Gün geçmiyor ki Sakarya’da ki “fahri trafik müfettişlerinden” bir şikâyet gelmesin. Hemen hemen her gün bu şikâyetlere bir yenisi ekleniyor.Gazeteler, “internet haber siteleri” durduk yere canı yanmış vatandaşın şikayetini haber yapıyor ama nafile.Bizim “

Gün geçmiyor ki Sakarya’da ki “fahri trafik müfettişlerinden” bir şikâyet gelmesin. Hemen hemen her gün bu şikâyetlere bir yenisi ekleniyor.

Gazeteler, “internet haber siteleri” durduk yere canı yanmış vatandaşın şikayetini haber yapıyor ama nafile.

Bizim “fahri trafik müfettişleri” yine bildiğini okuyor ve insanlara resmen “acı çektirmeye” devam ediyor. İşin tuhafı yetkililer de bu şikâyetlere kulak vermiyor…

Geçen gün yine böyle canı yanan bir vatandaş sordu, “bu fahri trafik müfettişleri ne iş yapar, işleri güçleri yok mu?” diye.

Vaktiyle bu soruya “bu insanların işleri güçleri olsa veya bugüne kadar bir baltaya sap olabilselerdi bu işlerle uğraşmazlardı” diye bir cevap vermiştim.

Sonra da yakinen tanığım bildiğim bir “fahri trafik müfettişi” arkadaşım bu cevabımdan çok alınmıştı…

Maalesef bugün “fahri trafik müfettişlerinin” insanlara keyfi bir şekilde nasıl “acı çektirdiklerini” gördükçe verdiğim cevabın yetersiz kaldığını düşünüyorum.

Zira düşüncem odur ki, bu “fahri trafik müfettişlerinin” çoğu “işsiz güçsüz” olmakla birlikte toplumda yer bulamamış insanlardan oluşuyor.

Sanki toplumda aradığı saygınlığı bulamamış, hatta çalışma hayatında ne kadar “itilmiş kakılmış” varsa hepsi “fahri trafik müfettişi” olmak için müracaat etmiş.

Bu sadece benim tespitim değil. Toplumun genel kanaati de böyle. İnanmıyorsanız sokağa çıkıp sorun. Kime sorarsanız alacağınız cevap bu profile birebir uyacaktır…

Kimse kusura bakmasın, siz insanlara kestiğiniz “keyfi cezalarla” oturduğu kenti terk edecek kadar “acı çektiriyorsanız” bu işte gerçekten bir sakatlık var demektir.

Hele, kesilen cezalardan büyük bir keyif alıp, yapılan eleştirişler karşısında da “kıs, kıs” gülüp işin dozunu daha da arttırıyorsanız sizin tedaviye ihtiyacınız var demektir.

Zira “başkalarına acı çektirerek zihnen doyum saylayan kimseye” sözlükte ne ad verildiği belli.

Her ne kadar sözlükte başka bir kelime yazsa da, bu tanıma “fahri trafik müfettişleri” birebir uyuyor. En azından bazıları da bu tanımı hak ediyor…

Siz “emniyet kemeri yok” diye iki satır yazı yazıp kimseye ceza kesemezseniz. Eğer kesiyorsanız, bunun “ispatını” da makbuza iliştireceksiniz.

İddia sahibi iddiasını ispatlamakla mükelleftir. Aksi halde “müfteri” durumuna düşersiniz. Bu daha ilkokulda bize öğretilen “en temel hukuk” kuralıdır.

Yani kimseyi sizin ceza yazdığınız saatte “emniyet kemeri taktığını ispata” zorlayamazsınız. Bunun ispatı o cezayı kesen “fahri trafik müfettişine” aittir…

Boşuna dememişler, “evin ‘itilmiş kakılmış’ çocuğuna yetki verirsen önce babasını keser” diye.

Bazıları da o hesap, hasbelkader birileri vermiş yetkiyi, kendilerini “hem savcı, hem de hakim” görüp önüne gelene “acı çektirmek” marifet sayılıyor.

 

Sözüm elbette işini layıkıyla yapan “fahri trafik müfettişlerine” değil. Ama bazı “fahri trafik müfettişlerinin psikolojisi” sözlük tanımına birebir uyuyor…