Kulağımızdaki kaç ses, yüreğimizdeki fırtınalar, havadaki şiddetli gürültüler…
Kaç travma eder? Kaç diz yaralarımızı kanatır? Orkide kalplerimize kaç damla kan düşürür?
Her şeyimizi ustalıkla saklar, üzerini örteriz; yine de mahalle baskısından kurtaramayız kendimizi. Bir orkide nasıl çiçek açar? Binlerce makale okur, meleklerin yürek koyduğu, leyleklerin getirdiği orkidelerimizi görmezden geliriz.
Evet!
Evet, “çocuklarımız hiçbir şey anlamaz” dediğimiz o sessiz izleyiciler…
Yaşam tiyatromuzun en masum seyircileri…
Bağırmalar, çağırmalar, kavgalar…
Onlarda bıraktığımız yaralar…
Haddim olmadan söylüyorum:
Lütfen sessize alın çirkin sesleri.
Ya da çekip gidin evsizliğinize!
Şimdi küçük bir çocuğun sesi olacağım…
Ve sizin duymadığınız o sesi sizin için duyuracağım:
Günaydın anneciğim…
Yine bir gürültü var evin içinde… Kaos gibi… Neler oluyor? Babam neden bağırıyor? Sen niye ağlayarak konuşuyorsun?
Anneciğim, ben korkuyorum.
Ben ne yaptım?
Sadece korktum…
Ve sen beni duymadığın için tuvalete yetişemedim.
Kızma bana… Kaçırdım işte.
Karanlık odaya neden kapattın beni?
Bu ceza mı?
Ben anlayamıyorum…
Gezmeye mi gideceğiz?
Ama gelmek istemiyorum… Yoruluyorum…
Neden beni zorla götürüyorsun?
Sinema sevmiyorum… Burası kalabalık…
Dev beyaz perde, yüksek sesler…
Oysa uykum var.
Niye buradayım, anlayamıyorum anneciğim…
Yine sevmediğim yemek…
Midem bulanıyor, yemek istemiyorum.
Ne olur anla beni…
Kusacağım birazdan anneciğim…
Ev neden bu kadar kalabalık?
Benim yarın dersim var…
Neden geldiler, anlayamıyorum.
Bir de sesin çok yüksek…
Ürküyorum.
Bağırma lütfen.
Işığı kapatma…
Yanıma neden gelmiyorsun?
Ya canavarlar gelirse?
Beni bırakma… Beni koru…
Gürültünüzden ev canavarlarla doldu sanki.
Odamda uyuyamıyorum anneciğim…
Televizyon çok açık…
Babamın sesinden korkuyorum…
Sen de bağırma ne olur…
Anne, yanıma gelir misin?
Kolların belki dindirir korkularımı…
Hadi, okşa saçlarımı…
Canım acıyor…
Üşüyorum…
Başım yastığa düşüyor uykusuzluktan.
Ben de varım.
Ve beni görün…
Beni duyun lütfen.
Next