Türkiye’de sadece Yahudi, Hristiyan ve mason ailelerin sahip oldukları dev holdinglerin, bir araya gelmesi ile kurulan ve “PATRONLAR KULÜBÜ” olarak bilinen Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) 49. Olağan Genel Kurul toplantısını geçtiğimiz hafta gerçekleştirdi...

Toplantıda en dikkat çeken şey, başkan değişikliğiydi…

TÜSİAD bu kongrede yeni başkanını seçti ve buraya kadar her şey normal... Normal olmayan şey ise, TÜSİAD’ın ilk defa hiçbir şekilde Yahudi kökenli bir yapı olduklarını saklama ihtiyacı hissetmeden, açık açık yönetim kurulu başkanlığına Polonya asıllı İtalyan Yahudisi Simone Kaslowski’yi getirmesiydi...

Bunda en çok Recep Tayyip Erdoğan'ın “MASKELİ BALO BİTTİ. TÜM MASKELER DÜŞTÜ VE DÜŞMEYE DEVAM EDECEK” sözlerinin etkili olduğu kanaatindeyim. Yani, tam bir asır sonra deşifre olduğunu anlayan/ ve bugüne kadar aynen bizim gibi Ahmet, Mehmet, Yusuf, Ayşe, Zeynep isimlerini kullanarak, kendisini Türk ve Müslüman maskesiyle kamufle eden Sabetayist Yahudilerin/ ve seçilmiş Mason ailelerin, artık saklanmaya ihtiyaç duymadan karşımıza dikildiklerinin resmidir bu...

Bu tür dernekler, bu ülkede casusluk faaliyetlerini daha önce gizli gizli yürütürlerdi... Şimdi ise Polonya asıllı İtalyan Yahudi’sini bu sözde işadamları derneğinin başına getirerek, resmen Türkiye cumhuriyetine kafa tutuyorlar. “SİZDEN BÜYÜĞÜZ VE SİZDEN KORKMUYORUZ” diyorlar...

Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında Selanik'ten ve Bulgaristan'dan ülkemize göç eden ve daha sonra 1934 yılında çıkartılan soyadı kanunu ile kendilerine Türk adı ve soyadı edinen Sabetayist Yahudiler, Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın izlediği derin siyaset sayesinde tam bir asır sonra deşifre oldular...

Bu insanlar ne hikmetse, sonradan ülkemize gelmiş olmalarına rağmen; Türkiye’nin en büyük holdingleri bunlara ait...

Siyasetin en etkili koltuklarında bunlar oturuyor...

Sanat dünyasındaki meşhurların tamamı bunların arasından çıkmış...

Meşhur Bilim adamı doktor ve mühendis diye toplumda göz önünde arzı endam eden tüm ağır toplar hep bu ailelerin mensuplarından...

Robert koleji, Galatasaray lisesi, Fransız koleji, Amerikan koleji gibi bu ülkenin en kaliteli ve en prestijli okullarından mezun bu insanlar, hiçbir zaman işsiz ve aşsız kalmıyorlar...

Çünkü Yahudi inanışına göre “Yahudiler seçilmiş ırktır ve bütün insanlar onlara hizmet etmek için yaratılmıştır.” Bu yüzden Yahudiler asla birbirlerini yalnız bırakmazlar...

Asla bir Yahudi’nin gariban olarak yaşamasına müsaade etmezler...

Onu işsiz bırakmazlar...

Veyahut gelişi güzel bir işte çalışmasına müsaade etmezler...

Yahudiler tüm alışverişlerini ve ticari faaliyetlerini birbirlerinden yaparlar... Ayrıca ülkenin en prestijli ve en zengin semtlerinde yaşamalarına rağmen parayı çarçur etmeyi sevmezler, kazandıkları servetin bir kısmı ile hayatlarını idame ettirirken, kazançlarının büyükçe bir kısmını ise Yahudi konsorsiyumuna aktarmakla mükellefler. Tüm Yahudilerin kazandıkları paralar bir havuza toplanır...

Bu havuzdan herkes ihtiyacı olan kadarını alır ve kullanır/ ve geriye kalan meblanın tamamı ise, yeni yeni markalar üretmeye/ ve BOP projesini hayata geçirmek için, insanları ve terör örgütlerini satın alıp devşirmeye/ ve onları, maddi manevi kendilerine hizmet ettirmek için yapılandırmaya harcanır...

Yahudiler hiçbir zaman kendilerini toplum içinde deşifre etmezler...

Deşifre olmamak için de çoğu zaman yerleştikleri ülkelerde yerli bir ortağa ihtiyacı duyarlar...

Türkiye'de Yahudilerle ortaklık yapan en Etkin Yapı ise, FETÖ terör örgütü mensubu olup, ticaret ile uğraşan, orta ve büyük ölçekli firmalardır...

Neyse...

Yine dönelim TÜSİAD’ın son toplantısına...

Bakın orada o gün başka neler konuşuldu ve nelere dikkat çekildi…

Dostu düşmanı iyi tanıyın...

Komik ama yazmadan edemeyeceğim...

Bugün sahip oldukları görsel ve yazılı medya unsurlarını kullanarak, Erdoğan'la “MANAVCIMI OLDUN” diye dalga geçirten bu patronlar kulübünün en önemli konu başlığı, “PAZAR TEZGAHLARINDAKİ FİYATLAR VE ERDOĞANIN, YÜKSELEN FİYATLARI BAHANE EDİP,

TANZİM SATIŞ NOKTALARI AÇARAK, ASLINDA BÜYÜK MARKETLERE, ALIŞVERİŞ MERKEZLERİNE VE ZİNCİR MARKETLERE AÇTIĞI DEVASA SAVAŞTI”…

Toplantıda “bu işler böyle çözülmez. Reel sektörün finansman krizi çözülemezse, bu iş bankalara sıçrar. Derin krizler böyle gelişir” uyarısı yapıldı...

İstişare Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan; “ekonomi yönetimi tarafından devreye alınan kamu kaynaklı ucuz kredi ve yapılandırmalar, futbol kulüplerinin borçlarının yapılandırılması, hal baskınları ile tanzim satış noktaları gibi önlemler kısa vadeli çözümlerdir. Bu durum, Çinlilerin ‘susuzluğu gidermek için zehir içilmez’ atasözünü akla getiriyor. Kredilerdeki yeniden yapılandırmalar/ ve buna karşılık devam eden/ ve sektörden sektöre yayılan konkordatolar ve iflaslar, ciddi bir finansman sorununun tezahürüdür. Bu önlemler Türkiye’yi düze çıkarmaz” diye açıklama yaptı...

Peki, sizce Özilhan bu sözleri ile ne demek istedi...

Mevzuyu anladınız mı?

Muhakkak anlamışsınızdır ama anlamayanlar için bir kez daha üzerine bastıra bastıra adamın derdini söyleyeyim…

Fiyatlar yüksek diyerek, tanzim manzim açıp, Türk halkını, bizim sahibi olduğumuz büyük marketlere, alışveriş merkezlerine ve zincir marketlere karşı kışkırtmayın. Bunu yapmaya devam ederseniz iflasları ve konkordatoları devam ettireceğiz...

Halkın, banka kartlarına ve Bankalara olan borçlarına yapılandırma getireceğim diyerek, bizim bankalarımızın kredi kartlarını kullanan vatandaşları bu borç batağından kurtarmaya kalkmayın. Sürekli olarak bize bağımlı kalsınlar. Bizim bankalarımızın sömürgesi altında olsunlar. Aksi halde bu hamleler sizin aleyhinize olur...

Bizim üç büyükler olarak sahaya sürüp, milleti maddi manevi sömürdüğümüz takımların, vergi borçlarını sakın ha yapılandırmaya kalkmayın. Bugüne kadar diğer hükümetlerin yaptığını yapın ve bu üç büyük takımın devlete olan borçlarını silin. Eğer bunları yapmaz da, bize karşı savaşmaya devam ederseniz, FETÖ’cüler aracılığı ile elimizde bulundurduğumuz büyük şirketlerde, iflasları ve konkordatoları devam ettireceğiz. Bunun sonucu olarak da Türkiye’deki bankalar büyük darbe alacak. Bankaların darbe alması demek, sizin ekonominizin çökmesi anlamına gelir. Ekonominiz elimizde, çökertiriz. Dikkat edin ve ayağınızı denk alın” demek istedi…

Demek istedi de...

Aslında aynı zamanda bu konuşma, Yahudilerin paçalarının tutuştuğunun da resmidir...

Çünkü ekonomi bu şekilde küçülmeye devam ederse, işin ucu bankalara kadar uzanır...

Peki, Türkiye'deki bankaların tamamı kime ait?

Tabii ki devlet bankaları dışındaki bütün bankalar Yahudilere ait...

Öyleyse biz Türk Milleti olarak, şu andan itibaren hepimiz devlet bankaları ile çalışmaya başlarsak, ne olur?

Bu iş, Yahudi bankalarının da çöküşünün başlangıcı olur...

Recep Tayyip Erdoğan'ın bir ay önce “tüm Kredi kartlarınızı devlet bankalarına getirin, yapılandırma ile diğer bankalara olan borçlarınızın tamamını silelim” çağrısının altında yatan sebep de tam olarak buydu...

Şimdi anladınız mı Recep Tayyip Erdoğan'ın kimlerle savaştığını/ve kimlere karşı savaş açtığını/ve kimlerin onu ne maksatla manavcı ilan ettiğini... Anlayacağınız, tanzim bahane...

Yahudi’ye karşı savaş açmak Şahane...

Yazımı, TÜSİAD'ın başına yeni seçilen Kaslowski'nin sözleri ile bitirmek istiyorum... Böylece gerçeği daha net göreceksiniz..

“Tüm dünyada ezberlerin bozulduğu, yeni hikayelerin yazıldığı bu çağda, biz geleceğe dair yazmamız gereken yeni hikâye için gerekli enerjiye sahibiz”...  (Şenay Tek)

Sağlıcakla kalın…