri, MİT Müsteşarının ifadeye çağrılması, 17/25 Aralık operasyonları, MİT Tırlarının durdurulması olayları.
Hiç bir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde ihanet operasyonlardır.
Benim dahi o günler .....mı acaba dediğim olmuştur..
Artık hiç bir tereddüt kafamda kalmadı.
Fethullah Gülen'in de Amerikan İstihbarat elemanı olduğu konusunda şüphem kalmadı.
Lise öğrencilik yıllarımızda, bazı din adamlarının, bazı müftülerin, bazı tarikat şeyhlerinin, Kuvvayı Milliye aleyhine fetvalar vererek, o fetvaların İngiliz uçakları ile Anadolu’da kasabaların üzerinden atılmasını kafam basmıyordu.
İnanmakta güçlük çekiyordum.
Bir Osmanlı Padişahının (Sultan Reşat), bir Osmanlı Şeyhülislamının (Musa Kazım efendi) mason olmasını da aklım almıyordu.
Bir Osmanlı Kolordusunun, sırf iç siyasi çekişmeler yüzünden, tek kurşun atmadan Selanik'i Yunanlılara terk etmesini kafam almıyordu.
Şimdi artık kafam her şeyi basıyor.
Haini önce dışarda değil, içeride arayacaksın.
Açıkça ifade edeyim ki; Suriye'de bu kadar sayıda lokalize olmuş bir Türkmen varlığından haberim yoktu.
Suriye'de Türkmen varlığından haberim vardı, ancak onların büyük çoğunluğunun baskılar neticesinde asimile edilmiş olacağını düşünüyordum.
Benim bilgim yoktu ama; Türk Devletinin olması gerekiyordu.
Meğerki varmış.
Ve gereğini de yapıyormuş.
Bu tip işler gizli yapılır.
Devlet de gizli yapıyormuş.
Milli çıkarlarımız gereği gizli yapılması gereken işleri, bazı ihanet odakları afişe etti.
Alçakların, kahpelerin önde gidenleri bizi dünyaya afişe etti.
Topal Recep Paşanın torunları da onlara destek verdi.
Resmi Devlet ideolojisine göre; Edirne ile Kars arası hariç başka bir coğrafyada Türk olduğunu iddia etmek suçtu.
İddia edenlerin de tırnakları sökülürdü alimallah.
Bakın şimdi Bayırbucak Türkmenlerine.
Türkçeyi bazılarımızdan daha düzgün konuşuyorlar.
Yazık bize...
90 yılımızı heder etmişiz.
"Korkaklık ve pısırıklık" bizim Milli Devlet Politikamız olmuş.
Terk ederek ihanet ettiğimiz soydaşlarımızın haline bakın şimdi.
Bizi bu hale düşürenler mezarlarında rahat uyumasınlar.
Allah belalarını versin onların.
Acilen ceza yasaları değişsin.
Vatana ihanet kanunu yeniden ve acilen devreye girsin.
MİT Tırlarını durduran hakim, savcı ve askerler acilen yargılanıp, kurşuna dizilsin.
Hem de çok acil.
Paralel ihanetin bütün kalıntıları temizlensin.
"Bu silahlar IŞİD'e gidiyordu" diye bir tarafını yırtan dostlarım.
Sizlere artık dostum demeye bile utanıyorum. 
Artık dostlarım da değilsiniz.
Paralel ihanetin verdiği bilgilerle, yardımın IŞİD'e gittiğini sizler iddia ederken, ben bu sütunlarda feryat ediyordum.
"Bu yardımlar asla IŞİD'e gitmez.
Çünkü IŞİD bir selefi örgüt.
AK Parti'yi günahları kadar sevmezler.
AK Parti hükümeti de onlara asla destek vermez."
Şimdi ne oldu?
Paralel ihanete açıkça destek veren siyasi parti liderleri var bu ülkede.
Onların da hesabı ayrıca görülecektir.
Ahmet Anzavur'ların torunları iş başında.
Ama aziz milletimin yeise kapılmasına hiç gerek yoktur.
Türk Devleti, son üç yüz yıldır ilk defa bu kadar güçlüdür.
Eğer bu coğrafyada sınırlar değişecekse; Türkiye bu coğrafyadan hayli alacaklı.
İran! Ey İran! Ey kahpe İran!
Şimdi Ruslarla birlik oldun; Bayırbucak Türkmenlerine saldırıyorsun ha.
Senin topraklarında 40 milyon Azeri ve Türkmen var.
Hesap yakındır İran.
İslam dini yeryüzüne indikten bugüne kazara İslam'a zerre miktarı faydası olmayan İran.
Bırakın faydayı.
Hayatı boyunca Müslümanların vahdetine ihanet eden İran! Sen. Sen, Acem puştluğunun bedelini en ağır şekilde ödeyeceksin.
Kartlar artık açık oynanıyor.
Allah, milletimizin yardımcısı olsun!”
Sağlıcakla kalın….