Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz Salı günü (08 Mayıs 2018) TBMM Ak parti grubunda manifesto niteliğindeki konuşması çok şeyleri anlatıyor. Bu konuşmanın tam metnini aşağıya yayınlıyorum…

Değerli milletvekili arkadaşlarım,

Kıymetli misafirler,

Hanımefendiler, beyefendiler;

Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle, hasretle, muhabbetle selamlıyorum. AK Parti Türkiye Büyük Millet Meclisi Grup Toplantısının partimiz ve ülkemiz için hayırlara vesile olmasını Allah’tan diliyorum. Meclis çalışmalarında başarılı ve verimli bir hafta geçirmenizi temenni ediyorum.

24 Haziran seçimleriyle ilgili seçim takvimi hem Yüksek Seçim Kurulu, hem de kendi partimiz bakımından şu anda işliyor. Cumhurbaşkanı adayları artık büyük ölçüde belli olmuş durumda, milletvekilliği adaylığıyla ilgili süreçler devam ediyor. Adaylarımızın değerlendirmeleri komisyonlarımızda başladı. AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi cumhur ittifakının adayı olarak şahsımızın resmi başvurusunu Yüksek Seçim Kuruluna yapmış bulunuyor. Aynı şekilde ittifak protokolümüz de Yüksek Seçim Kuruluna teslim edildi.

Diğer partilerin bir kısmı milletvekilliği seçimi için ittifak kurmayı başardılar; ama Cumhurbaşkanlığı seçimine her biri kendi adayıyla gidiyor. Elbette her parti kendi cumhurbaşkanı adayını belirleme hakkına sahiptir. Nitekim kimi partiler grup kararıyla veya imza toplamak suretiyle genel başkanlarını cumhurbaşkanı adayı olarak ilan ettiler. Tek bir parti hariç, ana muhalefet partisi genel başkanı her nedense cumhurbaşkanı adayı olmak istemedi. Partisini yönetmek, Türkiye’yi yönetmeye talip olmaktan daha cazip gelmiş olacak ki, bir başka ismi aday olarak öne sürdü.

Bu isim öyle uzun zamandır lafını ettikleri çatı adayı filan da değil. CHP kongrelerinde genel başkanlık için aday olan; ama bir türlü seçilemeyen bir ismi Türkiye’nin cumhurbaşkanlığı için önerdiler. Demek ki ana muhalefet partisinin gözünde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığı cumhurbaşkanlığından daha önemli, daha kritik bir görev. Zaten Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayını tanıtırken ki hali, tavrı, ifadeleri, mimikleri, takdim şekli bu konuya bakışını gayet açık bir şekilde ortaya koyuyor.

Bizim Cumhurbaşkanlığı makamına saygımızın temelinde bu görevi üstlenen kişinin her şeyden önce cumhurun, yani milletin en düzey temsilcisi olması geliyor. Ülkemizi ve milletimizi en üst düzeyde temsil edecek bir makama talip olacak kişinin de herhalde buna uygun bir kişi olması icap eder. CHP kendi cumhurbaşkanı adayları için başarı hikayesinden ekonomi bilmeye kadar pek çok vasıf saymıştı, isim açıklandığında bu adayda belirtilen vasıflar arasında pek ilişki kurabilen çıkmadı.

Sadece bununla kalmadı ana muhalefet partisi, dün 15 milletvekillerini ağlata ağlata başka bir partiye nöbete göndermişlerdi. Şimdi de seçmenlerine başka partilerin cumhurbaşkanı adayları için seçim kurullarında görev çıkartmışlar. Bunu da demokrasiyle açıklıyorlar. Dünyanı hiçbir yerinde siyaset mühendisliği hesapları için milletvekili ve seçmen pazarlamak demokrasinin kuralları içinde yoktur. Korkarım bu işin sonu CHP’nin toptan satışına kadar gider. Her neyse, bu meseleyi daha fazla uzatmak istemiyorum, nasıl olsa CHP seçim kampanyası boyunca bütün bunların hesabını milletimize tek tek verecektir.

Kardeşlerim;

Tabii burada bizim bir sıkıntımız var, seçim kampanyasında CHP’nin başındaki zata mı, yoksa öne sürdüğü garibana mı bakacağız, onu bilemiyoruz. Öyle ya, ortada bir aslı var, bir de kuklası var. Hani Hacivat-Karagöz oyunlarında olur ya, perdenin önünde bir figür, bir kukla vardır; ama tüm konuşmaları ve hareketleri arkada sopayı elinde tutan kuklacı yapar. Şimdi biz sopanın ucundaki figürle mi uğraşacağız, sopayı tutanla mı uğraşacağız, doğrusu şaşırdık.

Bizi çıldırtacaklarını söyleyerek yola çıkmışlardı. Haklarını vermek lazım, çıldırtmasalar da şaşırtmayı başardılar. Sürekli bize meydan okuyan, ‘hadi bakalım işte er meydanı’ dediğimizde köşe bucak kaçak bu yalancı pehlivan, hiçbir işe yaramasa da milletimizi eğlendiriyor. Bu karikatür tipin ve adayının maceralarını seçimlere kadar izlemeye devam edeceğiz.

İşin doğrusu, geçtiğimiz 16 yıla ilişkin en büyük hayıflanmam şöyle sıkletimize uygun bir ana muhalefet bulamayışımızdır. Bunun için hep söylediğim gibi, hizmet yarışını da, siyaset yarışını da hep kendi kendimizle yapmak zorunda kaldık. Kendi rekorlarımızı kırmak için çalıştık, kendi projelerimizin üzerine çıkmak için uğraştık, hamdolsun milletimize olan hizmet aşkımızla 16 yılda Cumhuriyet döneminin tamamında yapılanların 3 katı, 5 katı, 10 katı hizmetlere imza attık.

Şimdi önümüzde yeni bir dönem var, başarı çıtamızı hem hizmet ve proje konusunda, hem de siyasi kriterler konusunda iyice yukarıya çıkardık. Dikkat ederseniz, kimse bizi kriterleri yükseltmeye zorlamadı, hepsini de biz kendi irademizle hayata geçirdik, çünkü büyüyen ve güçlenen Türkiye’nin ihtiyacı buydu. Ülkemizin 2023 hedeflerine ulaşabilmesinin, 2053 ve 2071 vizyonlarını hayata geçirebilmesinin tek yolu, yönetim sistemini buna uygun hale getirmekti. Çok partili dönemde neredeyse tüm liderlerin, tüm başbakanların, tüm cumhurbaşkanlarının tespit ettiği, hayal ettiği; ama bir türlü hayata geçiremediği bu değişimi gerçekleştirmek Allah’a hamdolsun bize nasip oldu.

Değerli kardeşlerim;

Biz bugüne kadar hep değişimden, yenilikten, gelişmeden yana olduk, icraatlarımızı da bu doğrultuda yaptık. Buna karşılık muhalefetin vaatlerine baktığımızda karşımıza şöyle bir manzara çıkıyor: Biri gözüne Cumhurbaşkanlığı Külliyesini, öteki devletin uçaklarını, beriki yeni yönetim sistemini kestirmiş, ‘illa biz bunları yıkacağız, yok edeceğiz’ diyorlar. Biri artık Çankaya’da gidip orada yatacakmış, bir diğeri de bu Külliyeyi işte gençlere tahsis edecekmiş. Yahu böyle politika olur mu, bu nasıl cüce bir politikadır? Çankaya’da yatmakla, orayı konuk evi haline getirmekle politika yapacağını zannedenler bu milleti ne yerine koyuyorlar? Ve bu millet gerekeni zaten 24 Haziran’da gerektiği gibi verecektir.

Bunlar çok basit, popülist politikalar. Bunlar artık mazide kaldı, kimse bunları yutmuyor. Millet sizden neyi yıkacağınızın değil neyi inşa edeceğinizin projesini bekliyor. Zaten bugüne kadar bir dikili ağacınız yok, neyi dikeceksiniz onu söyleyin. Kafanızda Türkiye için, Türk milleti için şöyle akılda kalacak, dertlere derman olacak, tarihe geçecek bir projeniz var mı onu söyleyin.

Biz Pazar günü manifestomuzu milletimizle paylaştık, inşallah yakında projelerimizi de paylaşacağız. 16 yıldır iktidara gelmek için bekleyen muhalefetin çok daha büyük iddiaları, çok daha fazla projesi olması gerekmez mi? Ama yok. Tek bir dertleri var, o da Recep Tayyip Erdoğan’ı yıkmak. Bizi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına da, AK Parti Genel Başkanlığına da, Başbakanlığa da, Cumhurbaşkanlığına da milletimiz getirdi. Şayet bir gün milletimiz ‘tamam’ derse, ancak o zaman biz kenara çekiliriz. Bugüne kadar vesayetçilerden darbecilere kadar kim bizi haksız, hukuksuz yere yıkmaya çalıştıysa, her seferinde milletimizle birlikte biz karşılarında durduk. İnşallah 24 Haziran’da da milletimizle birlikte yıkım ekibine hak ettiği bir dersi bir kez daha vereceğimize inanıyorum.

Kardeşlerim;

Tabii başka cumhurbaşkanı adayları da mevcut. Biz ne kadar çok adayla yarışırsak o kadar memnun oluruz; demokrasinin güzelliği işte budur. Türkiye’nin demokraside geldiği noktayı görmek isteyen, gelsin 24 Haziran seçimlerindeki bu geniş yelpazeye, çeşitliliğe, renkliliğe baksın. Bununla birlikte her yiğidin bir yoğurt yiyişi var. Ötekilerin tarzı yıkmak, yok etmek olabilir. Bizim siyaset anlayışımız hizmet üzerine, proje üzerine, yatırım üzerine, inşa üzerine kuruludur. Bu seçimlerde de milletimize demokrasiden, ekonomiye, adaletten altyapıya kadar her alanda yaptıklarımızı ve yapacaklarımızı anlatacağız.

Muhalefetin projesi yok dedik, ama haksızlık ettik galiba, bir tane projeleri var, onu da şimdiden açıkladılar. Bu proje Türkiye’yi eski sisteme geri döndürmekmiş. Her şeyden önce bu tavır, milletin 16 Nisan’da ortaya koyduğu iradeye saygısızlıktır. Madem bunlar AK Parti’nin her yaptığının tersini vadediyorlar, öyleyse buradan milletimize çağrı yapıyorum, size bu vaatle gelenlere şunları da sorun:

AK Parti Türkiye’de 284 bin yeni derslik yaptı, siz onları da mı yıkacaksınız? AK Parti Türkiye’de 585 bin yeni öğretmen göreve başlattı, siz onları da işten atacak mısınız? AK Parti Türkiye’de 111 yeni üniversite açtı, siz onları da kapatacak mısınız? AK Parti Türkiye’de 69 milyon kişiye geniş bant internet hizmeti sağladı, siz onları da kesecek misiniz?

AK Parti Türkiye’ye 1245 yeni hastane, 130 bin yeni hastane yatağı kazandırdı; siz onları da kaldırıp atacak mısınız? AK Parti Türkiye’de 540 bin yeni sağlık çalışanını hizmete aldı, siz onları da kapı dışarı mı edeceksiniz? AK Parti Türkiye’de 5 bine yakın yeni ambulansı hizmete soktu. Siz bunları da hurdaya mı çıkaracaksınız? AK Parti Türkiye’de 817 bin yeni konut yaptı, siz onları da mı yıkacaksınız?

AK Parti Türkiye’de 20 bin kilometre yeni bölünmüş yol yaptı, siz bunların asfaltlarını falan söküp yeniden tarlaya mı dönüştüreceksiniz? AK Parti Türkiye’de 383 kilometre uzunluğa sahip 258 yeni tünel açtı, siz bunları yeniden taşla, toprakla dolduracak mısınız? AK Parti Türkiye’de yüksek hızlı tren hatları yaptı, mevcut tren hatlarını modernize etti, siz yeniden kara trene dönecek misiniz? AK Parti Türkiye’de 29 yeni havalimanı inşa etti, yurt dışı uçuş noktalarının sayısını 307’ye çıkardı, siz bunları tekrar kapatacak mısınız?

AK Parti sadece 6 ilde kullanılan doğalgazı 78 ile çıkarttı, yılsonuna kadar 81 vilayet; siz bu doğalgaz borularını söküp atıp evleri kömür sobasına geri mi döndüreceksiniz? AK Parti 525 baraj ve 528 hidroelektrik santrali yaptı, 207 içme suyu tesisi, 1232 sulama tesisi açtı, siz bunları yıkıp yeniden suları denizlere akıtacak mısınız? AK Parti 5 milyon hektar alanı ağaçlandırdı, siz bunları kökünden sökecek misiniz?

AK Parti 38 milyar lira sosyal yardım yaptı, siz bunları gidip garip-gurebadan geri mi isteyeceksiniz? AK Parti yaklaşık 4,5 milyon kişiye 15 milyar lira Tasarruf Teşvik Fonu ödemesi, 8 milyonun üzerinde kişiye 3,5 milyar lira Konut Edindirme Yardımı ödemesi yaptı, siz bunları geri mi alacaksınız? AK Parti Türkiye’yi 16 yılda 3,5 kat büyüttü, siz yeniden küçültecek misiniz? AK Parti Türkiye’yi 6 sıfır atarak parasını itibarlı hale getirdi, siz yeniden bu tek haneli rakama altı sıfır ilave etmek suretiyle hani tuvalete gidilebilen günleri geri mi getireceksiniz? AK Parti ihracatı 36 milyar dolardan 161 milyar dolara çıkardı, siz yeniden eski rakama indirecek misiniz?

AK Parti Marmaray’ı, Avrasya Tünelini, Yavuz Sultan Selim Köprüsünü, Osman Gazi Köprüsünü, Ovit Tünelini, daha nice dev eserleri ülkeye kazandırdı, siz bunların hepsini de dinamitleyip yerle bir mi edeceksiniz? AK Parti savunma sanayinde ülkemizi dışı bağımlılıktan kurtarma yolunda çok önemli adımlar attı, siz insansız hava araçlarını, silahlı insansız hava araçlarını, tüfekleri, füzeleri, topları, tankları, geçmişte sizin geçmişiniz bunları toprağa gömdüğü gibi siz de toprağa mı gömeceksiniz? Fabrikaları sizin geçmişiniz gaz ocağı fabrikasına çevirmişti, siz de yeniden gaz ocağı fabrikasına mı çevireceksiniz?

AK Parti terör örgütlerinin başlarını gidip inlerinde eziyor, siz yeniden ülkeyi bunlara teslim mi edeceksiniz? AK Parti Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarından Suriye’de, son şu andaki rakamı söylüyorum, 4423 teröristti etkisiz hale getirdi, 4 bin kilometrekarelik bir alanı güvenli hale getirdi, sığınmacıların buraya dönüşlerini sağlamaya başladı, siz buraları yeniden terör örgütlerine mi bırakacaksınız?

Evet, milletimden rica ediyorum; yarın muhalefet oy istemek için karşınıza geldiğinde kendilerine lütfen bunları sorun. Türkiye’yi eski yönetim sistemine döndürmek isteyenlerin, ihtimaldir ki bunlara da niyeti var. Mehmet Akif böylelerini çok güzel tarif ediyor:

“Yıkmak, insanlara yapmak gibi kıymet mi verir?

Onu en çolpa herifler de emin ol becerir.

Sade sen gösteriver, işte budur kubbe diye,

İki ırgatla iner şimdi Süleymaniye.

Ama ‘gel kaldıralım’ dendi mi heyhat o zaman,

Bir Süleyman daha lazım, yeniden bir de Sinan.

Bunların var mı sizin listede hiç benzeri; yok.

Ya ne var? Bir kuru dil, siz buyurun karnım tok.”

Evet, milletimizin bunların kuru dillilerine karnının tok olduğunu biliyoruz. İnşallah seçim günü sandıkta inşa etmek için yola çıkanla, yıkmakla yola çıkan arasındaki farkı bir kez daha hep birlikte göreceğiz.

Kardeşlerim;

Bir kez daha tekrarlamak istiyorum, bizim milletimize taahhüdümüz, yeni yönetim sistemini derhâl tüm unsurlarıyla hayata geçirmek, eksiklerini, aksaklıklarını derhâl görüp bunları da gidermektir. Yönetim sisteminin değişecek olmasının bize sağlayacağı imkânları gayet iyi biliyoruz. Manifestomuzda bu imkânlarla tahayyül ettiğimiz Türkiye hayalini kısmen ifade ettik. Somut hizmetlere ve yatırımlara ilişkin hususları ise beyannamemizde anlatacağız. AK Parti elbette 16 yıldır iktidardaydı ve bu süre içinde ortaya çıkan bir birikim vardır. Eski yönetim sistemiyle yapabildiklerimiz bunlardı. Dünya değişirken, Türkiye değişirken, AK Partinin ve yeni dönemde hükümeti kuracak olan cumhurbaşkanı olarak bizim yerimizde saymamız kesinlikle düşünülemez.

Her şeyden önce ciddi bir birikimimiz var, ciddi bir tecrübemiz var; 5 yıla yakın İstanbul gibi bir şehrin belediye başkanlığı tecrübesi var, ardından 11,5 yıl başbakanlık tecrübemiz var, Ardından yaklaşık 3,5-4 yıl Cumhurbaşkanlığı tecrübemiz var. Sadece ulusal tecrübe değil bu, bir de uluslararası tecrübemiz var, yani yola yeni çıkan bir çırak değil bu kadro, gerek şahsım, gerekse arkadaşlarım bir defa deneyimli, tecrübeli… İnşallah bundan sonraki süreçte biz yeni yola çıkan olmayacağız. Ya?.. Aldığımız mesafenin üzerine inşallah şimdi süratle yeni yeni projeleri koyarak devam edeceğiz. Şimdi yeni yönetim sisteminin ruhuna uygun şekilde çok daha ileri hedeflere yürümek kararındayız.

Fakat, bizim karşımızdakilerin hiç birinin bir defa böyle bir ne deneyimi, ne tecrübesi, bu tür şeyleri yok. Onlar bu işe sıfırdan başlayacaklar, yeni başlayacaklar, biz ise aldığımız bu mesafenin üzerine şimdi inşallah yeni projelerle adımlarımızı atarak süratle ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkartacağız. Tabii bu asla eskiyle çelişme veya eskiyi reddetme değil, tam tersine 16 yılın birikimi üzerine yepyeni bir Türkiye inşa etme sürecidir.

Dün bizim için Meclisteki çoğunluğumuz ve buna dayanan hükümetimiz, ülkemizi ve milletimizi uzun zaman maruz kaldığı ihmallerden kurtarma konusunda yapacağımız çalışmaların güç kaynağıydı. Yarın da cumhurbaşkanlığı hükümetini ve ona destek olacak Meclis çoğunluğunu Türkiye’yi hedeflerine, milletimizi hayallerine kavuşturmanın güç kaynağı olarak talep ediyoruz. Çünkü bizim yapacak çok işimiz var.

Demokraside terör örgütlerinin her yolu kullanarak gerçekleştirdiği sabotajlara rağmen ileriye doğru atacağımız daha çok adım var. Ekonomide hiçbir rasyonel ve teknik temeli olmayan, tamamen kur üzerinden yürütülen saldırı dalgasını tersine çevirmek için hayata geçirecek projelerimiz var. Dış politikada Suriye, Irak, İran, Balkanlar, Avrupa Birliği, Amerika, Rusya, Orta Asya, Afrika başta olmak üzere her alanda yapacağımız çok iş var. Güvenlik konusunda sınırlarımızın içinde ve dışında artık kaçınılmaz hale gelen operasyonları sürdürmeye, birliğimizi ve beraberliğimizi daha da güçlendirmeye ihtiyacımız var. Hizmet kalitesini yükseltecek, eğitim-öğretim kurumlarımız, sağlık kurumlarımız, yapacak yeni otoyollarımız, hızlı tren hatlarımız, barajlarımız ve el uzatacak gariplerimiz var.

Bütün bunları etkili ve kararlı bir şekilde yapabilmek için elbette cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi çok önemli bir kolaylık olacaktır. Ama aynı zamanda Meclis’te de çoğunluğu sağlamamız şarttır. Her şeyden önce, sistem oturana kadar cumhurbaşkanlığı kararnameleri yanında çok sayıda kanun çıkarmaya veya kanun değişikliğine, hatta anayasa değişikliğine ihtiyaç duyulacaktır.

Benim aziz milletimden isteğim şudur: Bizi bugüne kadar yalnız bırakmadınız, bu defa anayasa değişikliği yapabilecek güce bizleri kavuşturmak suretiyle cumhur ittifakına çok daha farklı bir güç katmanız olacaktır. Bugüne kadar yaptığımız icraatları, sağladığımız istikrar ve güven ortamına borçluyuz. Yeni dönemde de istikrarın ve güvenin temininde Meclis çoğunluğu önemlidir.

Kardeşlerim;

Cumhur ittifakıyla amacımız Meclis’te sadece çoğunluğu elde etmek değil, aynı zamanda reformlar için gereken anayasa değişikliği sayısına da ulaşmaktır. Milletimizin desteğiyle cumhur ittifakının anayasa değişikliği çıtasının üzerine çıkacağına ben inanıyorum, milletime güveniyorum. Tayyip Erdoğan bugüne kadar ülkesinin ve halkının aleyhine olacak hiçbir adım atmamış, hiçbir iş yapmamış, hiçbir karar vermemiştir. Buna rağmen, ortaya çıkan sıkıntılar, sorunlar, eksikler ve belki yanlışlar art niyetten veya tembellikten değil, hayatın kendi tabii akışı içindeki değişimlerden kaynaklanmıştır.

Dün iyi bildiğiniz, birlikte yol yürüme kararı aldığınız insanların veya kesimlerin, yarın rotayı nereye çevirebileceklerini kestirmek mümkün değildir. Biz Rabbimizin emri gereği hüsnü niyetle ülkemize ve milletimize hizmet ederek, herkesle birlikte olmaktan hiçbir zaman çekinmedik, çekinmeyiz. Ne zaman ki yollar çatallaştı, işte o zaman hep milletimize baktık, onun gösterdiği istikamette yürümeyi sürdürdük. Geçmişte birlikte olduklarımızdan, daha sonra kendilerine farklı istikametler, başka yollar, başka hedefler tayin edenlere ‘güle güle’ demekten başka elimizden bir şey gelmezdi, nitekim öyle de yaptık.

Bizim tek sorumluluğumuz ve taahhüdümüz milletimizedir, ülkemizedir; onun dışında kimseye bir mecburiyetimiz, mahkumiyetimiz yoktur. Bugüne kadar yaptıklarımızın ve yapmadıklarımızın hesabını milletimize vermekten hiç çekinmedik. Hesabımız halkadır, Hakk'adır, bu da böyle bilinmeli. Bugün de bu hesabı her yerde, herkese karşı göğsümüzü vererek veririz.

Milli birlik ve kardeşlik projemizin başarısı için ne kadar samimiyetle gayret gösterdiysek, bölücü örgütü açtığı hendeklere gömerken inlerinde bulup tepesine binerken de aynı derecede samimiydik. Bizim tek derdimiz, milletimizin geleceğine güvenle, huzurla, umutla bakabilmesini sağlamaktı. Biz terör örgütünün güdümündeki parti ve kuruluşlar gibi hiçbir zaman ikiyüzlü, iki dilli olmadık. Her yerde her zaman, her durumda herkese aynı şeyleri söyledik, söylemeye de devam ediyoruz.

Benzer bir şekilde, Suriye yönetimiyle geçmişte hem sınır komşumuz, hem de kadim bir tarihi geçmişi paylaştığımız kardeşlerimizin temsilcisi olarak görüşürken, gerçekten samimiydik. Rejim kendi halkına zulmetmeye başladığında ise Suriyeli kardeşlerimize sınırlarımız içinde ve dışında verdiğimiz destekte de aynı derecede samimi olduk. Bizim geçtiğimiz 7 yılda Suriye halkına verdiğimiz hizmetleri bırakınız başka bir ülkeyi, rejimin kendisi dahi sağlayamamıştır.

Avrupa Birliği üyeliği sürecinde ülkemizin ve milletimizin menfaatine gördüğümüz her hususta muhataplarımızla oturduk, konuştuk, anlaşma yolları aradık; ancak mesele ülkemizin ve milletimizin istiskali noktasına geldiğinde de karşımızdaki yüzüne gerçekleri haykırmaktan asla geri durmadık. Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne eşit ve adil bir şekilde almayı hedeflemeyen hiçbir projeye rıza göstermedik.

Önceki gün Fransa’da kendini bilmez bir grup çıkmış, Kur'an-ı Kerim’den bazı ayetlerin çıkartılmasını isteyen bir bildiri yayınlamış. Bunu söyleyenlerin Kur'an-ı Kerim’den haberlerinin olmadığı çok belli de, acaba ömürlerinde kendi kitapları İncil’i hiç okumuşlar mıdır veya Tevrat’ı okumuşlar mıdır veya Zebur’u okumuşlar mıdır? Okusalar herhalde İncil’in de yasaklanmasını isterler. Ama bunların böyle bir sorunu, böyle bir derdi asla yok. Biz Batı ülkelerini İslam düşmanlığı, Türk düşmanlığı, yabancı düşmanlığı, ırkçılık konusunda uyardıkça adımız kötüye çıkıyor.

Ey Batı, bak bizim kutsal kitabımıza saldırdıkça şunu biliniz ki biz sizin kutsallarınıza saldırmayacağız. Ama sizi alaşağı edeceğiz, bunu da bilin. Siz her şeyden önce kimsiniz de bizim kutsalımıza veya kutsallarımıza saldırıyorsunuz? Biz sizin ne denli aşağılık olduğunuzu biliyoruz. Bunu zaten her yerde yaptınız, yapıyorsunuz, yeni tanımadık sizi. Fakat ne kadar siz bunları yapsanız da biz sizin kutsallarınıza aynı dille saldırmayacağız. Çünkü biz sizler gibi aşağılık değiliz. Bizim bir duruşumuz var, bizim bir karakterimiz var, bizim bir yapımız var. Biz kime, nerede, hangi dille konuşulacağını gayet iyi biliriz. Onun için de kim ne derse desin, biz hakikatleri haykırmayı sürdüreceğiz.

İktidarlarımız döneminde Türkiye olarak hiçbir ülkeye, hiçbir uluslararası kuruma kayıtsız şartsız bağlılık veya kayıtsız şartsız husumet anlayışıyla hareket etmedik. Biz kişilere değil ilkelere bağlıyız. Karşımızdakiler bu ilkelere uyarsa ne ala, uymazlarsa hiç kusura bakmasınlar, Türkiye kendi çıkarları doğrultusunda dilediğini yapmakta serbesttir; bu da böyle bilinsin. Bugüne kadar hep böyle davrandık, bundan sonra da aynı şekilde devam edeceğiz.

Kardeşlerim;

24 Haziran seçimlerine işte böyle bir iklimde hızla yaklaşıyoruz. Artık günler iyice seçim günü Pazar’ına yaklaşıyor. Aday belirleme sürecimizi titizlikle sürdürerek milletimizin karşısına gerçekten herkesin ‘işte budur’ diyeceği isimlerle çıkmakta kararlıyız.

Değerli kardeşlerim;

Açık ve net söyleyeceğim; tabii ki 600 isimden oluşan bir listeyle halkımızın karşısına çıkacağız. Listelerimizde yer alanlar olacaktır, yer alamayanlar olacaktır. Biz bunları bir kuyumcu hassasiyeti içerisinde elimizden geldiğince yapmaya çalışacağız. Yer alanlar-yer almayanlar, bu noktada bizi anlayışla karşılamaları gerekir. Birçok ölçüleri devreye sokmak suretiyle oluşturacağımız bu listelerle tek derdimiz var, halkımızın karşısına en idealiyle çıkabilmek. Burada tabii birçok hassasiyetlerimiz var; bölgenin demografik yapısından tutunuz, o bölgedeki hassasiyetlere varıncaya kadar bunları gözden geçirmek, hanım, genç, bütün bunları şöyle gözden geçirmek ve bu dengeleri kurabilmek... Bu dengeleri kurmak suretiyle listelerimizi oluşturalım istiyoruz.

Meclis grubumuz ne kadar güçlü olursa, cumhurbaşkanlığı hükümeti olarak yürütmede o kadar rahat ederiz. Cumhur ittifakı, nazar değmesin şu ana kadar gayet iyi gitti, gidiyor, Allah nazardan saklasın. Diğer partilerin kurduğu üç benzemez ittifakının tersine biz tek cumhurbaşkanı adayıyla milletimizin karşısına çıkacağız. Seçime kadar olan yaklaşık 7 haftalık süreyi en verimli şekilde değerlendirmek mecburiyetindeyiz. Önümüzdeki hafta gireceğimiz Ramazan ayının bereketi inşallah seçim çalışmalarımıza da yansıyacaktır. İl kongrelerimiz vesilesiyle son 5 ayda 50 şehrimize gitme imkanı bulmuştum. Seçim tarihine kadar da en azından büyük şehirlerimizi kapsayan bir programımızı mutlaka gerçekleştireceğiz. Milletvekili aday listelerinin ilanıyla hep birlikte tam saha çalışmayı sürdüreceğiz.

Değerli kardeşlerim, ana kademe, hanımlar, gençler; şu 7 haftada durmak yok, yola devam. Gençler, aynı şekilde lise ve üniversiteli genç arkadaşlarımızla buluşarak onları kucaklayacaksınız. Onlara bilmediklerini, az önce konuşmamda anlattığım neler yaptık bunları o arkadaşlarınıza da anlatacaksınız. Şunu sanabilirsiniz: Bunu bilmeyen mi var? Evet, hafızayı beşer nisyan ile maluldür, bilmiyorlar, anlatacaksınız. Anlatın ki onlar da bunu bir başka bilmeyenlere anlatsınlar.

Ve Rabia’mızı unutmayın; tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet... Onun için bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız. Bu duygularla bir kez daha sizlere sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.

Sağlıcakla kalın…