Biz vatandaşlar seçme hakkımızı kullanırken, ülkemizi, şehrimizi en iyi şekilde yöneteceğine inandığımız kişilere oy veririz.
Seçtiğimiz kişilerin yaşadığımız ülkeyi, memleketimizi daha yaşanabilir hale getirsinler, sıkıntılarımızı, problemlerimizi çözsünler, yatırım yapsınlar, sesimiz soluğumuz olsunlar isteriz.
Yönetime talip olanlar da zaten bizlere bunları vaat eder, şöyle iyi çalışacağız, böyle yatırımlar yapacağız, şu sorunları çözeceğiz derler.
Ama gelin görün ki, her şey seçimden kısa süre sona değişiverir. Verilen sözlerin birçoğu unutulur gider. Vaatler havada kalır.
Seçimin ardından bir takım yatırımlar yapılır, bazı sözler tutulur tutulmasına da, sonuç beklediğimiz gibi olmaz.
Hele bazı yerel yöneticiler vardır ki, asli işlerini unutup, bambaşka dünyalara dalıp giderler. Onların yaşadığı bu değişim vatandaşta öyle bir hayal kırıklığı yaratır ki, pişmanlık kelimelerle anlatılmaz.
Bir de bazıları, alakasız işleri vatandaşın gözüne öyle soka soka yapar ki, bu özgüven, bu sadakatsizlik, pes doğrusu dedirtir.
Vatandaşa gelince yapılmasına asla müsaade edilmeyecek işler, bazı kişi ve kurumlar için normal bir şeymiş gibi izin verilir. En kötüsü de, yapılan yanlışlar çok doğru bir işmiş gibi savunulur. Engellemek isteyenin de önünde set oluşturulur.
Evet, Sapanca Belediye Başkanı Aydın Yılmazer’den bahsediyorum. Yerel seçim öncesinde gerçekten başarılı işler yapacağına inandığım Başkan, özellikle son zamanlardaki tutarsız davranışlarıyla sadece bende değil, Sapanca ilçesinde de şaşkınlığı neden oldu.
Özellikle de son olarak, Özkum tesislerinin bahçesine geçtiğimiz yıl inşa edilen kaçak yapıya müsaade etmesi ve önceki gün de bu yapıyı yıkmak için gelen SASKİ ekibine direnmesi, çok abes oldu.
Her defasında Sapanca Gölü’nü korumaktan bahseden bir kişinin, üstelik bu bir belediye başkanı, göl kenarındaki kaçak yapıya göz yumması, yıkım ekibine direnmesi akıl alacak bir iş değil.
Dediğimiz gibi, sıradan bir vatandaş böyle bir girişimde bulunsaydı, başkan buna ne müsaade ederdi, ne de yıkım ekibinin karşısında dururdu.
Ama iş Özkum’u işleten SESOB’a gelince, nedendir bilinmez, Başkan yıkım ekibinin önüne kendini set yaptı.
Peki neden diye sormazlar mı adama? Özkum’un ya da SESOB’un ne ayrıcalığı var?
Vatandaş bilmek istiyor. Öğrenmek de en doğal hakkı.
Evet Başkan! SESOB’un ne ayrıcalığı var da, bu yıkıma karşı çıktınız?
Biz altında başka bir şey aramak istemiyoruz. Ama sebebini de merak ediyoruz.
Eminim ki mantıklı bir açıklamanız vardır.