Siz hiç “ihanete” uğradınız mı diye sormayacağım! Zira hepimiz hayatımızda en az bir kere “ihanete” uğramışızdır.

Bu “ihanet” bize en yakın aile bireyimizden gelebileceği gibi, çocukluk, okul ve “iş arkadaşımızdan” belki de en masum görünen yanı başımızdaki isimden gelmiştir.

Genelde de “ihanet” size en yakın olduğu bir anda ve hiç ummadığınız bir zamanda ortaya çıkar ve “hain” yapacağını yapar…

“Hainlik” insanların genlerinde vardır. Bu duyguyu bastırmak kolay değildir. Bunun için öncelikle sağlam bir “İslam Ahlakı” şarttır.

Zira yaşanan bütün“ihanetlerin” en büyük sebebi kıskançlık, güç, ihtiras, para, şan,şöhret ve üne kavuşma arzusudur.

Bütün bu özelliklerin kaynağı da “nefistir.” Bize en yakın olan “nefsin” en çok sevdiği haslet de “gurur, kibir, kıskançlık” ve güç, ihtiras, para, şan, şöhrettir…

Dünya tarihine bir bütün olarak baktığımızda insanoğlunun kendisi ve doğaya yaptığı “ihanetlerin” sonu hiç gelmeyecek gibidir.

Amerikalı yazar Mark Twain’in, “Köpeğinizi ne kadar aç bırakırsanız bırakın, elinizi asla ısırmayacaktır” ifadesiyle şu gerçeği ortaya koymuştur;

“Aç gözlülük ve hırs, özellikle de ‘ihanet’ kavramı söz konusu olduğunda, insanoğlu maalesef bir hayvandan bile düşük konuma düşmektedir…”

Maalesef “inanç” ve “itikat” yoksunu günümüz dünyası kendi çıkarları için her şeyi göze almış yoz ve ahlaksız insanlarla doludur.

Bundan dolayıdır ki her yozlaşmış birey içinde yaşadığı topluma olduğu kadar insanlığın bütününe de büyük bir “ihanet” içindedir.

Bu yüzden geçmişten alabildiğimiz en büyük ders kimseye güvenmemektir. Ancak bu duyguyla yaşamak da o kadar kolay değildir…

Bir seçim yapmamız gerekirse, ya insanlara güveneceğiz ya da “ihanete” uğramaya devam edeceğiz. Ya da geçmişten ders alıp biraz daha dikkatli olacağız.

Ancak ne hikmetse geçmişten ders almak yerine ömrü en yakınındakilere “ihanet” etmekle geçenlere yakın durmayı tercih ediyoruz.

İşin tuhafı “ihanete” uğradığımız halde bize “hainlik” yapanlarla beraber olmaya devam edip en büyük “hainliği” kendimize yapıyoruz…

Biliyorum tam da “Ramazan Bayramı” arifesinde; “durup dururken ne alaka?” dediğinizi duyar gibiyim.

Aslında ne kadar da güncel bir konu olduğunu söyleyebilirim. Çok sık karşılaştığımız ve en son da önceki gün Sakarya yeni bir “ihanete” sahne olduğu için yazayım istedim.

Zira dünya var oldukça “hain doğanlar” hep aramızda olacaktır. Ancak “hainlik” edenin “ihanete” uğraması da kaçınılmazdır. Allah bizi “hainlerden” korusun. Âmin…